Cenneti Kazanma Vesilesi

Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu haftaki cuma hutbesi “Anne Baba: Cenneti Kazanma Vesilesi” başlığıyla yayınlandı.

“Anne Baba: Cenneti Kazanma Vesilesi” başlığıyla yayınlanan bu haftaki cuma hutbesinde, kendilerine iyilik yapılmasını en çok hak eden kimselerin anne babalarımız olduğu belirtildi.

Anne babamıza iyilikle muamele etmenin dinimizin emri olduğuna değinilen hutbede İslam’ın anne baba hakkını gözetmeyi ve onların gönüllerini hoş tutmayı tavsiye ettiği ifade edildi.

İşte 02.09.2022 tarihli cuma hutbesi.

ANNE BABA: CENNETİ KAZANMA VESİLESİ

Muhterem Müslümanlar!

Medine’ye bir genç gelmişti. Uzun ve meşakkatli bir yoldan geldiği belliydi. Doğruca Allah Resûlü (s.a.s)’in yanına koştu ve “Anne babamı ardımdan ağlar halde bırakıp sana geldim Yâ Resûlallah!” dedi. Bunun üzerine Sevgili Peygamberimiz (s.a.s) şöyle buyurdu: “Anne babanın yanına geri dön ve her ikisini de nasıl ağlattıysan öylece güldür!”[1]

Aziz Müminler!

Anne babamız, kendilerine iyilik yapmamızı en çok hak eden kişilerdir. Zira onlar, bu dünyaya gelme vesilemizdir. Kimi zaman gözyaşı ve duayla, kimi zaman da göz nuru ve alın teriyle bizleri bu günlere onlar taşıdı. İlgi ve destekleriyle hayata tutunduk. Sevgiyi, şefkati ve merhameti ilk onlarda gördük. Sabır ve fedâkârlığın zirvesini onlardan öğrendik. Hangi yaşta olursak olalım hayat yolculuğumuzdaki en büyük sığınağımız ve dayanağımız hep anne babamız oldu.

Kıymetli Müslümanlar!

Anne babamıza iyilikle muamele etmek yüce dinimizin emridir. İslam, anne baba hakkını gözetmeyi ve onların gönüllerini hoş tutmayı tavsiye eder. Bilhassa yaşlandıklarında yanlarında olmanın, sevgi ve merhametle ihtiyaçlarını karşılamanın bir vefa borcu olduğunu bildirir. Onları ihmal etmeyi ve incitmeyi ise yasaklar. Nitekim hutbemin başında okuduğum ayet-i kerimede Cenâb-ı Hak şöyle buyurmaktadır: “Rabbin, sadece kendisine kulluk etmenizi ve anne babanıza iyi davranmanızı emretti. Onlardan biri veya ikisi senin yanında yaşlanırsa onlara öf bile deme! Onları azarlama! İkisine de gönül alıcı güzel sözler söyle. Onlara merhametle ve alçak gönüllülükle kol kanat ger. ‘Rabbim! Onlar nasıl küçüklükte beni şefkatle eğitip yetiştirdilerse şimdi sen de onlara merhamet göster’ diyerek dua et.”[2]

Değerli Müminler!

Resûl-i Ekrem (s.a.s), şöyle buyurur:

رِضَا الرَّبِّ فِى رِضَا الْوَالِدِ وَسَخَطُ الرَّبِّ فِى سَخَطِ الْوَالِدِ “Rabbin hoşnutluğu anne babanın hoşnutluğuna, Rabbin öfkesi de, anne babanın öfkesine bağlıdır.”[3]  O halde geliniz, her birimiz şu soruları kendimize soralım. Anne babamıza iyilik etmeyi Rabbimize kulluğun bir gereği olarak görüyor muyuz? Onların rızasını kazanmak ve yüzlerini güldürmek için çaba gösteriyor muyuz? Gönüllerimizde ve hanelerimizde onlara yer açıyor muyuz? Aile olmanın sıcaklığını ve huzurunu anne babamıza hissettirebiliyor muyuz? Yanlarında olmaya, uzakta olduğumuzda ise hal ve hatırlarını sorup ihtiyaçlarını gidermeye gayret ediyor muyuz? Yoksa çeşitli bahanelerin ardına sığınıp onları ilgi ve sevgimizden mahrum mu bırakıyoruz?

Aziz Müslümanlar!

Ana baba hakkına riayet edelim. Onların gönlünü yapmanın ve hayır dualarını almanın gayretinde olalım. Anne baba rızasını kazanmayı dünyada en büyük bahtiyarlık, ahirette ise kurtuluş vesilemiz olarak görelim. İyilik ve ihsanımızı, tatlı dilimizi ve güler yüzümüzü, saygı ve hoşgörümüzü, anne babamızdan asla esirgemeyelim. Dâr-ı bekâya göçmüş olan anne babalarımızı duasız, Fatihasız bırakmayalım. Amel defterlerini kapattırmayan salih evlatlardan olalım.

Hutbemi Peygamber Efendimiz (s.a.s)’in şu hadisiyle bitiriyorum: “Anne baba, kişinin cennete girmesine vesile olacak en yüce kapılardan birisidir. Bu kapıdan girme fırsatını kaybetmek ya da değerlendirmek artık sana kalmıştır!”[4]

Dipnotlar:

[1] Ebû Dâvûd, Cihâd, 31. [2] İsrâ, 17/23, 24.[3] Tirmizî, Birr, 3. [4] Tirmizî, Birr, 3.

Kaynak: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü

İslam ve İhsan

İSLAM’DA ANNE-BABA HAKKI

İslam’da Anne-Baba Hakkı

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.