Bugün Millet Olarak Beka Mücadelesi Veriyoruz

Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, birlik ve beraberlikleri yolunda mücadele eden Türk askerlerinin muzaffer olmasını temenni ederek "Bugün de millet olarak canımızla, malımızla, şehitlerimizle ve gazilerimizle bir beka mücadelesi veriyoruz" dedi.

Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, Hatay'da Habib-i Neccar Camisi'nde "Cihad: Allah Yolunda Can ve Mal ile Mücadele'' konulu cuma hutbesinde, cihadın Allah yolunda harcanan emeğin, hak uğrunda verilen mücadelenin adı olduğunu söyledi.

Cihat hakkında bilgi veren Erbaş, şöyle devam etti:

"Cihat, müminin bütün varlığını seferber ederek Allah rızasını kazanma çabasıdır. Cihat, mukaddesatı korumak için beden, dil, fikir ve gönülle kararlılık göstermektir. Haksız bir saldırı, yok etme, sömürme ya da zulmetme mücadelesi değildir. Cihat, zulme ve zalime karşı, bir milletin hukukunu savunma gayretidir. Hakkı tutup kaldırma, yeryüzünde barış, huzur, adalet ve iyiliği yayma gayesidir. Peygamberimiz de 'Ellerinizle, dillerinizle ve mallarınızla cihat ediniz' buyurmaktadır. Cihat, sadece canı feda etmekle değil kimi zaman elle, kimi zaman dille, kimi zaman da malla Hakk'a ve hakikate hizmet etmekle olur. 'Mücahid, nefsiyle cihat eden kişidir' hadisi gereği hepimizin cihadı öncelikle kendi nefsimizde başlar. Nefsin kötülüğe, hataya ve isyana teşvik eden vesvesesi ile mücadele etmek de cihattır. Allah'ın dinini en doğru kaynaktan öğrenip en güzel şekilde yaşamak da cihattır."

"CİHAT, KÖRÜ KÖRÜNE MASUM CANLARA KIYMAK DEĞİLDİR"

"Cihat kimi zaman kalemle kimi zaman da kelamla olur." diyen Erbaş, inancı, varlığı, vatanı, bekası ve hürriyeti için silahlı mücadeleye girilmesinin ise cihadın en üst seviyesi olduğunu dile getirdi.

Erbaş, doğusuyla batısıyla, kuzeyiyle güneyiyle vatanı korumak uğruna verilen mücadelenin cihadın en canlı şahidi olduğunu aktararak sözlerini şöyle sürdürdü:

"Allah'ın yardımıyla muzaffer çıktığımız Çanakkale, varoluş destanının, iman, cesaret ve azmin adıdır. Cihat, eline silahı alıp körü körüne masum canlara kıymak değildir. Son yıllarda insaf ve vicdanını yitirmiş cinayet şebekelerinin, terör örgütlerinin yaptığı ve Müslümanlara mal edilmeye çalışılan intihar saldırılarının, vahşet ve şiddetin İslam'ın cihat anlayışıyla yakından uzaktan alakası yoktur. Çünkü İslam'da cihat öldürmenin değil yaşatmanın, yok etmenin değil diriltme çabasının adıdır. Cihat ancak insanı yaratılış amacından saptıran her türlü kötülüğü ve zulmü ortadan kaldırmak için yapılır. Kime karşı ve hangi gerekçeyle yapılırsa yapılsın, masum insanlara yönelik saldırılar, İslam'ın cihada yüklediği yüce ruh ve ideallerle asla bağdaşmaz. Bunlar, insanlığa karşı hunharca işlenmiş büyük cinayet girişimleridir."

"BUGÜN DE MİLLET OLARAK BEKA MÜCADELESİ VERİYORUZ"

Erbaş, birlik ve beraberlikleri yolunda mücadele eden Türk askerlerinin muzaffer olmasını temenni ederek, şu ifadeleri kullandı:

"Bugün de millet olarak canımızla, malımızla, şehitlerimizle ve gazilerimizle bir beka mücadelesi veriyoruz. Mehmetçiğimiz, inancımız, bayrağımız, vatan toprağımız uğrunda hiç çekinmeden varlığımızı feda edebileceğimizi bütün dünyaya bir kere daha gösteriyor. Ömrünün baharında şehadet şerbetini yudumlayan her bir vatan evladı, adeta bizlere Rabbimizin şu müjdesini haykırıyor, 'Allah yolunda öldürülenlere sakın ölü demeyin, onlar diridirler. Ancak siz bunu idrak edemezsiniz.' Bu varlık mücadelesinde hepimize sorumluluk düşüyor. Allahım istiklal ve istikbalimiz, birlik ve beraberliğimiz uğrunda mücadele eden kahraman ordumuzu muzaffer eyle. Huzurumuz ve değerlerimiz uğrunda canlarını feda eden aziz şehitlerimize rahmet, gazilerimize şifalar ihsan eyle."

Erbaş, hutbenin ardından cuma namazını kıldırdı.

Kaynak: AA

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.