Burhan Ne Demek? Kuran'da Geçiyor mu?

Burhan ne demek? Anlamı nedir? Burhan kelimesi Kuran'da geçiyor mu?

Beyazlaşmak, hastalıktan kurtulup iyileşmek, delil getirmek, galip gelmek anlamlarındaki "b-r-h" kökünden türeyen burhan sözlükte, kesin delil, kanıt hüccet anlamlarına gelir.

Kur'ân'da isim şeklinde 8 âyette geçmiş ve hak ile batılı, doğru ile yanlışı ayıran bütün şüpheleri gideren kesin delil anlamında kullanılmıştır: "Ey İnsanlar! Size Rabbinizden bir delil (burhan) geldi ve size apaçık bir nur indirdik." (Nisâ, 4/174) âyetindeki; buradaki delil/burhan, Hz. Muhammed'dir (a.s.) "Allâh ile birlikte başka bir ilâh mı var? De ki: Eğer doğru iseniz delilinizi (burhaneküm) getirin" (Neml, 27/64; Enbiyâ, 21/24; Bakara, 2/11; Mü'minûn, 23/117). Hz. Musa'nın asası ve elinin bembeyaz olması mucizesine de burhan denilmiştir (Kasas, 28/32).

Gazzalî burhanı, "doğruluğu devamlı olan, değişikliğe uğraması imkânsız olan ve kesin bilgi meydana getiren delildir" diye tanımlamıştır.

Fıkıh usulûnde, fıkhî kıyas ve kesin delile; Kelam ilminde Allah'ın varlığını ispat etmede kullanılan delillere burhan denilmiştir. Burhan, kesin öncüllerden oluştuğu doğru bilgiye dayandığı ve bütün bilgiler için güvenilir delil sayıldığı için mu'temed diye de isimlendirilmiştir. Ayrıca tecrübî verilere dayanan burhanlara, burhan-ı tecrübî, hem akıl hem tecrübî verilere dayanan burhana ise, burhan-ı mahlut; zarûrî ve bedihî öncüllere dayanan burhana burhan-ı vicdâni; zarûrî ve bedihî öncüllerden çıkarılmış bilgilere dayanan burhana, burhan-ı nazarî adı verilmiştir.

Mantık ilminde burhan; bir kıyasta sonucun ispat edilmesini sağlayan orta terimdir. Orta terim öncüller ile sonucu birbirine bağlar. Mesela; "Her şeyi yaratan Allah'tır", "su da bir şeydir", "öyle ise suyu da yaratan Allah'tır" kıyasında "yaratma" orta terimdir. Birinci cümle büyük öncül, ikinci cümle küçük öncül, üçüncü cümle sonuçtur.

İslâm mantıkçıları, burhan'ı delilden daha özel bir anlamda kullanmışlardır. Bunlara göre burhanda orta terim; büyük öncül ile küçük öncül arasındaki ilginin yani sonuçtaki hükmün illeti olur. Orta terimin, bu ilginin hem zihindeki hem de realitedeki illeti olursa buna burhan-ı limmî, sadece zihindeki illeti olursa burhan-ı innî adını alır. Mesela, "her öksüren hastadır", "Ali öksürüyor", "öyleyse Ali de hastadır" kıyasında "öksürme" orta terimi hem zihnî hem haricî illettir. Yani öksürme, hem zihnen Ali'nin hasta olduğu hükmüne varılmasını sağlıyor, hem de hastalığın fiilen vuku bulduğuna delalet ediyor.

"Her veremli öksürür", "Ali veremlidir", "öyleyse Ali de öksürür" kıyası sadece burhan-ı innîdir. Çünkü veremli olma orta terimi, öksürüğe zihinde delalet ediyor, realitede ise Ali'nin öksürüp öksürmediği bilinmiyor.

Fıkıh usulünde burhan-ı limmîye kıyas-ı illet, burhan-ı innîye ise kıyas-ı delalet denir. Bazı mantıkçılar sebepten sonuca götüren kıyasa burhan-ı limmî (argument apriori), sonuçtan sebebe götüren kıyasa burhan-ı innî (argument aposteriori) demişlerdir. Genel ve küllî hükümlerden cüz'î ve hususî hükümler elde etmeye ta'lil (tümden gelim, dedüksüyon), özel hükümlerden genel hükümlere geçmeye, cüziden küllîye gitmeye istikrâ (tüme varım, endüksiyan) denir.

İlk ve orta çağ felsefesinde sadece aklın verilerine dayanan delillere burhan denilirken modern felsefede hem aklî, hem de tecrübî delillere burhan denilmektedir. Sonuçlardan hükümlere gidilerek yapılan delile burhan-ı tahlîli hükümlerden sonuçlara gidilerek yapılan delile burhan-ı terkîbi denir. Bu iki delili çağdaş felsefeciler burhan-ı riyazi olarak adlandırmışlar ve bunun en mükemmel delil olduğunu kabul etmişlerdir.

Bir fikrin doğruluğunu, zıddının yanlışlığını ispat ederek ortaya çıkarmaya burhan-ı hulfi /burhan-ı nakz denir.

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.