Hz. Ömer’den (r.a.) Hikmetli Sözler ve Dualar

2. İslam halifesi Hz. Ömer’in (r.a.) hikmetli sözleri ve bazı duaları...

Hazret-i Ömer radıyallâhu anh’tan hikmetli sözler ve bazı dualar...

HZ. ÖMER’DEN (R.A.) HİKMETLİ SÖZLER

“–Konuşmadan, halkın davetçileri olun!”

“–Yâ Halîfe! Konuşmadan davetçi olmak
nasıl olur?”

“–Hâliniz ve ahlâkınızla...”

Âhiret Şuuru

  • Âhiret yanında dünya nedir ki!

➢Ancak tavşanın bir defa sıçraması misâli bir şeydir. (İbn-i Ebî Şeybe, Musannef, VIII, 152)

  • Cehennemi çok zikredip hatırlayın!

Zira onun harareti pek şiddetli, derinliği çok fazla ve kamçıları da demirdendir. (Tirmizî, Cehennem, 2/2575)

  • İnsanların en câhili (ve ahmağı), kendi âhiretini başkasının dünyası için satandır.
  • Âhirete ait işlerde zarar etmektense,
  • Dünyaya ait işlerde zarar ediniz;

➢Böylesi sizin için daha hayırlıdır.

Terk Ederdik

  • Helâlin onda dokuzunu, harama düşmek korkusuyla terk ederdik.
  • Amellerin efdali;

➢Farzları yapıp haramlardan kaçınmak ve

➢Allah katında sâdık niyettir.

  • Zenginlik de fakirlik de aynı şekilde birer binektir. Hangisine bineceğime aldırmıyorum.
  • Dünyaya az meylet ki;

➢Hür yaşayasın.

(Nefsin esâretine düşmeyesin.)

  • Borcunu azaltırsan;

➢Hür yaşarsın,

  • Günahlarını azaltırsan

➢Rahat ölürsün.

  • Allâh’ın malı (beytülmal) karşısında kendimi yetimin velîsi gibi kabul ettim.

➢İhtiyacım yoksa ondan hiçbir şey almadım,

➢İhtiyacım olduğunda ondan kifâyet miktarı yedim,

➢Elime imkân geçince de aldığım şeyi geri ödedim. (İbn-i Sa‘d, III, 276)

İdareci Mes’ûliyeti

  • Fırat’ın kenarında bir kuzu zâyî olsa, bu sebeple Allâh’ın beni hesaba çekmesinden korkarım.

(İbn-i Ebî Şeybe, Musannef, VIII, 153)

  • Mehmed Âkif de bu sözü şöyle nazmetmiştir:

Kenâr-ı Dicle’de bir kurt aşırsa bir koyunu,

Gelir de adl-i ilâhî sorar Ömer’den onu​!

  • Uğradığı sûikast sebebiyle ağır yaralandığında Hazret-i Ömer’e;

“–Yerinize birini tayin etseniz!” denilmişti.

O ise, hak ve adâlette kılı kırk yaran titizliğine rağmen şöyle cevap verdi:

–Sizin mes’ûliyetinizi sağken üstlendiğim gibi (o mes’ûliyeti) vefât ettikten sonra da mı taşıyayım? Ben yaptığım halîfelikten bir mükâfat beklemiyorum. Bu vazifedeki sevaplarımla vebâlimin birbirini dengelemesini ne kadar isterim! Ne lehime ne de aleyhime! Yeter ki (ilâhî mahkemede) muâheze edilmeyeyim! (Müslim, İmâret, 11)

–Hayatta olursam -inşâallah- halkın içinde bir sene gezeceğim. Biliyorum ki insanların, bana ulaşmayan ihtiyaçları var. Valileri o ihtiyaçları bana bildirmiyor, kendileri de bana ulaşamıyorlar.

➢Şam’a gideceğim, iki ay orada kalacağım.

➢Sonra Cezîre’ye gidip iki ay orada kalacağım.

➢Sonra Mısır’a gidip iki ay orada kalacağım.

➢Sonra Bahreyn’e gidip iki ay orada kalacağım.

