Davet ile İlgili Ayetler

Davet nedir veyahut ne demektir? Kur’an’da davet kelimesi hangi anlamda kullanılmıştır? Allah’a, Hakk’a, İslâm’a ve hayra davet ile ilgili ayet-i kerimeler...

Da‘vet kelimesi Arapça’da masdar olup sözlükte “çağırmak, seslenmek, adlandırmak, dua veya beddua etmek, ziyafete çağırmak, propaganda yapmak” gibi anlamlara gelir.

Kur’ân-ı Kerîm’de da‘vet kelimesi özellikle “İslâm’a ve İslâm esaslarının uygulanmasına çağrı” anlamında kullanılmıştır.

TEBLİĞ VE DAVET HAKKINDA AYETLER

Şöyle dediler: “Ey Sâlih! Sen bundan önce aramızda kendisine umut bağladığımız biriydin. Şimdi ne oldu da bizi atalarımızın taptığı putlara tapmaktan vazgeçirmeye çalışıyorsun? Şunu bil ki biz, bizi inanmaya çağırdığın bu yeni din hususunda çok ciddi bir şüphe içindeyiz.” (Hûd / 62. Ayet)

***

Aziz’in hanımı, kadınların dedikodularını duyunca onları konağına dâvet etti. Onlar için şöyle koltuklara yaslanıp oturacakları bir ortamda mükellef bir sofra hazırladı. Ayrıca her birinin önüne, sunulan meyveleri soymak için birer bıçak koydu. Kadınlar meyvelerini soyarken Yûsuf’a, “Karşılarına çık” diye emretti. Kadınlar onu âniden karşılarında görünce güzelliği karşısında şaşırıp kaldılar, farkına varmadan, meyve yerine ellerini doğradılar ve şaşkınlıkla: “Allah’ı tenzih ederiz! Bu bir insan değil; bu olsa olsa ancak değerli bir melektir” dediler. (Yusuf / 31. Ayet)

***

Rasûlüm! Şöyle de: “İşte benim yolum budur: Ben ve bana tâbi olanlar, insanları Allah’a körü körüne değil, basîret üzere, delillere dayanarak ve ne yaptığımızı bilerek dâvet ediyoruz. Allah’ı her türlü noksanlıktan tenzih ederim ve ben, O’na ortak koşanlardan değilim!” (Yusuf / 108. Ayet)

***

Kendilerine kitap verdiğimiz bazı kimseler, sana indirilen Kur’an’dan memnuniyet ve sevinç duyarlar. Fakat o gruplar içinde Kur’an’ın bazı âyetlerini inkâr edenler de vardır. De ki: “Bana ancak Allah’a kulluk etmem ve O’na hiçbir şeyi ortak koşmamam emredildi. Ben sadece O’nu ilâh tanır, O’na dâvet eder ve bütün varlığımla ancak O’na yönelirim.” (Ra'd / 36. Ayet)

***

Peygamberleri onlara şöyle dedi: “Hiç gökleri ve yeri yoktan yaratan Allah hakkında şüphe edilir mi? O sizi kendine imana çağırıyor ki, böylece günahlarınızı bağışlasın ve içinde bulunduğunuz helâkinizi gerektiren kötü durumdan sizi kurtarıp, belirli bir vakte kadar size süre tanısın.” Onlar da şu karşılığı verdiler: “Siz de ancak bizim gibi insanlarsınız. Bizi atalarımızın tapa geldikleri şeylerden uzaklaştırmak istiyorsunuz. Öyleyse bize apaçık bir delil getirin!” (İbrahim / 10. Ayet)

***

Derken babalarının yanına dönen o iki kızdan biri utana sıkıla Mûsâ’nın yanına geldi: “Hayvanlarımızı suvarmana karşılık ücretini ödemek için babam seni yanına çağırıyor” dedi. Mûsâ kızların babasının yanına gelip başından geçenleri anlatınca o zat: “Korkma, artık o zâlim kavimden kurtulmuş bulunuyorsun” dedi. (Kasas / 25. Ayet)

***

Bunun için Rasûlüm, sen insanları tevhide dâvet et. Emro­lunduğun gibi dosdoğru ol. Onların arzularına uyma. De ki: “Ben Allah’ın indirdiği bütün kitaplara inandım. Bana, sizin aranızda adâletle davranmam emredildi. Allah, bizim de Rabbimiz, sizin de Rabbinizdir. Bizim yaptıklarımız bize sizin yaptıklarınız sizedir. Aramızda tartışılacak hiçbir şey yoktur. Nasıl olsa Allah hepimizi bir araya toplayacak ve aramızda hükmünü verecektir. Çünkü herkesin nihâî dönüşü O’nadır.” (Şûrâ / 15. Ayet)

***

“Ey kavmimiz! Allah’a çağıran bu dâvetçiye uyun ve ona iman edin ki, Allah da sizin günahlarınızı bağışlasın ve sizi can yakıcı bir azaptan korusun!” (Ahkaf / 31. Ayet)

***

“Kim Allah’ın dâvetçisine uymazsa, yeryüzünde Allah’ın cezasından kaçıp kurtulamaz; kendisi için Allah’tan başka bir dost ve yardımcı da bulamaz. Öyleleri, apaçık bir sapıklık içindedirler!” (Ahkaf / 32. Ayet)

***

Gözleri korku ve kederden baygın düşer, kendilerini zillet kaplar. Halbuki onlar dünyada sapasağlam iken secdeye çağrılmışlar, fakat bu çağrıya olumlu cevap vermemişlerdi. (Kalem / 43. Ayet)

***

Nûh Rabbine şöyle niyâz etti: “Rabbim! Ben kavmimi gece gündüz imana çağırdım.” (Nuh / 5. Ayet)

***

“Fakat ben çağırdıkça, onlar gerçeği kabulden daha fazla uzaklaştılar.” (Nuh / 6. Ayet)

***

“Kendilerini bağışlaman için onlara yaptığım her çağrı karşısında parmaklarını kulaklarına tıkadılar, bana görünmemek için elbiselerine büründüler, küfürde direttikçe direttiler ve büyüklenip beni dinlemeyi kibirlerine yediremediler.” (Nuh / 7. Ayet)

***

“Kâh oldu, dâvetimi yüksek sesle ve vurgulu bir üslupla yaptım.” (Nuh / 8. Ayet)

Kaynak: kuranvemeali.com

İslam ve İhsan

HAKK’A DAVET İLE İLGİLİ ÖRNEKLER

Hakk’a Davet ile İlgili Örnekler

PEYGAMBER EFENDİMİZİN TEBLİĞ VE DAVET VASITALARI

Peygamber Efendimizin Tebliğ ve Davet Vasıtaları

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.