Bakara Suresi 39. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri

Bakara Suresi 39. ayeti ne anlatıyor? Bakara Suresi 39. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...

Bakara Suresi 39. Ayetinin Arapçası:

وَالَّذ۪ينَ كَفَرُوا وَكَذَّبُوا بِاٰيَاتِنَٓا اُو۬لٰٓئِكَ اَصْحَابُ النَّارِۚ هُمْ ف۪يهَا خَالِدُونَ۟

Bakara Suresi 39. Ayetinin Meali (Anlamı):

İnkâra saplanıp âyetlerimizi yalanlayanlara gelince, onlar cehennemliktir ve orada ebedî kalacaklardır.

Bakara Suresi 39. Ayetinin Tefsiri:

 “Hepiniz oradan inin!” (Bakara 2/38) emri ikinci kez tekrarlanmaktadır. Halbuki hitap, yine aynı kişilere yapılmaktadır. Bunda bir takım incelikler ve hikmetler mevcuttur. Şöyle ki:

·         Birisine “Kalk, kalk!” demek gibi burada iniş emri ikinci bir defa vurgulanmak ve pekiştirilmek üzere tekrar edilmiştir.

·         İkisinde farklı hükümler vardır. Birincide düşmanlıktan, ikincide ise doğru yolu gösterecek rehberden bahsedilmiştir.

·         Birincisi, “Ebedî olmayan, kavga ve mücâdelelerle dolu olan bir dünyaya imtihan için inin!” mânasına gelirken ikincisi, “Emir ve yasaklardan sorumlu olmak için dünyaya inin!” mânasına işaret etmektedir.

Allah’tan gelen doğru yol rehberinden maksat, Allah’ın emirlerini insanlara getirip açıklayan peygamberler ve kitaplardır. Bunların tebliğ ettikleri hükümlere tabi olan ve gösterdikleri yolda gidenlere hiçbir korku yoktur. Bunlar asla üzülmeyeceklerdir ve pişman olmayacaklardır. اَلْخَوْفُ (havf), korku demektir ve gelecekle ilgili olur. اَلْحُزْنُ (hüzün) ise, sevincin zıddı olup, üzülmek ve kederlenmek demektir. Bu ise ancak geçmişe ait hususlarla ilgili olur. Dolayısıyla ayetin mânası şöyledir: “Allah’tan gelen doğru yol rehberine uyan kimseler için âhirette karşılaşacakları hususlarda korkulacak bir şey yoktur. Önceden yaptıkları ve dünyada geri bıraktıkları şeyler için de kederlenmeyeceklerdir.” Nitekim cennetlikler şöyle diyeceklerdir:

“Bizden her türlü üzüntüyü ve endişeyi gideren Allah’a hamdolsun. Şüphesiz Rabbimiz çok bağışlayan, her güzel iş ve davranışın karşılığını bol bol verendir.” (Fâtır 35/34)

Âdem’in zürriyetinden doğru yolu bulup ona uyanlara karşılık bir de tam aksine hareket edenler, böylece küfre saplanıp Allah’ın ayetlerini yalanlayanlar olacaktır. Bunların akıbeti çok fenâ ve pek hazindir. Onlar, cehennemin arkadaşları, ateşin dostları olacaklardır. Ayette geçen اَلْأصْحَابُ (ashâb) kelimesi “sohbet”ten gelir. Sohbet, herhangi bir halde ve herhangi bir zamanda bir şey ile birlikte olmak anlamındadır. Bunun sürekli ve her şeyiyle iç içe olunduğu durumlar, arkadaşlığın en yüksek derecesini teşkil eder. İşte ateş ashâbının cehennemle arkadaşlığı böyle olacaktır. Bu sebeple onlar hakkında اَصْحَابُ النَّارِ  (ashâbu’n-nâr) ifadesi kullanılmıştır. Ayrıca sohbet kelimesinde vuslat mânası da vardır. Dolayısıyla kâfirler, cehennemde toplanacak, orada ebedi kalacak ve âdeta cehennem onların mülkü olacaktır.

Bakara sûresinin 1-39. âyetleri, bütün insanlara hitap eden, insanlığın başlangıcını açıklayan, inanç ve amellerine göre farklı insan gruplarını anlatan bir giriş mâhiyetindedir. Buradan itibaren 123. âyete kadar, özellikle İsrâiloğulları’na hitap eden ve onların daha önceden devam edegelen bir kısım yanlışlarını ortaya koyup düzelten bir bölüm yer almaktadır:

Bakara Suresi tefsiri için tıklayınız...

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri

Bakara Suresi 39. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız...

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.