Çivisiz Cami 811 Yıldır Ayakta

Samsun'un Çarşamba ilçesinde 1206 yılında çivi kullanılmadan ahşaptan yapılan, Türkiye'de ayakta kalabilen en eski ahşap camilerden biri olarak gösterilen 300 kişi kapasiteye sahip Göğceli Camisi, 811 yıldır ayakta duruyor.

Samsun'un Çarşamba ilçesinde, 1206 yılında çivi kullanılmadan yapılan Göğceli Camisi, 811 yıldır ayakta duruyor.

Hasbahçe Mahallesi, Göğceli Mezarlığı içinde yer alan cami, Anadolu'nun ahşap mimarisinin en güzel örneklerinden birini oluşturuyor.

Çivi kullanılmadan "kurtboğazı" geçme tekniği ile inşa edilen cami, Türkiye'de ayakta kalan en eski ahşap camilerden biri olarak gösteriliyor.

Sekiz asırdır ayakta duran caminin zemininde deprem takozu kullanıldığı için depremlerde yıkılmadığı belirtiliyor.

Kök boya kullanılan camideki motifler de ilk günkü canlılığını koruyor.

"YIKILIRSA KIBLE YÖNÜNE YIKILACAK"

Göğceli Cami imamı Ahmet Özköse, AA muhabirine yaptığı açıklamada, 811 yıllık camide hizmet etmekten gurur duyduğunu ifade etti.

Özköse, bir rivayete göre caminin Selçuklu Sultanı Birinci Gıyaseddin Keyhüsrev döneminde yapıldığını, Malazgirt Meydan Muharebesi'nden sonra Anadolu'nun kapılarının İslam'a açılmasıyla inşa edilen ilk camilerden biri olduğunu söyleyerek, şu değerlendirmede bulundu:

"Bir başka rivayet ise İslamlaşma sürecine bu bölgede direnen irili ufaklı beylikler vardı. Beyliklerin bu direnişini kırmak için donanmasıyla Karadeniz'e gelen bir Müslüman komutan tarafından caminin yaptırıldığı ifade ediliyor."

Bilim insanlarının 1990 yılında camiden aldıkları ahşap örnekler üzerinde inceleme yaptıklarını aktararak, "Caminin 8 asırlık bir eser olduğunu ortaya koymuş oldular. Bu cami 8 asırdır ayakta, inşallah bundan sonra da ayakta kalacak. Yıkılması durumunda ise kıble yönüne yıkılacağı söyleniyor." diye konuştu.

Caminin kapasitesinin 300 kişi olduğunu, beş vakit camide hizmet verdiğini anlatan Özkese, tarihi yapınının çok sayıda kişi tarafından ziyaret edildiğini de sözlerine ekledi.

Kaynak: AA

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.