Gâşiye Suresi 10. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri

Gâşiye Suresi 10. ayeti ne anlatıyor? Gâşiye Suresi 10. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...

Gâşiye Suresi 10. Ayetinin Arapçası:

ف۪ي جَنَّةٍ عَالِيَةٍۙ

Gâşiye Suresi 10. Ayetinin Meali (Anlamı):

Pek üstün ve yüksek bir cennettedir.

Gâşiye Suresi 10. Ayetinin Tefsiri:

İkinci grup, dünyadaki ömür sermayelerini kârlı bir alışverişe çevirip sonunu kamil imanla mühürlemeyi başaran bahtiyarlardır:

Bunlar nimetler içinde mesut olurlar. Bu halin güzel izleri yüzlerine akseder, tarifi imkânsız bir neş’e, letâfet ve yumuşaklık içinde bulunurlar. “Öyle ki, onları saran nimetlerin sevinç ve parıltısını yüzlerinden okursun” (Mutaffifîn 83/24) âyeti onların bu hâlini anlatır.

Dünyada yaptıkları ibâdet ve taata, âhiret saadeti için çektikleri sıkıntı ve meşakkatlere razı ve hoşnut olurlar. Çünkü işledikleri sâlih amellerin ve Allah yolunda göğüs gerdikleri zorluk ve sıkıntıların burada karşılığını görürler. Cennette de boş durmazlar; her daim zevk alacakları, neş’e ve sevinç duyacakları işlerle meşgul olurlar. Yeme, içme, dostlarla muhabbet, eşleriyle beraber olma gibi. Âyet-i kerîmede buyrulur: “Cennet ehli o gün tatlı, mutluluk dolu meşguliyetler içinde cennet nimetlerinden yiyip içerler.” (Yâsîn 36/55)

Bunlar gerek mekân gerek kıymet itibariyle yüksek olan cennetlerde konaklarlar. Orada yalan, iftira, inkâr, küfür, hakaret, alay ve benzeri hiçbir kötü söz duymazlar. Orada hiç bir gözün görmediği, hiçbir kulağın duymadığı ve hiçbir insanın hatrına gelmeyen güzel nimetlerle perverde olurlar. (bk. Buhârî, Tevhid 35; Müslim, İman 312) Şarıl şarıl durmadan akan cennet ırmakları, üzerine oturdukları yüksek koltuklar, karyola ve döşekler, en güzel cennet içeceklerini içtikleri hazırlanıp önlerine konmuş dolu dolu kadehler, yaslandıkları sıra sıra dizilmiş yastıklar ve bulundukları köşklerin tabanlarına döşenmiş en güzel halılar bu nimetlerden bazılarıdır.

Kur’an’ın verdiği bu haberlerin doğruluğunda şüphesi olanlar, Allah’ın yüce kudretini gösteren şu açık deliller üzerinde ibretle tefekküre davet edilir. Burada dört mühim delilden bahsedilir. Birinci dikkat çekilen delil devenin yaratılışıdır:

Gâşiye Suresi tefsiri için tıklayınız...

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri

Gâşiye Suresi 10. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız...

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.