➢Sonra Kûfe’ye gidip iki ay orada kalacağım.

➢Sonra Basra’ya gidip iki ay orada kalacağım.

Vallâhi o sene ne güzel bir sene olacak!

(Taberî, Târîh, Beyrut: Dâru’t-Türâs, 1387, IV, 201-202)

Ben Hiç Unutmadım!

İyâs bin Seleme -radıyallâhu anh- babasından şöyle nakleder:

Hazret-i Ömer -radıyallâhu anh- çarşıya uğradı. Elinde bir kamçı vardı. Kamçıyı bana doğru sallayarak;

«–Ortada durma, yolu aç!» dedi. Kamçı elbisemin ucuna geldi.

Ertesi sene tekrar karşılaşınca bana;

«‒Seleme, hacca gitmek ister misin?» diye sordu.

«–Evet!» deyince elimden tutup beni evine götürdü. Bana içinde 600 dirhem olan bir kese verdi ve;

«‒Bunları hac yolunda kullanırsın. Şunu bil ki bunlar sana salladığım kamçıya karşılıktır!» dedi.

Ben;

«‒Ey Mü’minlerin Emîri! Bahsettiğin kamçı meselesini hatırlayamadım?» dedim.

O da;

«‒Ben de hiç unutamadım!» dedi.” (Taberî, Târîh, IV, 224)

Demek ki;

Takvâ ve verâ sahibi bir insan, dâimâ kul hakkı endişesiyle yaşamalıdır.

Kendini Ölç!

  • Allah -celle celâlühû-;
  • Bir kulu sevdiğinde onu insanlara da sevdirir,
  • Buğzettiği kimseye ise insanlara da buğzettirir.

O hâlde;

  • Allah nezdindeki mertebeni, yüklendiğin vazifede beraberinde bulunan insanlar nazarındaki durumunla ölç.

En Sevimli

  • Görmediğim sürece sizin bana
    en sevimliniz;

➢İsmi en güzel olanınızdır.

  • Gördüğümde bana en sevimliniz;

➢Ahlâkı en güzel olanınızdır.

  • İmtihan ettiğimde sizin bana en sevimli olanınız ise;

➢En doğru sözlünüzdür. (İbnü’l-Cevzî, Menâkıb, s. 219)

En Mühim İş: Namaz

  • Hazret-i Ömer, vâlilerine şöyle yazmıştır:
  • Benim katımda en mühim işiniz namazdır.

➢Kim onu koruyup vakitlerine dikkat ederse, dînini korumuş olur;

➢Kim de onu yerine getirmeyip yitirirse, dînini de kısa zamanda yitirir. (Muvatta’, Vukûtu’s-Salât, 6)

Cennetlikler

Gaybı iddia etmek olmasaydı, beş kimsenin cennet ehli olduklarına şâhitlik ederdim:

  1. Çok çocuk sahibi (olup şükür ve sabır hâlinde) olan fakir.
  2. Kocası kendisinden râzı olan (sâliha) kadın.
  3. Mehr-i müsemmâsını (yani nikâh esnasında iki tarafın da rızâsıyla tayin edilen mehrini) kocasına tasadduk eden kadın.
  4. Baba ve anası kendisinden râzı olan kişi.
  5. Günahından (nefret ederek samimiyetle) tevbe eden kimse...

Daha Hayırlısı Yok

  • Bütün dostları gezdim, gördüm;

➢Dili muhafaza etmekten daha
iyi dost görmedim.

  • Bütün elbiseleri gördüm;

➢İffet ve sakınmaktan daha iyi elbise görmedim.

  • Bütün malları gördüm;

➢Kanaatten daha iyi mal görmedim.

  • Bütün iyilikleri gördüm;

➢Nasihatten daha hayırlı iyilik görmedim.

  • Bütün yemekleri görüp tattım;

➢Sabırdan lezzetlisini görmedim.

Firâset

  • Bir adamın şöhretine, görünüşüne aldanmayınız,
  • Bir insanın namaz ve niyazına bakmayınız,

➢Aklına ve doğruluğuna bakınız.

  • Alay, şaka ve mizah etmekten kaçınınız.

