…Evim Gibi Çekilişle Ev Sahibi Yapan Sistemler Caiz mi?

A evim, B evim gibi çekilişle ev sahibi yapan sistemler caiz midir?

Bu tür çort (ortaklı tasarruf) organizasyonlar, doğru şekilde işletilebilse aslında önemli bir ihtiyacı karşılayabilecek potansiyele sahiptir. Ancak gözlemlediğim kadarıyla bazı belirsizlikler ve güvensizlikler bu sistemlerde ciddi sorunlara yol açmaktadır.

Örneğin, bir X şirketi 20 kişiyi bir araya getiriyor. Katılımcılar her ay belirli bir miktarda para havuza yatırıyor. Kurayla her ay bir kişi toplu parayı alıyor. Şirket de bu hizmet karşılığında %10–20 oranında organizasyon bedeli alıyor. Ancak bu parayla hangi aracın ya da evin alınacağı, nasıl bir işlem yapılacağı net değil. Sistem, daha çok para organizasyonuna benziyor.

Diyelim ki 20 kişi aylık 10.000 TL yatırdı. 5 ay sonra 1 milyon TL’lik bir havuz oluşuyor. Kura sonucu bir kişiye çıkıyor ve onun bu parayla ev aldığı varsayılıyor. Bu evin kirasının 20.000 TL olduğu kabul edilerek diğer katılımcılara biner lira kira ödemesi yapılıyor gibi teorik bir model kuruluyor. Fakat ortada gerçekten alınmış bir ev ya da belirli bir mülk olmayınca bu durum ciddi sıkıntılar doğurabiliyor.

Eğer bu organizasyonu yapan şirket gerçekten konut üretip, her konutu 20 kişiyle paylaştırsa, bu süreç zamanla netleşse ve proje bazlı ilerlese sorun olmayabilir. Ancak mevcut durumda proje belirsizliği, mülksüzlük ve paraya dayalı işlem ağı önemli riskler barındırıyor.

Bu nedenle bu sistemlerin sağlıklı ve güvenli olduğunu düşünmüyorum. Müslümanlar, bunun yerine farklı alternatiflere yönelebilir. Örneğin, 45 kişi tasarruflarını bir araya getirerek bir arsa alabilir, daha sonra projeye dayalı bir konut planlamasına gidebilir. Bu tür çözümler, güvenli ve şeffaf yapılarla mümkündür.

Buradaki en büyük sorun güven meselesidir. Maalesef iyi niyetli insanlarımız, suistimale açık sistemler nedeniyle mağdur oluyor. Bu noktada güvenilir ve dürüst insanlar bir araya gelmeli, işin hukuki boyutu da sağlam temellere oturtulmalıdır. Böylece insanların barınma ihtiyacı sağlıklı yollarla karşılanabilir.

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.