Dua ve Kader İlişkisi

Dua ve kader arasında nasıl bir ilişki vardır? Ayet ve hadislerle dua ve kader arasındaki ilişki...

Kâinatta ortaya çıkan her olayın mutlaka bir sebebi vardır. İnsanın fiilleri de aynı şekilde bir sebep-sonuç ilişkisi içinde cereyan eder. Ancak, sebebi ve o sebebe bağlı olarak ortaya çıkan sonucu yaratan Allah’tır. Dua ile insan, iradî konularda kaderine etki eder. Dolayısıyla dua takdirin bir parçasıdır. Ezelde duaya bağlı olarak takdir edilmiş şeyler yine dua ile meydana gelecektir. Kulun iradesi, kendi kaderini ortaya koyma bakımından belirleyicidir. Allah, ezelî ilmiyle kulun yapacağı duayı bildiği için kaderini ona göre şekillendirmektedir. Dolayısıyla dua, diğer sebepler gibi bir sebeptir. Yüce Allah, dua sonucunda bir değişikliğin olmasını dilemişse bu değişiklik, tabiî sebep-sonuç ilişkisi içinde ortaya çıkar.

Konu ile ilgili olarak Peygamberimiz (s.a.s.), şöyle buyurmuştur:

“Kader ancak dua ile alıkonur.” (İbn Hıbbân, Ed’ıye, No: 872; Hâkim, De’avât, No: 1814, I, 493)

Dua, belaları def eder.” (Süyûtî, I, 487)

Dua başa gelen bela ve musîbetlere de (henüz) başa gelmeyen (gelebilecek olan musîbetlere de) fayda verir. Ey Allah’ın kulları size dua etmenizi tavsiye ederim.” (Hâkim, De’avât, No: 1815, I, 493; Tirmizî, De’avât, 102)

Kaderden kaçmak insana fayda sağlamaz fakat dua insanın başına gelen ve henüz gelmeyen belalara fayda verir, onun için ey Allah’ın kulları! Size dua etmenizi tavsiye ederim.” (Heysemî, Ed’ıye, 1, No: 17191)

Kaderden sakınmak herhangi bir fayda sağlamaz. Dua, insanın başına gelen ve gelmeyen belalara fayda verir. Gerçekten dua, belaları karşılar ve dua ile bela kıyamet gününe kadar birbirleriyle mücadele ederler. (Heysemî, Ed’ıye, 1, No: 17192)

Dua etmekte aciz olmayın, çünkü dua eden hiçbir insan helâk olmaz.” (İbn Hıbbân, Ed’ıye, No: 871; Hâkim, De’avât, No: 1818, I, 494)

AYETLER

Dua, kulluğun gereğidir. Yoksa dua, Allah’ın meydana geleceğini ezelde takdir ettiği şeyin gerçekleşmesini önlemesi, takdir etmediği şeyin meydana gelmesini sağlaması için yapılan bir amel değildir. Dua, Allah’ın bilmediği şeyi ona hatırlatma anlamına da gelmez. Dua, kişinin kulluğunu göstermesi, aczini ve ihtiyacını Allah’a arz etmesinden ibarettir. Şu ayetleri de bu bağlamda zikredebiliriz:

Allah, sana bir zarar dokundursa, onu yine kendisinden başka açacak/giderecek yoktur ve eğer sana bir hayır dokundursa onu da giderecek yoktur, kuşkusuz O, her şeyi yapabilendir.” (En’âm, 6/17; bk. Yûnus, 10/107)

Eğer Allah, bana bir sıkıntı ve zarar vermek istese, onlar (Allah’tan başka tapılanlar), O’nun vereceği zararı kaldırabilirler mi? Yahut (Allah) bana bir rahmet (fayda) vermek dilese onlar O’nun rahmetini durdurabilirler mi? De ki: Allah bana yeter. Tevekkül edenler O’na dayanırlar.” (Zümer,39/38; bk. Bakara, 2/214; İsrâ, 17/67; Yasîn, 36/23)

Hayrı da şerri de yaratan Allah’tır. Allah, kuluna bir hayır vermek istediği zaman buna kimse engel olamaz, bir musibet vermek istediği zaman da kimse engel olamaz. Ama kendisi vermek istediği musibeti vermeyebileceği gibi verdiği belayı da kaldırabilir. Kulun Allah’a dua etmesinin bu konuda etkisi olabilir, Allah kulunun duasını kabul edip bela vermeyebilir, verdiği musibeti kaldırabilir, kulun kendi gücü ve imkânı ile yapamayacağı işlerde duası sebebiyle onun önünü açabilir, ona kulun beklemediği yerden yardım edebilir.

İslam ve İhsan

DUANIN İNSAN HAYATINA TESİRİ

Duanın İnsan Hayatına Tesiri

DUA KADERİ DEĞİŞTİRİR Mİ?

Dua Kaderi Değiştirir mi?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.