Hadid Suresi 9. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri

Hadid Suresi 9. ayeti ne anlatıyor? Hadid Suresi 9. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...

Hadid Suresi 9. Ayetinin Arapçası:

هُوَ الَّذ۪ي يُنَزِّلُ عَلٰى عَبْدِه۪ٓ اٰيَاتٍ بَيِّنَاتٍ لِيُخْرِجَكُمْ مِنَ الظُّلُمَاتِ اِلَى النُّورِۜ وَاِنَّ اللّٰهَ بِكُمْ لَرَؤُ۫فٌ رَح۪يمٌ

Hadid Suresi 9. Ayetinin Meali (Anlamı):

O Allah ki, sizi inkâr ve cehâlet karanlıklarından kurtarıp iman ve ilim aydınlığına çıkarmak için kuluna bu apaçık âyetleri indirmek­tedir. Şüphesiz Allah, size karşı çok şefkatlidir, sonsuz merhamet sahibidir.

Hadid Suresi 9. Ayetinin Tefsiri:

Buna göre;

  Her türlü ahlâk, hal ve davranışlarıyla örnek ve güvenilir bir insan olan Peygamber (s.a.s.) onları Allah’a imana davet etmektedir. Sıradan bir insan olsa belki sözüne itimat edilmeyebilir. Fakat o kişi, sözüne itibar edilecek en doğru insandır; Allah’ın elçisidir.

  Allah Teâlâ kullardan Elest bezminde kulluk sözü almış, fıtratlarına Allah’a inanma duygusunu yerleştirmiş, insana aklını kullanıp doğruyu bulma imkânı vermiş, tüm kâinatı da varlığını ve birliğini gösteren açık delillerle doldurmuştur. Ayrıca Resûlullah (s.a.s.) de kendine inanan insanlardan Allah yolunda infak ve cihad için bey’at almıştır. Hudeybiye’de ağaç altında aldığı bey’at buna misaldir.

  Kullarına karşı sonsuz şefkat ve merhamet sahibi olan Rabbimiz, onları küfür, şirk ve günahların karanlıklarından kurtarıp iman, hidâyet ve sâlih amel aydınlığına çıkarmak için de seçkin kulu Hz. Muhammed (s.a.s.)’e doğru yolu açıklayıcı, hakkı bâtıldan ayırıcı ayetler indirmiştir.

Cenâb-ı Hakk’ın bu büyük lutuflarına “inkâr ve nankörlük”le mukabele etmek, hiç şüphesiz yerinde ve doğru bir davranış olamaz. Aksine kulun bu büyük nimetlere nasıl şükredeceğinin korkusu, endişesi ve gayreti içinde olması beklenir. Yapılacak şükrün başında ise Allah yolunda infak ve cihad gelir:

Hadid Suresi tefsiri için tıklayınız...

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri

Hadid Suresi 9. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız...

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.