Bayram İbadettir

Bayramın fazileti ve önemi nedir? Gerçek bayram nasıl olmalıdır? Bayramlarda neler yapılır? Müslümanın hakiki bayramı nedir? Bayrama bakışımız nasıl olmalıdır?

Bilmeliyiz ki;

Bayram, Ramazân-ı şerif mektebinin sonunda bir af ve mağfiret şahâdetnâmesi alma sevincidir.

Rabbimiz, bize Kadir Gecesi gibi muhteşem lütuflarla dolu bir Ramazan ikrâm etti. Biz, O’nun ikramlarına ne kadar mukabelede bulunabildik? Ne kadar teşekkür ve vefâ gösterebildik?

Bu şahâdetnâmenin derecesi; günümüz tabiriyle bu karnenin, bu diplomanın notları mahşer yerinde ortaya çıkacaktır.

Bayramlar; bir tatil veya ferdî bir neşe vesilesi değil, umûmî bir muhabbet, şefkat, merhamet ve insânî duyguların içtimâî parıltıları olmalıdır.

Gerçek bayram; geniş bir rahmet ve gufran iklimi, sonsuz bir affa mazhar olan müslümanların derin bir îman heyecanı içinde birbirleriyle kaynaştığı muhteşem hâtıralarla dolu mübârek bir gün olmalıdır.

  • Sıla-i rahimde bulunmak,
  • Dargınlık ve kırgınlıkları ortadan kaldırmak,
  • Din kardeşleriyle kaynaşmak,
  • Tebessümle, güler yüzle, hediyeleşerek, birbirine ikramlarda bulunarak îman kardeşliğiyle sevinmek,
  • Kendimize zimmetli muzdaripleri, kimsesizleri, yetimleri ve öksüzleri sevindirmek gibi içtimâî ibâdetin îfâ edildiği, müşterek sevinç günleridir.

Böyle bir idrâk için Ahmed Yesevî Hazretleri’nin şu mısraları ne kadar yol göstericidir:

Nerde görsen gönlü kırık, merhem ol sen!

Öyle mazlum yolda kalsa, hemdem ol sen!

Mahşer günü dergâhına, mahrem ol sen!..

GÖNÜL AL

Akıllı isen, gariplerin gönlünü avla,

Mustafâ gibi ülkeyi gezip, yetim ara!..

Bayramlarda yollarımızı gözleyen bir garip zümre daha vardır ki, onlar da merhum geçmişlerimizdir. Hadîs-i şerif mûcibince ilk bayramlaşma, melâl yüklü selviler altında başlamalıdır.

Fâtihalar ve sadakalar ikrâm ederek, bizlere îman ve İslâm nimetlerini taşıyan büyüklerimize vefâ borcumuzu îfâ etmeliyiz.

Yani;

Kabristandaki adreslerimizi ziyaret etmek, orada bulunan akrabalarımıza Fâtihalar ve Yâsînler gibi hediyeler göndermek de onlara vefâ kendimize şifâ olacak vazifelerimizdendir.

Bir mü’min unutmamalıdır ki;

O da bir gün merhum geçmişlerinin hâliyle hâllenecek ve onlar gibi kendilerini ziyaret edecek bir dost gözleyen ve Fâtiha bekleyenlerden olacaktır.

Bir Hak dostunun kabri başındaki şu cümle ne güzeldir:

“Ey ziyaretçi! Dün ben senin gibiydim. Gafil olma, yarın da sen benim gibi olacaksın!”

Bu meyanda en güzel muhasebe ve tefekkürlerden biri de Hazret-i Ali -radıyallâhu anh-’ın şu ifadesidir:

“Öyle kâmil bir hayat yaşa ki; insanlar hayattayken seni özlesinler, vefâtından sonra da sana hasret kalsınlar!..”

Şeyh Sâdî de şöyle der:

“Öyle fazîletli bir hayat yaşa ki, vefât ettiğin zaman insanlar; «Bir güneş battı, bir yıldız kaydı!» diye seni rahmet ve hasret ile yâd etsinler.”

