Cuma: Haftalık Bayram Günümüz

Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu haftaki cuma hutbesi “Cuma: Haftalık Bayram Günümüz” başlığıyla yayınlandı.

“Cuma: Haftalık Bayram Günümüz” başlığıyla yayınlanan bu haftaki cuma hutbesinde, Hz. Peygamber’in (s.a.s.) hadis-i şerifine atıfta bulunarak cuma gününün “güneşin doğduğu en hayırlı gün” belirtildi.

Hutbenin devamında cuma namazının farz olduğu vurgulanarak cuma günü ve cuma namazında dikkat edilmesi gereken adaplara yer verildi.

04.08.2023 tarihli cuma hutbesi...

CUMA: HAFTALIK BAYRAM GÜNÜMÜZ

Her hafta Cuma günü tevhidin nişanesi minarelerden yankılanan ezan-ı Muhammedi ile camilere koşan aziz kardeşlerim! Cumamız mübarek olsun. Allah’ın selamı, rahmeti ve mağfireti hepimizin üzerine olsun.

Muhterem Müslümanlar!

Bugün, günlerden Cuma. Bugün, Peygamberimiz (s.a.s)’in buyurduğu üzere, güneşin doğduğu en hayırlı gün.[1] Bugün, biz müminlerin haftalık bayramı. Bugün, Rabbimize olan kulluk sözünü tazelediğimiz mübarek bir gün. Bugün, kardeşliğimizi pekiştirdiğimiz, birlik ve beraberliğimizi sağlamlaştırdığımız bereketli bir gün.

Aziz Müminler!

Hutbeme başlarken okuduğum ayet-i kerimede Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor: “Ey iman edenler! Cuma günü namaza çağrıldığınızda Allah’ı zikretmeye koşun ve alışverişi bırakın. Eğer bilirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır.”[2] Ayet-i kerimeden de anlaşılacağı üzere kendilerine Cuma namazı farz olan kimselerin, ezan okunduktan sonra yaptıkları alışveriş ve elde ettikleri kazanç helal değildir. Evet, bugün en önemli vazifemiz, bütün işlerimizi bir tarafa bırakarak Cuma namazı için camilerde buluşmaktır. Maddi ve manevi kirlerden arınmak için, neşe ve sevinç içerisinde Rabbimizin emrine uymaktır. Yanımızdaki kardeşimize rahatsızlık vermeden, tertemiz bir şekilde omuz omuza saf tutmaktır.  

Kıymetli Müslümanlar!

Peygamber Efendimiz (s.a.s) bir hadislerinde bizlere şu müjdeyi vermektedir: “Cuma namazı vaktinde öyle bir an vardır ki insan o anda Allah’tan bir şey dilerse Allah dilediğini ona mutlaka verir.”[3] Bir başka hadisinde ise Sevgili Peygamberimiz (s.a.s), bizleri şöyle uyarmaktadır: “Her kim önemsemediğinden dolayı Cuma namazını üç defa terk ederse kalbi mühürlenir.”[4] Bu hadislerdeki müjde, ne güzel bir müjde; uyarı ise, ne büyük bir uyarıdır. Bu müjdeyi ve uyarıyı işiten bir mümin, Cuma namazını kasten terk edebilir mi hiç?

Değerli Müminler!

Hutbe olmadan Cuma namazı olmaz. Hutbe, tıpkı namaz gibi Allah’ı zikretmektir. Hutbenin bir adabı vardır. Bu da minberdeki hatibi can kulağıyla dinlemektir. Hutbe esnasında asla konuşmamaktır. Telefonla ya da başka şeylerle meşgul olmamaktır. Allah Resûlü (s.a.s) hutbe adabı hususunda bizi şöyle uyarmaktadır: “Cuma günü imam hutbe okurken konuşan arkadaşına ‘sus!’ bile desen, hatalı bir iş yapmış olursun.”[5]

Aziz Kardeşlerim!

Cuma gününün bereketinden, sevincinden, maddi ve manevi kazanımlarından kendimizi mahrum bırakmayalım. Günde beş defa eda ettiğimiz namazlarımızı Cuma namazıyla taçlandıralım. “Sen yine de öğüt ver. Çünkü öğüt müminlere fayda verir.”[6] ilahi hitabına kulak vererek Cuma namazını birbirimize hatırlatalım. Gençlerimizi, çocuklarımızı sevgiyle, muhabbetle, güzel bir üslupla camiye teşvik edelim. Kadınıyla erkeğiyle, genciyle yaşlısıyla Allah’ın evlerine koşalım. Çalışanlarımızın ve öğrenci kardeşlerimizin en önemli farz ibadetlerinden birisi olan Cuma namazını eda edebilmelerine yardımcı olalım. İş yerlerimizdeki mesai saatlerini, okullarımızdaki ders programlarını Cuma namazının vaktine göre düzenleyelim. Unutmayalım ki ibadet özgürlüğü ve insan haklarına riayet bunu gerektirir. Bu hususta hassas davranmayanlar büyük bir vebal altına girmektedir.

Dipnotlar:

[1] Müslim, Cum’a, 18. [2] Cuma, 62/9. [3] Tirmizî, Cum’a, 2. [4] İbn Mâce, İkâmet, 93. [5] Müslim, Cum’a, 11. [6] Zâriyât, 51/55.

Kaynak: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü

İslam ve İhsan

"ÜZERİNE GÜNEŞ DOĞAN EN HAYIRLI GÜN CUMA GÜNÜDÜR" HADİSİ

"Üzerine Güneş Doğan En Hayırlı Gün Cuma Günüdür" Hadisi

CUMA GÜNÜNÜN FAZİLETİ İLE İLGİLİ HADİSLER

Cuma Gününün Fazileti İle İlgili Hadisler

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.