Zira;

➢İnsanın şerefini kırar, vakarını azaltır.

Sırlar

  • Seni ilgilendirmeyen şeylerle meşgul olma!

➢Düşmanından uzak dur!

  • Dostundan da bazı şeylerini gizle, ancak emîn olursa o başka.

Bir toplumda emîn bir kimseye hiçbir şey denk olamaz.

Günahkâr ve kötü kimseyle beraber bulunma, çünkü o sana günahlarını öğretir. Ona sırrını da açma!

İşlerin husûsunda, Allah’tan korkan kimselerle istişâre et! (İbn-i Ebî Şeybe, Musannef, VIII, 147)

  • Sırrını gizleyen, kendine hâkim olur.

İflâh ve Islah Olmaz

On şey, on şeysiz düzelmez:

  • Akıl, iffetsiz düzelmez.
  • Fazîlet, ilimsiz düzelmez.
  • Kurtuluş, korkusuz düzelmez.
  • Sultan, adâletsiz düzelmez.
  • Asâlet ve şeref, edepsiz düzelmez.
  • Ferah, emniyetsiz düzelmez.
  • Zenginlik, sehâvetsiz düzelmez.
  • Fakirlik, kanaatsiz düzelmez.
  • Yücelik, tevâzusuz düzelmez.
  • Cihad, tevfîksiz iyileşip düzelmez.

Hüküm Verirken

  • Kadı Şureyh, HAZRET-İ Ömer’e mektup yazarak nasıl hükmedeceğini sordu. HAZRET-İ Ömer -radıyallâhu anh- cevâben şöyle yazdı:

–Allâh’ın kitâbında olanlarla hükmet!

  • Eğer onda bulamazsan Allah Rasûlü’nün sünnetiyle hükmet.
  • Allâh’ın kitâbı ve Rasûlü’nün sünnetinde de bulamazsan sâlihlerin verdiği hükümlerle hüküm ver.
  • Sâlihlerin verdiği hükümler arasında da yoksa istersen devam et hükmünü ver, istersen geri dur.
  • Geri durup hüküm vermemenin senin için daha hayırlı olduğu kanaatindeyim.

Ve’s-selâm. (Nesâî, Kudât, 11/3)

Gerçek Akıl

  • İnsanlarla güzel dostluk kurmak, aklın yarısıdır.
  • Yerinde sual sormak, ilmin yarısıdır.
  • İyi tedbir almak da yaşamanın yarısıdır.
  • En akıllı kimse, insanların hareketlerini en iyi takdîr edendir.
  • Bir kimsenin sorduğu sorudan onun akıl seviyesini anlarım.

Zaman Terbiyesi

  • Bugünün işini yarına bırakma!
  • İş bir kere geri kalırsa artık hiçbir zaman ilerleyemez.
  • Karnınızı tıka basa yiyecek ve içeceklerle doldurmaktan sakının! Bu,
    vücuda zarar verir, hastalığa sebep olur, kişiyi namaza karşı tembel yapar.

Binâenaleyh yeme ve içmede orta yolu izleyin! Bu, vücut için daha faydalı ve israftan koruyan bir davranıştır.

Allah, şişman âlime kızar. Kişi şehevî arzularını dînine tercih etmedikçe kesinlikle helâk olmaz. (Ali el-Müttakî, XV, 433/41713)

İyilik

  • İyilik kolay bir şeydir, güler yüz ve yumuşak söz, bunu temin eder.
  • İyiliklerine sevinen, kötülüklerine üzülen kişi mü’mindir.
  • Bir iyiliğin şerefi, geciktirilmeden hemen yapılmasındadır.

Nedâmet ve Tevbe

  • Kötülüklerin meyvesi, (faydasız) pişmanlıktır.
  • Tevbe edenlerle oturun!

Çünkü;

➢Onların kalpleri yumuşak olur.

  • Kötü bir işin en gizli şâhidi vicdanımızdır.
  • Şerri bilmeyen, onun tuzağına düşer.
  • Tevbeden maksat, günahı bilip yapmamaktır.
  • Amel-i sâlihte bulunmaktan maksat, kendini beğenmemektir.
  • Şükürden maksat; yerini itiraf edip, kulluğu bilmektir.

