Havf ve Haşye Ne Demektir?

Sözlükte havf ve haşye ne demektir? Korkunun anlamı nedir? Korkunun çeşitleri nelerdir? Allah korkusu ne demektir? Allah korkusunu nasıl anlamalıyız? Allah'tan korkanlar kimlerdir? Ahiret korkusu ne demektir?

Sözlükte havf; korkmak, bilinen veya hissedilen bir işaretten dolayı irkilmek, bir tehlike karşısında ne olacağı endişesi içinde olmak, gelecekte hoşlanmadığı bir şeyle karşılaşma düşüncesiyle kalbin yanıp üzülmesi; haşye ise tazim ile karışık korku anlamına gelir.

Korku; üzülme, sevinme, heyecanlanma, sevme ve kızma gibi insanda doğuştan vâr olan bir duygudur. Korku duygusu, insanın aldığı eğitim, öğretim, yetiştiği toplum, gelenek ve görenekler ve sahip olduğu inançlara göre farklılık arz eder. Korku, terbiye ve telkinlerle değişebildiği gibi azalıp çoğalabilir de. Korku insanda iradeye bağlı ve irade dışı olabilir.

Korku, Allah'ın suç işleyenleri cezalandırma yöntemlerinden biridir (Nahl, 16/112).

Korkunun Çeşitleri Nelerdir?

Korkunun ifrat, tefrit ve itidal şekli vardır. İnsanı ümitsizliğe düşüren korku ifrat derecesinde korkudur ki bu yerilmiş bir korkudur, iyi değildir. Çünkü ümitsizlik, "...Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyiniz. Allah bütün günahları bağışlar..." (Zümer, 39/53) âyetine ters düşmektedir. Kur'ân'ın beyanı ile Allah'ın rahmetinden ancak kâfirler ümit keserler (Ankebût, 29/23; Yûsuf, 12/87; Hıcr, 15/56).

Az olan, insanın söz, fiil ve davranışları üzerinde etkisi bulunmayan korku, tefrit korkusudur ki bu korku da makbul değildir, değersizdir.

Mutedil korku; iffet, vera', takva ve sıdk sahiplerinin korkusudur ki bu korku, sahibini Allah'ın rahmet, mağfiret ve nimetlerinden ümitsizliğe düşürmediği gibi günah ve kötülüklere dalmasına da engel olur. Makbul olan korku bu korkudur (A'râf, 7/56, 205).

İşsizlik, açlık, hastalık, ölüm, düşman, yalnızlık, yükseklik, karanlık ve sevdiklerini kaybetme... gibi pek çok korku çeşidi vardır.

Kur'ân'da;

  • a) Allah'tan, Allah'ın makamından, azabından, âhiretten, hesabın kötüsünden, adaleti yerine getirememekten, ilâhî sınırları uygulayamamaktan ve
  • b) insandan, şeytandan ve putlardan korkma söz konusu edilmiş, birinciler övülmüş, ikinciler yerilmiştir.

Allah Korkusu Ne Demektir?

Allah korkusu, Kur'ân'da teşvik edilen korkulardan biridir. "Eğer mü'minler iseniz benden korkun" (Âl-i İmrân, 3/175) "Ey kullarım! Benden korkun, sakının" (Zümer, 39/16) gibi Kur'ân'da birçok âyette Allah'tan korkulması emredilmiştir.

Allah korkusu; insanın karanlıktan, açlıktan, yırtıcı hayvanlardan ve düşmandan korkması gibi bir korku değildir. İnsan, isyânı sebebiyle Allah'ın rahmet, mağfiret, rıza, sevgi, dostluk ve nimetlerinden mahrum kalmaktan; ilâhî huzurda hesap vermekten ve dünya ve âhirette azabına uğramaktan korkar. Kur'ân'da Allâh'ın gıyabında, makamından, va'îdinden ve azabından korkmak söz konusu edilmiştir.

Allah'ın gıyabında korkmak (Mâide, 5/94; Yâsîn, 36/11); Allah'ı görmeden, henüz huzuruna varmadan korkmaktır.

Allah'ın Makamından korkmak (Rahmân, 55/46; Nâzi'ât, 79/40-41); Kur'ân'da "Allah'ın makamından korkma" ifadesi kullanılmış ve bu korkuya sahip olanlar, cennetle müjdelenmişlerdir.

