Hamr Ne Demek?

Hamr ne demektir? Kısaca anlamı nedir?

Sözlükte "örtmek, gizlemek, mayalamak" gibi anlamlara gelen hamr, aklı örttüğü için özelde şarap için, genelde bütün sarhoşluk veren maddeler için kullanılmaktadır.

İslâm'ın geldiği dönemde çok yaygın bir şekilde kullanılan içki, bir kerede yasaklanması halinde insanların alışkanlıklarından hemen kurtulamayacakları dikkate alınarak tedricen dört merhalede yasaklanmıştır. İlk önce içki, güzel rızktan ayrılmış (Nahl, 16/67); ikinci olarak kesin bir şekilde yasaklanmamakla birlikte içkide büyük günah ve faydalar bulunduğu, ancak zararının daha büyük olduğu belirtilmiş (Bakara, 2/219); üçüncü merhalede sarhoş iken namaza yaklaşmak yasaklanmış (Nisâ, 4/43), son olarak da kesin bir şekilde haram kılınarak şeytan işi bir pislik olduğu bildirilmiştir (Mâide, 5/90).

Hz. Peygamber, "çoğu sarhoşluk veren şeyin azı da haramdır" (Tirmizî, Eşribe, 3); "içkiden sakının, çünkü içki bütün pisliklerin anasıdır" (Camiu'l-Usul fî Ehadîsi'r-Rasûl, V/103) buyurmuştur.

İçkinin haram kılınmasında pek çok hikmetler bulunmaktadır. İçki, insanlar arasına kin ve düşmanlık sokabilmekte, Allâh'ı anmaktan ve namazdan alıkoymaktadır. Yüce Allâh içkiyi yasakladığı âyette, "Şeytan, içki ve kumar yoluyla ancak aranıza düşmanlık ve kin sokmak; sizi, Allah'ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister. Artık (bunlardan) vazgeçtiniz değil mi?" buyurmaktadır (Bakara, 2/91). İçki, insanı diğer canlılardan ayıran ve mükellef yapan özelliği olan aklını örtmektedir. Bu sebeple, can ve mal kaybına sebep olan ve pek çok kimsenin sakat kalması sonucunu doğuran trafik kazalarının önemli bir kısmını alkollü sürücüler yapmaktadır. Sinir sistemini bozduğu için, cinâyetlere varan kavgalara yol açmaktadır. İçki boşanmalara kadar varan aile huzursuzluklarına sebep olmaktadır. Bunun yanında, insan sağlığını olumsuz yönde etkilemekte, mide ve karaciğer başta olmak üzere iç organlarında tahribata neden olmaktadır. Bu nedenle Hulefâ-i Raşidin döneminden itibaren, sarhoşa hadd cezası tatbik edilmesi kabul edilmiştir.

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.