Arkadaşlık

  • Ahmak kimse ile arkadaşlıktan sakının. Şüphesiz o bazen fâideli olmak isterken, zarar verir.
  • Oğullarına şöyle buyururdu:

“Sabaha çıktığınız zaman etrafa dağılın (herkes kendine bir iş bulsun), bir evde toplanıp kalmayın! Çünkü ben, bir arada kaldığınızda çekişerek birbirinize küsmenizden veya aranızda bir fenalık çıkmasından korkuyorum.” (Buhârî, el-Edebü’l-Müfred, no: 415)

Övgü ve Dürüstlük

  • En çok sevdiğim kimse, bana ayıp ve kusurlarımı haber verendir. (Süyûtî, Târîhu’l-Hulefâ, s. 130)
  • Yüze karşı övmek boğazlamak gibidir.

(İbn-i Kuteybe, el-Mesâil, Dımaşk 1990, s. 145; İbnü’l-Cevzî, Menâkıb, s. 225)

  • Dileyen (nâfile) oruç tutar, (nâfile) namaz kılar.

Ancak emânet duygusu (güvenilirliği) olmayanın dîni yoktur!

(Beyhakî, Şuab, VII, 217-218/4896)

  • Başkasında görüp de hoşlanmadığın ayıbı, kendinde olduğunu görememekten çok ayıp olmaz.

İnsan Nasıl Tanınır?

Bir kimse Hazret-i Ömer’in yanında başka birisini methediyordu. Ondan sitâyişle bahsediyordu.

Hazret-i Ömer ona üç tane sual sordu:

  • Onunla hiç yolculuk yaptın mı?
  • Ticaret gibi bir alışverişte, içtimâî bir muâmelede bulundun mu?
  • Ona sabah-akşam komşu oldun mu?

Kişi bu üç soruya da «hayır» deyince, Hazret-i Ömer;

«–Kendisinden başka ilâh olmayan Allâh’a yemin ediyorum ki, sen onu tanımıyorsun!» dedi.

Sabır

  • Mü’minin başına ne zaman bir şiddet ve zorluk gelecek olsa, Allah bundan sonra ona bir ferahlık ve kurtuluş verir. Zira bir zorluk iki kolaylığa asla galebe çalamaz.

Cenâb-ı Hak da Kur’ân-ı Kerîm’inde şöyle buyurmuştur:

«Ey îmân edenler, sabredin, düşmanlarınızdan daha sabırlı olun, cihâda hazır bulunun, Allah’tan da korkun ki başarıya eresiniz!» (Al-i İmrân, 200) (Muvatta’, Cihâd, 6)

  • Allah’tan korkan intikam almaz.

Takvâ sahibi olan günah işleyemez.

  • Allah’tan korkanın öfkesi kabarmaz.

Allah, ittikā sahibi olan kimsenin arzusunu yerine getirir.

Havf ve Recâ

  • Gökten gelen bir ses;

«–Ey insanlar! Bir kişi hâriç hepiniz cennetliksiniz!» dese, o kimse ben olacağım diye korkarım.

«–Ey insanlar! Bir kişi hâriç hepiniz cehennemliksiniz!» dese, o kişi
ben olacağım diye ümit beslerim.
(İbn-i Receb el-Hanbelî, et-Tahvîf mine’n-nâr, s. 15)

Aile

  • Çocuklarınıza;
  • Ata binmeyi,
  • Yüzmeyi,
  • Meşhur meselleri ve
  • Güzel şiirleri öğretiniz.

Hazret-i Ömer -radıyallâhu anh- bir çocuk görüp de hoşlandığında hemen bir meslek ve sanatının olup olmadığını sorardı.

«–Hayır!» cevabını alırsa;

«–Gözümden düştü.» derdi. (İbnü’l-Cevzî, Telbîsü iblîs, s. 283; Menâkıb, s. 227)

  • Allah size bol verince siz de kendinize iyi bakınız, (temiz giyininiz). Herkes giyimine önem versin! (Muvatta’, Libâs, 3)
  • İnsanın elbisesini temiz tutması, şerefi îcâbıdır.
  • Kadınları fazla güzel giydirmeyin!

