Hicr Suresi 67. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri

Hicr Suresi 67. ayeti ne anlatıyor? Hicr Suresi 67. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...

Hicr Suresi 67. Ayetinin Arapçası:

وَجَٓاءَ اَهْلُ الْمَد۪ينَةِ يَسْتَبْشِرُونَ

Hicr Suresi 67. Ayetinin Meali (Anlamı):

Bu arada şehir halkı kötü niyetle sevine sevine Lût’un evine dayandılar.

Hicr Suresi 67. Ayetinin Tefsiri:

Lût (a.s.)’ın zora ve sıkıntıya girdiği husus şu idi: Melekler, Hz. Lût’un yanına güzel ve genç delikanlılar şeklinde gelmişlerdi. O, kavminin ne nispette sapık ve günahkâr olduğunu biliyor; gelen misafirlerin ise melek olduklarını bilmiyordu. Haberleri olduğu takdirde onların misafirlere nasıl davranacağından endişe ediyordu. Nitekim korktuğu gibi de oldu: Ahlâksız kavim, yakışıklı yabancıların şehre geldiklerini duyar duymaz, sevinçle Hz. Lut’un evine toplandılar ve ondan zevklerini tatmin etmek için misafirlerini vermesini istediler. Ne yazık ki onların içinden bu ahlâksızca işe ve bu büyük günaha karşı çıkan bir kimse bile olmadı. Bu durum onların, toplum olarak, bütün namus duygularını yitirdiklerini ve böyle ahlâksızca bir isteği açıktan söylemekten hiç bir utanç duymadıklarını göstermektedir. Onların bu densiz talepleri karşısında son derece zor durumda kalan Hz. Lût, yine de onlara doğru olanı söylemekten geri durmamış ve onlara, hem öz kızları hem de kızları mevkiinde olan kavminin kadınlarıyla meşrû bir şekilde evlenerek şehevî duygularını o şekilde tatmin etmelerini öğütlemiştir. Fakat azgın şehvetlerinin esiri olan ve şaşkınlıktan sağa sola yalpalayan o bedbahtların Hz. Lût’un bu öğüdüne kulak asacak halleri kalmamıştı. Taleplerinde daha da ısrar edince ilâhî azap kamçıları ucunu göstermeye başladı:[1]

[1] 72. âyetteki “Ömrüne yemin olsun ki” hitabı Resûlullah (s.a.s.) Efendimiz’edir. Efendimiz’in yaşadığı ömür o kadar mübârek, şerefli ve kıymetlidir ki, Cenâb-ı Hak ona yemin etmiştir. Ondan başka hiçbir peygamberin hayatına yemin etmemiştir.

 

Hicr Suresi tefsiri için tıklayınız...

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri

Hicr Suresi 67. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız...

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.