
En'âm Suresi 104. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri
En'âm Suresi 104. ayeti ne anlatıyor? En'âm Suresi 104. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...
En'âm Suresi 104. Ayetinin Arapçası:
قَدْ جَٓاءَكُمْ بَصَٓائِرُ مِنْ رَبِّكُمْۚ فَمَنْ اَبْصَرَ فَلِنَفْسِه۪ۚ وَمَنْ عَمِيَ فَعَلَيْهَاۜ وَمَٓا اَنَا۬ عَلَيْكُمْ بِحَف۪يظٍ
En'âm Suresi 104. Ayetinin Meali (Anlamı):
Şüphesiz size Rabbinizden gerçeği gösteren deliller geldi. Artık kim gözünü açıp gerçeği görürse faydası kendisine; kim de gözünü kapatıp körlük yaparsa zararı kendisinedir. O halde de ki: “Ben sizin başınızda bir koruyucu ve bir gözetleyici değilim.”
En'âm Suresi 104. Ayetinin Tefsiri:
Âyetin
işâret ettiği şu mânalar dikkat çekmektedir: Allah Teâlâ, dünyadaki varlıkları
ve orada kendileri için hazırlanan yiyecek, içecek, giyecek ve nikahlanacakları
eşleri görmeleri için insanların bedenlerine göz ve görme kabiliyeti vermiştir.
Aynı şekilde her kulun kalbine, o gözlere de duygularla ulaşılamayn âlemlere yerleştirilen
hakikatleri kendisiyle görebileceği bir basîret gözü vermiştir. Şimdi kim
basîret gözüyle, ebedî olan yüce âhiret mertebelerine bakar da Allah’a
yakınlığın derecelerini ve has kullara hazırlanan hiçbir gözün görmediği,
hiçbir kulağın işitmediği ve hiçbir beşerin aklından geçmemiş olan nimetleri
görürse, bu nimetleri elde etmeye çalışır. Allah’ın yoluna girip o yolda
yürümeye yönelir, alçak dünyadan yüz çevirir, ziynetlerini ve fânî şehvetlerini
terk eder. İşte insanın gerçek mutluluğu, izzet ve şerefi elde etmesi budur.
Allah’ın ise kimseye ihtiyacı yoltur. Kim de basîret gözüyle bu yüksek makamlara
bakmaz, kalıbının gözüyle dünya ve süslerine meyleder de dünyanın
şehvetlerinden ve hayvanî isteklerinden lezzet almaya dalarsa basîreti kör
olur. Âyet-i kerîmede: “Ne var ki kör olan, başlardaki gözler değil,
gerçekte kör olan sinelerdeki gönüllerdir!” (Hac 22/ 46) buyrulur. Bu
durum, insanın uğrayacağı en büyük bedbahtlık ve hüsrandır. (Bursevî, Ruhu’l-Beyân,
III, 105)
Bedbaht
olmamak ve zarar etmemek için kulun uyanık olması, bunların alametlerini
bilerek ondan sakınması ve kendini saadete ulaştıracak yollara girmesi
lazımdır. Bedbahtlığın alâmeti, gözün kuruması, kalbin katılığı, dünya sevgisi
ve uzun emellerdir. Saadetin alâmeti ise sâlihleri sevmek, onlara yakın olmak,
Kur’an tilâveti, geceleri uyanık olmak, âlimlerin meclisinde bulunmak ve kalp
yumuşaklığıdır. Değişik şekil ve muhtevada bildirilen Kur’an âyetlerinden
yararlanacak olanlar da bunlardır:
En'âm Suresi tefsiri için tıklayınız...
Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri
En'âm Suresi 104. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız...
YORUMLAR