Hacılar Medine-i Münevvere'de

Kutsal topraklarda hac farizalarını tamamlayan hacıların bir kısmı memleketlerine dönmeye başlarken, ilk olarak Mekke'ye gelenler ise Medine'ye geçerek Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed'in kabrinin de bulunduğu Mescid-i Nebevi'yi ziyaret ediyor.

Hac ibadeti için dünyanın dört bir tarafından gelerek, kutsal topraklarda buluşan milyonlarca Müslüman, hacı olduktan sonra Mekke'den ayrılıyor. İlk olarak Medine'ye gelip buradaki ziyaretleri gerçekleştirdikten sonra Mekke'ye geçenler ülkelerine dönerken, önce Mekke'ye gelenler ise hac farizalarını tamamladıktan sonra Medine'ye geçerek ziyaretlerini sürdürüyor.

HACILAR ZAMANLARININ ÇOĞUNU MESCİD-İ NEBEVİ'DE GEÇİRİYORLAR

Hz. Muhammed ve birçok ashabının medfun olduğu Medine’ye gelenler, başta Ravza-i Mutahhara'nın (Hz. Muhammed'in kabri) bulunduğu Mescid-i Nebevi, Mescid-i Kıbleteyn, Kuba ve Cuma Mescidi olmak üzere, binlerce sahabenin kabrinin bulunduğu Cennetü'l-Baki ve Uhud Şehitliği gibi manevi mekanları ziyaret ediyor. Özellikle vakit namazlarını Mescid-i Nebevi'de kılmaya özen gösteren hacılar, zamanlarının çoğunu Mescid-i Nebevi’de geçiriyorlar.

Hac öncesi Medine’ye ilk kafile 6 Ağustos 2016 tarihinde gelirken, son kafile 3 Eylül 2016 tarihinde Medine ziyaretine başladı. Hac öncesi 157 kafile Medine programlarını tamamlayarak Mekke’ye hac farizası için giderken, hac sonrası 117 kafile Medine’yi ziyaret etti. Medine’den yurda dönüşler ise 19 Eylül 2016’da ilk kafile çıkışıyla başlayacak. Son kafilenin 7 Ekim 2016 tarihinde yurda dönmesiyle Medine’de Türk hacısı kalmayacak.

Kaynak: Diyanet

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.