Allah'ın makamı ile murat, insan ve cinlerin kıyamet gününde hesap vermek için Allah'ın huzurunda durmalarıdır. Dolayısıyla Allah'ın makamından korkmak; insanların dünyada yaptıklarının âhirette Allah'ın huzurunda hesabını vermekten korkmalarıdır.

Allah'ın makamı ile muradın, Allah'ın kullarını murakabe etmesi ve bütün yaptıklarını zaptetmesi olduğunu söyleyen Kur'ân yorumcuları da olmuştur. Allah, kullarının gizli-âşikâr bütün yaptıklarını bilir, görür ve söylediklerini duyar. İnsanlar Allah'ın denetimi ve gözetimi altındadırlar.

Allah'ın va'îdinden korkmak (İbrahim, 14/14); Allah'ın rızasından, cennet ve nimetlerinden mahrum kalmaktan, lanete ve sürekli azaba uğramaktan korkmaktır. Allah, mü'minlere cennet; kâfir ve münafıklara ise cehennem va'dinde bulunmuştur (Tevbe, 9/68, 72).

Allah'ın azabından korkmak (Ra'd, 13/6; Hicr, 15/49; Fussilet, 41/43; Hadîd, 57/20); Allah korkusu; Allah'ın celal sıfatlarına, vaîd ve azabına yöneliktir. "Allah kullarına zerre kadar zulmetmez" (Nisâ, 4/40). Yüce Allah; varlığını, birliğini, meleklerini, kitaplarını, âyetlerini ve peygamberlerini inkâr edenleri, yalanlayanları ve isyân edenleri cezalandıracağını Kur'ân'da bildirmiştir. İsyankâr insan, tevbe edip af dilerse bağışlanır. İnkâr, isyân ve zulmüne devam ederse cezalandırılır. İşte insan, bu inkâr, isyân ve zulüm sebebiyle Allah'ın cezalandırmasından korkar. Yüce Allâh, kendisini hem bağışlayan hem de cezalandıran olarak tanıtmıştır. İşte Allah korkusu insanın; Allah'ın mağfiret ve rızasından mahrum kalma, acı ve şiddetli azabına uğrama endişesi taşımasına yöneliktir. Allah korkusu deyince bunun anlaşılması gerekir (Zümer, 39/16).

Allah'ın azabından korkulması gerekir. Çünkü Allah'ın azabı; büyük (Bakara, 2/7), alçaltıcı (Bakara, 2/90), şiddetli (Bakara, 2/165), korkunç (İsrâ, 17/57), sert (Lokmân, 31/24) ve kötü (Zümer, 39/24) bir azaptır. Allah, suçsuz yere hiç kimseyi cezalandırmaz. Ancak insanlar cezalandırmayı hak ettikleri bir suç işledikleri takdirde cezalandırır. Asıl cezalandırma yeri âhirettir. Bununla birlikte Allâh, dünyada da insanları çeşitli şekillerde ıslah olmaları için cezalandırabilir. Geçmiş kavimlerden birçok insan ve toplumu inkâr ve isyânları sebebiyle cezalandırmıştır. (Ankebût, 29/40; En'âm, 6/65)

Allah korkusu hem dünyada hem de âhirette cezalandırılmaktan korkmayı ve cennet nimetlerinden mahrum kalmayı ifade etmektedir.

Kur'ân'da Allah'ın azabından emin olunmaması istenmiş (A'râf, 7/97) ve Allah'ın azabından ancak hüsrana uğrayanların emin olacakları bildirilmiştir. (A'râf, 7/99)

Kur'ân'da peygamberlerin (Ahzâp, 33/39), âlimlerin (Fâtır, 35/28), akıllı insanların (Ra'd, 13/19), hidâyete erenlerin (Tevbe, 9/18), muttakilerin (Enbiyâ, 21/49), sâlihlerin (Beyyine, 98/7-8), namazlarını kılan (Me'âric, 70/27), hayırda yarışan (Mü'minun, 23/60), kurutuluşa eren mü'minlerin (Nur, 24/52), meleklerin (Enbiyâ, 21/26), canlı ve cansız bütün varlıkların (Nahl, 16/49-50; İsrâ, 17/57) Allah'tan korktukları bildirilmiştir.

