Hac Suresi 31. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri

Hac Suresi 31. ayeti ne anlatıyor? Hac Suresi 31. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...

Hac Suresi 31. Ayetinin Arapçası:

حُنَفَٓاءَ لِلّٰهِ غَيْرَ مُشْرِك۪ينَ بِه۪ۜ وَمَنْ يُشْرِكْ بِاللّٰهِ فَكَاَنَّمَا خَرَّ مِنَ السَّمَٓاءِ فَتَخْطَفُهُ الطَّيْرُ اَوْ تَهْو۪ي بِهِ الرّ۪يحُ ف۪ي مَكَانٍ سَح۪يقٍ

Hac Suresi 31. Ayetinin Meali (Anlamı):

Dupduru bir tevhid inancıyla Allah’a yönelen ve O’na hiçbir şeyi ortak koşmayan kimseler olun. Kim Allah’a ortak koşarsa sanki o, gökyüzünden düşüp de yırtıcı kuşların kapıp parçaladığı, yahut rüzgârın uzak bir yere savurduğu kimseye benzer.

Hac Suresi 31. Ayetinin Tefsiri:

Emirleri yapıp haramlardan kaçınırken dikkat edilecek en mühim nokta, Allah’a hiçbir şeyi ortak koşmayarak sadece O’na yönelmek, O’nu birlemek ve yalnızca O’nun rızâsını istemektir. Bu da “dinde ihlas”ın ta kendisidir. Çünkü insan ancak tevhid inancına sarılmakla kendini bulur ve ameller ancak tevhid inancıyla birlikte bir değer kazanır. Tevhid inancına sahip olamayan kişinin hazin durumu ise dikat çekici bir temsille gözler önüne serilir. Bu temsilde Allah Teâlâ:

  İman etmeyi göğe yükselmeğe,

  İmanı terk edip Allah’a şirk koşanı gökten düşene,

  Kişinin düşüncelerini darmadağınık eden sınırsız nefsânî arzuları onu kapan kuşlara,

  Onu sapıklık vadilerine atan şeytanı da onu yok edici ölüm vadilerine fırlatan rüzgâra benzetmiştir. (Zemahşerî, el-Keşşâf, III, 83)

Bu bakımdan âyet-i kerîme, tevhid çizgisinden ayağı kayan ve şirk bataklığına yuvarlanmak üzere olan kimselerin halini tasvir eden çok korkunç iki tablo çiziyor:

Birinci tablo: Çok yüksek bir yerde, tâ gökte bir adam var. Adam bulunduğu o yerden düşüyor. Bir göz açıp yumulacak müddet zarfında parça parça oluyor, kuşlar parçalarını yutup kursaklarına indiriyorlar, böylece yok olup gidiyor. İkinci tabloda ise yine bir adam var. Uğursuz şiddetli bir kasırga esiyor ve adamı kaptığı gibi çok derin helak uçurumlarına sürükleyip yok ediyor. Adam da boşlukta kararsız zerreler gibi uçup gidiyor. Burada gözümüzün önündeki bu hareket oldukça dehşetli ve çok hızlı bir şekilde cereyan ediyor ve adımlar birbiri ardı sıra geliyor. Hatta kelimelerin söylenişinde bile bu var. Zira ayette mânalar hep “fâ-i takibiye” ile ifade ediliyor. Dolayısıyla olaylar çok çabuk olarak cereyan ediyor ve hemen gözlerden uzaklaşıyor.

Bu tasvir, Allah’a şirk koşan insanların pek çarpıcı bir tasviridir. Onlar imanın o üstün zirvelerinden yuvarlanarak yokluğun içerisine gömülüp mahvolmaktadırlar. Zira dayandıkları ana dayanağı kaybetmekte ve tevhit kaidesinden mahrum kalmaktadırlar. Bunlar, şirke düşerek sığınacakları en düzenli sığınağı yitiriyor, nefsânî arzu ve heveslerin elinde paramparça oluyorlar. Tutundukları hurafeler onları parçalıyor ve yellerini savuruyor. (Seyyid Kutub, Fî Zılâl, IV, 2421) Eğer onlar sarsılmaz kaynağa bağlanıp kopmaz ip olan tevhide sımsıkı sarılsalar bu şirk dağınıklığından ve bataklığından kurtulma şansını mutlaka yakalayacaklardır. Böylece imanın huzurlu ve güvenli iklimine ulaşacaklardır. Bunun en güvenli yolunu göstermek üzere şöyle buyruluyor:

Hac Suresi tefsiri için tıklayınız...

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri

Hac Suresi 31. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız...

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.