Onlardan birinin elbiseleri çok, zînetleri de güzel olursa dışarı çıkmak onun hoşuna gider. (İbnü’l-Cevzî, Menâkıb, s. 221)

Âlimler

  • İmamları ve önderleri istikamet üzere bulunduğu müddetçe insanlar da müstakîm olurlar. (İbnü’l-Cevzî, Menâkıb, s. 223)

–Bir makam ve mevkie getirilmeden evvel fakîh olunuz yani dînî alanda derin ve geniş bir ilim sahibi olunuz! (Sonra vakit bulamazsınız.) (Buhârî, İlim, 15)

Süfyân İbn-i Uyeyne -rahmetullâhi aleyh- bu sözü şöyle açıklar:

“Çünkü bir kimse dînî ilimleri derinlemesine öğrenince riyâset sevdasını terk eder.” (İbnü’l-Cevzî, Sıfatü’s-Safve, II, 236)

Sünneti Koruyun!

  • Dikkat edin!

Sizden sonra bazı insanlar çıkacak ve recmi, deccali, şefaati, kabir azâbını ve bazı insanların cehennemde yanıp kömür hâline geldikten sonra oradan çıkarılmasını yalanlayacaklar.
(Ahmed, I, 23; Abdürrezzâk, Musannef, VII, 330; Ebû Ya’lâ, Müsned, I, 136)

  • Bazı insanlar gelip Kur’ân’daki müteşâbih âyetleri öne sürerek sizinle tartışacaklar. Onlara karşı hadîs-i şerif ve Sünnet-i Seniyye ile mücadele edin!

Zira ashâb-ı sünen yani hadîs-i şerifleri bilen kişiler, Allâh’ın kitâbını en iyi bilen kimselerdir. (Dârimî, Mukaddime, 17/121)

HZ. ÖMER’DEN (R.A.) BAZI DUALAR

Hazret-i Ömer -radıyallâhu anh- halîfe olup minbere çıktığında ilk sözü şu duâ olmuştur:

–Allâh’ım!

  • Ben sert tabiatlı bir kulunum;

➢Beni yumuşak huylu eyle!

  • Zayıfım;

➢Beni kuvvetlendir!

  • Cimriyim;

➢Beni cömert kullarından eyle! (Süyûtî, Târîhu’l-Hulefâ, s. 129)

–Allâh’ım!

  • Beni ansızın yakalamandan,
  • Gaflet içerisinde bırakmandan ve
  • Gafillerden kılmandan Sana sığınıyorum. (İbn-i Ebî Şeybe, Musannef, VII, 82)

–Allâh’ım!

  • Amelimi sâlih kıl!

➢Amelimi yalnızca Sen’in için olan hâlis bir amel eyle ve onda başkası için hiçbir hisse bırakma!

  • (Riyâ ve süm’aya düşürme!) (Ali el-Müttakî, II, 675/5041)

–Allâh’ım!

Canımı ebrârdan olan kullarınla beraber al!

  • Beni şerlilerden eyleme!
  • Beni cehennem azâbından koru!
  • Beni hayırlı ve seçkin kullarına ilhâk eyle! (İbn-i Sa’d, III, 331)

–Allâh’ım!

  • Zenginliğimi kalbime koy!
  • Sen’in katındaki lütuflara rağbet ettir!
  • Bana ihsân ettiğin rızıkları bereketli kıl ve
  • Beni haramlardan müstağnî eyle! (İbn-i Ebî Şeybe, Musannef, VII, 81)

–Allâh’ım!

  • Dünyayı bize süsledin ve ondan sonrasının (yani âhiretin) dünyadan daha hayırlı olduğunu haber verdin!

➢Bizim nasibimizi daha hayırlı ve daha kalıcı olan tarafta kıl! (İbn-i Ebî Hâtim, Tefsîr, II, 612; Süyûtî, ed-Dürrü’l-Mensûr, II, 295)

Hazret-i Ömer -radıyallâhu anh-, gece teheccüd namazı için kalktığında şöyle duâ ederdi:

–Allâh’ım!