Allah korkusuna sahip olmak için günahkâr olmak şart değildir. İnsan ve cinlerin dışındaki varlıkların günahları olmadığı halde onlar da Allah'tan korkmaktadırlar.

Allah korkusu, varlıklarda övgüye layık olan ve teşvik edilen bir haslettir. Kalbinde Allah korkusu bulunan kimse, bunu; inanç, söz, fiil ve davranışlarıyla dışa yansıtır. Allah'tan korkan insanın üç özelliğe sahip olması gerekir. Bunlar; şartlarına uygun îmân etmek, Allah'ın emirlerine uymak ve yasaklarından kaçınmaktır.

Allah'tan Korkanlar Kimlerdir?

Allah'tan korkanlar; peygamberin uyarısına kulak verirler (Fâtır, 35/18), îmân edip sâlih ameller işlerler (Beyyine, 98/7-8), Kur'ân'dan öğüt alırlar (Tâ-hâ, 20/3), Kur'ân kıssalarından ibret alırlar (Nâzi'ât, 79/26), Allah ve Peygamberin emirlerine uyarlar (Nahl, 16/49-50), Kur'ân okununca derileri ürperir, kalpleri Allah'ın zikrine karşı yumuşar (Zümer, 39/23; Enfâl, 8/2) ve günahları terk ederler (Mâide, 7/27-28).

Allah'tan korkan insan; hırsızlık, gasp, hainlik, iftira, zulüm ve işkence yapamaz, insan öldüremez, içki içemez, kumar oynayamaz, hiç kimsenin bulunmadığı bir yerde olsa bile suç işleyemez, namazını, orucunu, zekâtını ve haccını terk edemez, hiçbir görevini ihmal edemez. Çünkü Allah korkusu bütün bunlara mani olur. Allah'tan korkan kimse; ibadetlere devam eder, günahlardan sakınır, bir günah işleyince üzülür ve hemen bu günahından tevbe eder, nefsini hesaba çeker ve ahlâkını güzelleştirir.

Ahiret Korkusu Nedir?

Âhiretten korkmak ifadesi Kur'ân'-da bir çok âyette geçmektedir. (Zümer, 39/13; En'âm, 6/15; Yûnus, 10/15)

"Âhiret hayatı"; dünyada hayır veya şer insanların yaptıklarının karşılığını görecekleri, cennet ve nimetleri ile mükâfatlandırılacakları veya cehennem ve azabı ile cezalandırılacakları sonsuz hayattır.

İnsanlar dünyada söyledikleri sözlerden, yaptıkları fiil ve davranışlardan hesaba çekileceklerdir. Bu hesabın kolay veya zor olması söz konusudur. Kur'ân'da akıllı insanların kötü hesapla karşılaşmaktan korktukları bildirilmiştir. (Ra'd, 13/21)

Kur'ân'da peygamberlerin; kavimlerine kendileri hakkında; "büyük bir günün azabından" (A'râf, 7/59; Hûd, 11/3; Şu'arâ, 26/135; Zuhruf, 46/21), "acı bir günün azabından" (Hûd, 11/26), "kuşatıcı bir günün azabından" (Hûd, 11/84), "çağırışma gününden" (Mü'min, 40/32) korktuklarını bildirdikleri haber verilmektedir.

Âhirette insanları hesaba çekecek olan Allah'tır. Birçok âyette Allah, kendisini "süratli hesap gören" olarak tanıtmıştır. "Allah, gerçekten hesabı çabuk görendir." (Âl-i İmrân, 3/19; bk. Âl-i İmrân, 3/199; Mâide, 5/4; Ra'd, 13/41; İbrahim, 14/51)

"İçinizdekini açığa vursanız da gizleseniz de Allah ondan dolayı sizi hesaba çekecektir..." (Bakara, 2/284)

"Kıyamet günü için adalet terazileri kurarız. Hiç kimseye bir haksızlık edilmez. (İnsanların yaptıkları iş) bir hardal tanesi ağırlığınca da olsa onu getiririz. Hesap gören olarak biz yeteriz." (Enbiyâ, 21/47)

