Bakara Suresi 154. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri

Bakara Suresi 154. ayeti ne anlatıyor? Bakara Suresi 154. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...

Bakara Suresi 154. Ayetinin Arapçası:

وَلَا تَقُولُوا لِمَنْ يُقْتَلُ ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ اَمْوَاتٌۜ بَلْ اَحْيَٓاءٌ وَلٰكِنْ لَا تَشْعُرُونَ

Bakara Suresi 154. Ayetinin Meali (Anlamı):

Allah yolunda öldürülenlere sakın “ölüler” demeyin. Çünkü onlar diridir, fakat siz farkında değilsiniz.

Bakara Suresi 154. Ayetinin Tefsiri:

Bu âyet müslümanları, nefisle mücâhedenin ötesinde İslâmı yok etmeye azmetmiş din düşmanlarıyla mücadeleye ve onların vereceği sıkıntılara karşı sabır ve metânetli olmaya hazırlamaktadır. Hatta Allah yolunda seve seve can verip şehit olmaya teşvik etmektedir.[1] Zira Allah yolunda şehit olmak sıradan bir ölüm gibi değildir. O bakımdan âyet-i kerîme, Allah yolunda öldürülenlere “ölü” denmesini yasaklamaktadır. Onlar, mâhiyetini bizim bilemeyeceğimiz ve tam olarak hissedemeyeceğimiz bir hayatla diridirler. Allah onları rızıklandırmakta ve onlara huzur dolu bir hayat yaşatmaktadır. Bedir savaşında Ensâr’dan sekiz, muhacirlerden de altı sahâbe şehit oldu. İnsanlar, Allah yolunda öldürülmüş olanlar için: “Falan öldü; dünya nimetlerinden ve lezzetlerinden mahrum kaldı” diyorlardı. Bu hâdise üzerine bu âyet-i kerîme nâzil oldu. Şu âyet-i kerîmeler ise, şehitlerin içinde bulundukları o yüksek hayatı ve güzel hali daha derinlemesine izah etmektedir:

“Allah yolunda öldürülenleri sakın ölü zannetme! Aksine onlar diridirler ve Rableri yanında rızıklanmaktadırlar. O şehitler, Allah’ın kendilerine bağışladığı nimetlerle sonsuz bir mutluluk duyarlar. Arkalarından gelecek olup, henüz kendilerine katılmamış olan mücâhid kardeşleri adına da: «Onlara hiçbir korku yok, onlar asla üzülmeyecekler» müjdesiyle sevinirler. Yine onlar, Cenâb-ı Hakk’ın kendilerine olan büyük lütfu ve ihsânıyla sevindikleri gibi, ayrıca Allah’ın, mü’minlerin mükâfatını zâyi etmeyeceği yolundaki va’dinden dolayı da büyük bir sevinç duyarlar.” (Âl-i İmrân  3/169-171)

Şehitlik gibi en güzel bir ölümle Allah’a kavuşmanın faziletinden bahseden bu âyetlerin derin mânasını ruhuna sindirmiş olan ünlü sahâbî Selmân-ı Fârisî (r.a.)’a bir gün:

“- Bize bir tavsiyede bulun” dediler. Şu tavsiyede bulundu:

“- Öleceğin zaman şu hallerin biri içinde öl:

    Hac yolunda,

    Allah için savaşta,

    Allah Teâlâ’nın bir mescidini tamir ederken…

Gücün yeterse bunları yap!” (el-Hadâiku’l-Verdiyye, s. 409)

Zira dünya ızdırap, çile ve mihnetler diyarıdır. Zor bir imtihan yeridir. Bu hayatı, böyle telakki etmek ve ona göre hazır bulunmak zarureti vardır:

[1] Allah Resûlü (s.a.s.) Efendimiz’e bir sahâbî gelerek: “Ya Rasûlallah! Birisi kahramanlık göstermek için, birisi aile ve yakınlarını koruma gayreti için, birisi de gösteriş için savaşıyor. Bunlardan hangisi Allah yolundadır?” diye sordu. Rasul-i Ekrem (s.a.s.): “Ancak Allah’ın kelimesi daha yüce olsun diye savaşan kimse Allah yolundadır” buyurdu. (Buhârî, İlim 45; Müslim, İmâre 150-151)

Bakara Suresi tefsiri için tıklayınız...

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri

Bakara Suresi 154. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız...

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.