Bulunduğum yeri görüyorsun, ihtiyacımı biliyorsun!

–Allâh’ım!

Beni huzûrundan;

  • İhtiyacı görülmüş,
  • Her türlü korku ve tehlikelerden kurtulmuş,
  • Sen’in emirlerine derhal icâbet eden,
  • Duâsı kabul edilen,
  • Hatalarını affettiğin ve kendisine rahmet ettiğin bir kulun olarak döndür!

Namazını bitirince de şöyle duâ ederdi:

–Allâh’ım!

Dünya üzerinde bâkî kalan bir şey göremiyorum, orada müstakîm (dosdoğru) bir hâl de yok.

–Allâh’ım!

Beni dünyada;

  • İlimle konuşan,
  • Hikmetle susan kullarından eyle!

–Allâh’ım!

  • Bana fazla dünyalık verme ki, azmayayım,
  • Zor durumda da bırakma ki, (ibâdet ve vazifelerimi) unutmayayım.

Şüphesiz;

Az olup da kifâyet miktarı olan mal, çok olup da (ibâdet, zikir ve mes’ûliyetlerden) gafil bırakan maldan daha hayırlıdır. (İbn-i Ebî Şeybe, Musannef, VII, 82)

Kıtlık senesinde Hazret-i Ömer -radıyallâhu anh- Rasûlullâh’ın Mescid’inde gece yarısı namaz kılıyor ve şu duâya devam ediyordu:

–Allâh’ım!

Bizi kıtlıkla helâk etme! Bizden belâyı kaldır! (İbn-i Sa’d, III, 319)

Sâib İbn-i Yezîd -radıyallâhu anh- şöyle der:

Kıtlık senesinde Hazret-i Ömer’in üzerinde bir elbise gördüm, tam on altı tane yaması vardı... Şöyle duâ ediyordu:

–Allâh’ım!

Ümmet-i Muhammed’i benim yüzümden helâk etme! (İbn-i Sa’d, III, 320)

Hazret-i Ömer -radıyallâhu anh-, cenâze namazı kıldıktan sonra şöyle duâ ederdi:

–Allâh’ım! Şu kulun dünyadan ayrılmış, dünyayı geride kalanlara bırakmıştır. O; Sana muhtaç, Sen ise ondan müstağnîsin.

Dünyada iken, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in de Sen’in kulun ve Rasûlün olduğuna şahâdet ederdi.

–Allâh’ım!

Onu affeyle, kusurlarını görmezden geliver ve onu Peygamber’ine kavuştur! (İbn-i Ebî Şeybe, Musannef, VII, 126)

Cenâzeyi defnedip mezarını düzledikten sonra da şöyle duâ ederdi:

–Allâh’ım!

Aile efrâdını, malını ve akrabalarını Sana teslim etti. Günahları pek büyüktür. Onu affeyle! (Beyhakî, es-Sünenü’l-Kübrâ, IV, 56)

Hazret-i Ömer -radıyallâhu anh- son haccını yaptıktan sonra Ebtah’ta küçük taşlardan bir yığın yaptı. Elbisesinin bir tarafını onun üzerine sererek yaslandı ve ellerini semâya kaldırıp şöyle duâ etti:

–Allâh’ım!

Yaşım ilerledi, kuvvetim zayıfladı, teb’am çoğalarak her tarafa yayıldı. Sana karşı bir kusur işlemeden ve ihmalkârlığa düşmeden beni huzûruna al! (Muvatta’, Hudûd, 10; Hâkim, III, 98/4513)

Hazret-i Ömer -radıyallâhu anh- vefât edince, Abdullah bin Mes’ûd -radıyallâhu anh-;

“–İlmin onda dokuzu gitti.” buyurdu.

“–Daha içimizde âlimler var!” denilince;

“–Ben mârifet ilminden bahsediyorum.” dedi.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Hidayet Rehberleri, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

HZ. ÖMER’İN (R.A.) HİKMETLİ SÖZLERİ

Hz. Ömer’in (r.a.) Hikmetli Sözleri

HZ. ÖMER'İN (R.A.) DUÂLARI

Hz. Ömer'in (r.a.) Duâları

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.