Bakara Suresi 163. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri

Bakara Suresi 163. ayeti ne anlatıyor? Bakara Suresi 163. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...

Bakara Suresi 163. Ayetinin Arapçası:

وَاِلٰهُكُمْ اِلٰهٌ وَاحِدٌۚ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ الرَّحْمٰنُ الرَّح۪يمُ۟

Bakara Suresi 163. Ayetinin Meali (Anlamı):

Hepinizin ilâhı, tek ilâh olan Allah’tır. O’ndan başka ilâh yoktur. O, Rahmân ve Rahîm’dir.

Bakara Suresi 163. Ayetinin Tefsiri:

Din adına kulun yapacağı ilk iş, tevhidin bir gereği olarak Allah’ın tek ilâh olduğunu doğrulamak ve kabul etmektir. Peki “ilâh” nedir? الإله (ilâh), kendisine kulluk edilen, gönülden bağlanılıp sığınılan ve yüceliğinin karşısında hayrete düşülen varlık demektir. الواحد (vâhid) ise eşi, ortağı, dengi ve benzeri olmayan, her bakımdan bir ve eşsiz olan mânasına gelir. Bütün insanların ve bütün varlıkların ilâhı, tek ve ilâhlığa yegâne hak sahibi olan Allah’tır. O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. O’nun dışında ilâh ve ma’bud olarak telakki edilen hiçbir varlık ulûhiyete asla layık değildir. Bu açıdan hepsi boş, anlamsız ve bâtıldır. O halde tevhid hususunda yanlış yollara sapmış inanç grupları ve bütün insanlık, Allah’tan başka varlıkları ilâh edinmekten vazgeçip bir tek ilâh olan Allah’a inanmak ve sadece O’na kulluk etmek mecburiyetindedir. Zira Allah’ın rahmet ve merhametine erişmenin tek yolu budur. Gerçekten de Allah, yaratıklarına karşı sonsuz merhamet sahibi olan ve onlara bol bol nimetler verendir.

Kâbe’nin etrafında üçyüz altmış tane putları bulunan müşriklerin Allah’ın tek ilâh olduğunu haber veren bu âyeti duyunca şaşırıp: “Bu kadar insanı tek bir ilâh nasıl idâre edecek? Eğer Hz. Muhammed (s.a.s.) sadece bir ilâhın varlığı iddiâsında doğru ise bize bunu ispatlayacak delil getirsin” demeleri üzerine 164. ayet inmiştir: [1] (Taberî, Câmi‘u’l-beyân, II, 84; Vâhidî, Esbâbu’n-nüzûl, s. 51)

[1] Rivayet edilen diğer bir iniş sebebi de şöyledir: Kureyş müşrikleri yahudilere: “Mûsâ’nın getirdiği mûcizeler nelerdi?” diye sordular. Onlar da asâsının yılan haline gelişini ve elinin bembeyaz parıldamasını anlattılar. Hıristiyanlara da Hz. İsa’nın mûcizelerini sordular. Onlar da doğuştan kör olanı, alaca hastalığına tutulanı iyileştirmesini ve ölüleri diriltmesini haber verdiler. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz’e: “Allah’a dua et, bize şu Safâ tepesini altın yapıversin de imanımız ve düşmanlarımıza karşı kuvvetimiz artsın” dediler. Allah Resûlü bunu Rabbinden niyaz etti. Allah Teâlâ: “Bunu yaparım, fakat bundan sonra yine yalanlamaya devam ederlerse, onlara dünyada hiç kimseye yapmadığım şekilde azab ederim” buyurdu. Buna cevâben Peygamber Efendimiz’in: “Rabbim! Kavmimi ve beni kendi hâlimize bırak, ben onları günden güne davet edeyim” niyâzı üzerine bu âyet-i kerîme indi. (Taberî, Câmi‘u’l-beyân, II, 85) Bu ayetle, göklerin ve yerin yaratılması ve buna bağlı yaratılış olaylarının, Safâ tepesinin “altın”a dönüştürülmesi gibi istenen mûcizelerden daha büyük, daha faydalı ve daha etkileyici olduğu beyân edilmiştir.

 

Bakara Suresi tefsiri için tıklayınız...

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri

Bakara Suresi 163. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız...

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.