Gecenin Sırrına Nasıl Vâsıl Olunur?

Mânevî terakkîde dikkat edilmesi gereken daha birçok usûl ve âdâb söz konusudur. Biz burada, bu usûl ve âdâbın belli başlıları üzerinde duracağız.

GECEDEKİ SIR ve SEHER VAKTİ

Cenâb-ı Hakk’ın geceye verdiği kıymet ve onun içine yerleştirdiği sırlar, sayısızdır. Bu hususta Rabbimizin:

“Geceye ve gecenin içinde olan şeylere andolsun!” (el-İnşikâk, 17) şeklinde kasem (yemin) buyurmasındaki sır, idrâkimize ve gönlümüze nice hakîkatleri seyrettirmek için açılan ilâhî bir penceredir.

GECE VAKİTLERİ VUKU BULAN HADİSELER

Vahiyler, ekseriyetle gece vakitlerinde gelmiştir. Peygamberliğin ilk müjdeleri olan sâdık rüyâlar, ilham bahşeden gecelerin rûhâniyetinde vukû bulmuştur. Bizlere bir ikram sadedindeki “Rahmânî rüyâ” denilen Levh-i Mahfuz’dan istikbâle akseden parıltılar, feyizli gecelerin sînesinde zuhûr eden hikmetlerdendir. Tüm beşerin, yüzü suyu hürmetine yaratıldığı Habîbullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in ilâhî huzûra kabul edilerek ezelî ve ebedî vuslatın hakîkatine erdiği Mîrac hâdisesindeki “İsrâ”, bir gece yolculuğudur.

GECELER MÜ'MİNLER İÇİN GANÎMETTİR

Olgunluğa erişmiş mü’minler için geceler, derûnundaki sükûnet ve feyz dolayısıyla müstesnâ bir ganîmettir. Bu ganîmetin kadrini lâyıkı ile bilenler, bilhassa gece yarısından sonra bütün mahlûkâtın istirâhate çekilerek âlemi derin bir sükûnetin kapladığı hengâmda, duâ, ibâdet ve Hakk’a yanık ilticâların kabûlü için Rablerine teveccüh etmenin feyizli zemînini bulurlar.

VAHDET VE VUSLATA ERMEK İSTEYENLERİN VAKTİ

Gece vakti her şey sükûna erdiğinden, kâinât kesretten vahdete doğru meyleder. Diğer bir ifadeyle kul, dünyevî meşgalelerin dağınıklığından kurtulur ve Hakk’a doğru yolculuğa teksîf olur. Bu itibarla vahdet ve vuslata ermek isteyenler için bu anlar, bulunmaz fırsat demleridir.

SEHER VAKİTLERİNİ İHYÂ ETMEK

Seher vakitleri, Cenâb-ı Hakk’ın kullarına husûsî dâvet anlarıdır. Kulun, Rabbinden gelen bu dâveti nîmet bilmesi ve teşekkürlerle karşılaması îcâb eder. Seherleri ihyâ etmek, kulun Rabbine duyduğu hâlisâne muhabbet ve tâzîmin bir ifâdesidir.

GECE VE SEHERLERİ UYANIK GEÇİRMEK

Gece ve seherleri uyanık geçirmek husûsunda Cenâb-ı Hak, gazab-ı ilâhîden sakındıkları için ebedî nîmetlere mazhar olarak cennette pınar başlarında dinleneceklerini beyân ile medhettiği bahtiyar kulları hakkında şöyle buyurur:

“Onlar geceleri pek az uyurlardı. Seher vakitlerinde de istiğfâr ederlerdi.” (ez-Zâriyât, 17-18)

(O Rahmân’ın kulları ki,) Rab’lerinin huzûrunda kıyâma durarak ve secdelere kapanarak gecelerini ihyâ ederler.” (el-Furkân, 64)

GECE NAMAZI VE TESBİHATI

Gece namazı ve tesbîhâtı, âdeta Yüce Yâr ile buluşup sohbet etme mâhiyeti taşır. Seherler, feyz ve rûhâniyetini bütün bir güne taşıyacak bir vecd içinde ihyâ edilmelidir. Herkes uyurken uyanık olmak, Mevlâ-yı Müteâl’in rahmet iklîmine girmek, Hak Teâlâ’nın muhabbet ve merhamet meclisine dâhil olan müstesnâ kullarından olmak demektir.

Eğer mü’min, geceyi gâyeli kullanabilir ve zikrin rûhâniyetinden nasip alabilirse gecesi gündüzünden daha aydınlık olur. Lâkin gâyesiz ve uykuya mahkûm bir gece ise, taşa, denize ve çöle yağan yağmur gibi semeresiz ve telâfisi zor bir kayıptır.

Gecenin bediî manzarasının câzibesi ve sırları, onu ibâdet ve tefekkürde derinleşerek geçirenlere ayân olur. Bu sırra sahip olan kulların kalbî âlemleri, ulvî hasletlerle yerler ve gökler kadar genişleyip nice ilâhî tecellîlere mâkes olur ve mârifetullâh libâsına bürünür.

GECE EDİLEN DUANIN KABUL OLMASI

Nebiyy-i Ekrem -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle buyurmuşlardır:

“Gecede bir saat vardır ki, Allah’tan dünya veya âhiretle alâkalı bir hayır taleb eden bir müslüman o saate rastlarsa, Allah istediği şeyi ona mutlakâ verir. Bu saat, her gecede vardır.” (Müslim, Müsâfirîn, 166)

GECE NAMAZI KILANLARIN YÜZLERİ NURLU OLUR

Hasan-ı Basrî Hazretleri’ne sordular:

“–Gece namazı kılanların yüzleri niçin güzel ve nurlu olur?”

Şöyle buyurdu:

“–Çünkü onlar, Rahmân ile başbaşa kalmışlardır...”

Bu beraberlik dolayısıyla âşıklar, gecenin nasıl geçtiğini anlayamadan iştiyak ve muhabbetleri artmış bir vaziyette sabaha ulaşırlar.

GECE İBADETİNE KİMLER KALKAMAZ?

İlâhî sır ve hakikatlerin keşfi için gecelerin kıymetini ifade sadedinde Bâyezid-i Bistâmî Hazretleri de şöyle buyurur:

“Geceler gündüz olmadan bana hiçbir şey fetholunmadı.”

Yine Hasan-ı Basrî Hazretleri gece ibadetinden mahrûmiyetin sebebi hakkında der ki:

“Gece ibâdetine kalkmak, günahlar altında ezilen kişiye ağır gelir.”

Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Hak Yolculuğu, Erkam Yayıları

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

  • Rabbim bizleri geceleri hakkıyla ihya eden kullarından eylesin.

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.