Bir başka şair de şöyle der:

أَنْـتَ الَّــذ۪ي وَلَــدَتْــكَ أُمُّــكَ بَاكِــيًا

وَالـنَّاسُ حَـوْلَكَ يَـضْـحَكُــونَ سُـرُورًا

فَـاحْرِصْ عَلٰى عَـمَلٍ تَكُـونُ إِذَا بَكَـوْا

ف۪ــي يَــوْمِ مَـوْتِكَ ضَـاحِـكًا مَـسْـرُورًا

Hatrında mıdır hiç, doğduğun gün,

Sen ağlar iken, gülerdi âlem!..

Bir ömür sür ki, olsun ölümün,

Sana tebessüm, ellere mâtem!..

HAKİKA BAYRAM NEDİR?

Zaten;

Hakikî bayram;

  • Îmân ile son nefesi verebilmektir.
  • Amel defterini sağdan alabilmektir.
  • Mîzanda hasenâtın ağır gelmesidir.
  • Sırât’tan geçip cennete girebilmektir.
  • Habîbullah Efendimiz’e vuslattır, Cemâlullâh’a nâiliyyettir.

Âyet-i kerîmede Cenâb-ı Hak bu bayram sevincini şöyle beyân eder:

“Kitabı sağ tarafından verilen (öyle bir sevinecek ki);

«–Alın, kitabımı okuyun! Doğrusu ben, hesabımla karşılaşacağımı zaten biliyordum.» diyecek.” (el-Hâkka, 19-20)

Âhiretin tarlası, yani hazırlık yurdu olan bu dünyada; merhamet ve fedâkârlıkla idrâk edeceğimiz Ramazân-ı şerif ve bayramlar, Allâh’ın dilemesiyle, o hakikî bayramlara ermemize vesile olacaktır.

Bu şuuru aşılamak için; Behlül Dânâ Hazretleri bayramı ne güzel tarif eder:

Bayram, güzel ve yeni elbiseler giyenler için değil; ilâhî azaptan emîn olup ebedî hüsrandan kurtuluşa erenler içindir.

Yine bayram, güzel güzel binitlere binenler için de değil; hata ve kusurlarını terk ederek hâlis bir kul hâline gelebilenler içindir…”

Böyle bir idrâk için, Necip Fazıl’ın sorduğu gibi sormalıyız:

“Deliyi akıllandıracak (gafili şuurlandıracak), muzdaribi sevindirecek büyük bayram hangi (rûhî) hamleye muhtaçtır?”

  • Toplumumuzdaki gafilleri uyandıracak,
  • Garipleri ve muzdaripleri ihyâ edip gönüllerini sürûra gark edecek,
  • İnsanlığı İslâm’ın güler yüzüyle tebessüm ettirecek hakikî bayram, hangi rûhî hamleye muhtaçtır?

O rûhî hamleye muvaffak olduğumuz gün; fert, aile, millet ve ümmet adına, gerçek bayram işte o gün olacaktır.

Bu şuurla değerlendirilmezse; bayram, -Allah korusun- nefsin ve şeytanın sızabileceği bir gevşekliğin başlangıcı yani bir tatil olarak telâkkî olur.

Çünkü;

Nefsin bir hilesi de, bayram ve düğün gibi sevinçli hâlleri; takvâdan fire verilebilecek «istisnâî ve muaf zamanlar» olarak görmeye kalkmasıdır.

Hâlbuki şer‘-i şerîfin kaidelerinin istisnâ edildiği ve muaf tutulduğu hiçbir zaman yoktur. Son nefese kadar kulluk ve takvâ ile memuruz.

Âyet-i kerîmede buyurulur:

وَاعْبُدْ رَبَّكَ حَتّٰى يَاْتِيَكَ الْيَق۪ينُ

“Ve sana yakîn (olan ölüm) gelinceye kadar Rabbine ibâdet et!” (el-Hicr, 99)

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Yüzakı Dergisi, Yıl: 2023 Ay: Nisan, Sayı: 218

İslam ve İhsan

RAMAZAN BAYRAMI VE EBEDİ BAYRAMLAR

Ramazan Bayramı ve Ebedi Bayramlar

MÜSLÜMANIN BAYRAM HAZIRLIĞI NASIL OLUR?

Müslümanın Bayram Hazırlığı Nasıl Olur?

BAYRAM GECELERİ NASIL İHYA EDİLMELİ?

Bayram Geceleri Nasıl İhya Edilmeli?

PEYGAMBERİMİZ RAMAZAN BAYRAMI’NDA NE YAPARDI?

Peygamberimiz Ramazan Bayramı’nda Ne Yapardı?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.