"Hiç Kimse Ameliyle Cennete Giremez..." Hadisini Nasıl Anlamalıyız?

Hadiste "Hiç kimse ameliyle cennete giremez..." buyruluyor. Bu hadis üzerine sahabenin “Siz de mi yâ Rasûlâllah?” sorusuna Peygamberimiz (s.a.v) ne yanıt veriyor? Dr. Adem Ergül anlatıyor...

Mü’minlerin cennete girmesi, Allah Teâlâ’nın lûtf u ihsânıyladır. Nitekim Allah Rasûlü sallâllâhu aleyhi ve sellem Efendimiz bir defasında:

“–Hiç kimse amel ve ibadeti sayesinde cennete giremez!” buyurmuştu.

Ashâb-ı kirâm hayretle:

“–Siz de mi yâ Rasûlâllah?” diye sordular. Efendimiz sallâllâhu aleyhi ve sellem:

“–Evet ben de!.. Meğer ki Rabbimin lûtf-i ilâhîsi imdâda yetişe!.. Zira O’nun fazlı, rahmet ve mağfireti beni bürümedikçe ben de cennete giremem! Yaptığım ameller beni de kurtaramaz!..” buyurdular. (Buhârî, Rikāk, 18; Müslim, Münâfikûn, 71-72)[1]

Demek ki Allâh’ın rızâsını celbedecek olan ibadet, tâat, hizmet ve sâlih ameller için elden gelen bütün gayreti göstermekle beraber, bunlara güvenmeyip dâimâ Cenâb-ı Hakk’ın lûtf u keremine, fazl u ihsânına sığınmak, hepimiz için gerekli olan mühim bir kulluk edebidir.

Diğer taraftan cennetteki bazı derecelere ise, Cenâb-ı Hakk’ın dilemesiyle herkes kendi îman ve ameli nisbetinde nâil olacaktır.

Dipnot:

[1] Ayrıca bkz. İbn-i Mâce, Zühd, 20; Dârimî, Rikāk, 24.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Ebediyet Yolculuğu, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

MÜSLÜMANLAR CENNETE NASIL GİREBİLİR?

Müslümanlar Cennete Nasıl Girebilir?

CENNET NEDİR, NASIL BİR YERDİR?

Cennet Nedir, Nasıl Bir Yerdir?

"KİM, BU ON AYET İLE AMEL EDERSE CENNETE GİRER" HADİSİ

"Kim, Bu On Ayet İle Amel Ederse Cennete Girer" Hadisi

SALİH AMELLER İŞLEMEKTE ACELE EDİNİZ! HADİS-İ ŞERİFİ

Salih Ameller İşlemekte Acele Ediniz! Hadis-i Şerifi

100 KOLAY SALİH AMEL

100 Kolay Salih Amel

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.