Kıyamet gününün bir adı da "hesap günü" (Enbiyâ, 21/47) ve "hesabın görüleceği gün"dür. (İbrahim, 14/41),

Peygamberimiz (a.s.), kıyamet gününde insanların nelerden hesaba çekileceğini şöyle bildirmiştir: "Kıyamet günü insan; ömrünü nerede tükettiğinden, ilmiyle ne yaptığından, malını nereden kazanıp nereye harcadığından, bedenini nerede yıprattığından sorulmadıkça hiçbir yere hareket edemez." (Tirmîzî, Kıyame, 1)

İnsanlar bütün yaptıklarından ve bütün nimetlerinden hesaba çekileceklerdir: "Ve siz mutlaka yaptığınız şeylerden sorulacaksınız." (Nahl, 16/93) "Sonra o gün (size verilen) nimetlerden sorulacaksınız." (Tekâsür, 102/8)

Allah'ın huzurunda verilecek hesap kolay veya zor olabilir. İşte mü'minler, hesabın zor olmasından, kötü olmasından korkarlar. Kur'ân'da bir âyette, "hesabın kötüsünden korkmak" zikredilmiştir ki bu korkmak, söz konusu ettiğimiz hesaptan korkmadır. (Ra'd, 13/18-21) Kolay hesapla karşılaşacak olanlar ise kitabı sağ elinden verilecek olan mü'minlerdir. (İnşikâk, 84/7-8)

Âhirette kimsenin kimseye faydası olmaz. Herkes kendi ameliyle baş başa kalır. Böyle bir günden korkulması istenmektedir. (Lokmân, 31/33)

"Âhiretten korkmak"; âhiretin varlığından korkmak değil, isyân sebebiyle âhirette ilâhî azaba duçar olmaktan korkmak, neticede Allah'tan korkmaktır. (İnsan, 76/10)

Kur'ân'da âhiret korkusuna, "el-fezeu'l-ekber" (en büyük korku) denilmiştir. (Enbiyâ, 21/103)

Kur'ân'da mü'minlerin (Şûrâ, 42/18), muttakîlerin (Enbiyâ, 21/49), Allah'ı zikreden, namazlarını kılıp zekatlarını verenlerin (Nûr, 24/37) ve iyilerin (Hûd, 11/102-103) kıyametten korktukları, buna mukabil kâfirlerin âhiretten korkmadıkları (Müddessir, 74/53) bildirilmiştir.

Âhirette mücrimlerin (Kehf, 18/49) ve zalimlerin (Şûrâ, 42/22) korku içinde olacakları buna mukabil muhsinlerin (Bakara, 2/112), muttakilerin (A'râf, 7/35), muslihlerin (En'âm, 6/48), sâlihlerin (Ankebût, 29/9), şehitlerin (Âl-i İmrân, 3/170) ve îmânında, özünde, sözünde, fiil ve davranışlarında dosdoğru olanların (Ahkâf, 46/13-14; Fussilet, 41/30-31), İslâm'a uyanların (Bakara, 2/38), hasene sahiplerinin (Neml, 27/89), mallarını Allah yolunda harcayanların (Bakara, 2/262), namazlarını kılan ve zekâtlarını veren (Bakara, 2/277), Allah dostu (Yûnus, 10/62), mü'min, müslüman (Zuhruf, 39/68) ve saadet ehlinin (Enbiyâ, 21/101-103) korku ve üzüntü içinde olmayacakları bildirilmiştir.

Kaynak: Diyanet

İslam ve İhsan

ALLAH KORKUSU İLE İLGİLİ AYETLER

Allah Korkusu ile İlgili Ayetler

KORKU VE ÜMİT (HAVF VE RECA) ARASINDA OLMAK İLE İLGİLİ AYETLER

Korku ve Ümit (Havf ve Reca) Arasında Olmak ile İlgili Ayetler

BEYNEL HAVF VE RECA NE DEMEK?

Beynel Havf ve Reca Ne Demek?

AHİRET HAYATINA HAZIR MIYIZ?

Ahiret Hayatına Hazır Mıyız?

AHİRET HAYATIMIZ NASIL OLACAK?

Ahiret Hayatımız Nasıl Olacak?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.