Anne Babalar; Ağzınızdan Çıkanı Kulağınız Duysun!

Bir babanın kızı ile yaşadığı gerçek hikayeyi bütün babalara ibret olması için yayınlıyoruz. Lütfen bu haberimizi bütün babalara okutunuz!.. Çocuğunuza kızarken bir kere daha düşününüz!..

Aylardan Ramazan ve gecelerden Kadir. Babamlarda iftardayız, eşim arkadaşlarıyla ayrı bir programda. 3,5 yaşındaki minik kızım Feyza içeride uyurken ben bahçede bostan ile uğraştım, iftar vaktinin geldiğini bile farkedemeden dalmışım işe. Ben çalışırken annem ve oğlum sürekli "Baba gel, Feyza seni istiyor" diyordu. Ben, "işim bitsin geleceğim" diye onları oyaladıkça ısrarla çağırmaya devam ettiler. Ben hem yorgunluğun etkisi, hem de oruçtan dolayı kızgınlıkla Feyza`nın yanına gittim.

Feyza yatağın içine oturmuş avaz avaz ağlıyordu.

- Ne var kızım? Niye ağlıyorsun?

- Babaaa.

Feyza’yı kaldırdığım anda anlamıştım, Feyza altını pisletmişti. Bundan dolayı korkmuş ve yataktan kalkmak istemiyordu. Feyza daha önce de böyle yapmıştı. Ben hem bu davranışına, hem de zaten rahatsız olan annemi zahmete sokacak olmasına çok sinirlendim.

- Kızım her yerde yap bunu, evde yap, arabama yap ama neden burada?! diye kızmıştım.

Feyza “Babaaa” diye ağlıyor boynuma sarılmaya çalışıyordu ama ben o kadar sinirliydim ki bana sarılmaması için uzak tutuyor ve kızıyordum. Bu arada iftarı da unutmuştum. Eşyalarını alıp geldiğinde fark ettim ki ortalık daha da kötü olmuş ve ben farkında olmadan kıyafetini çıkarırken halının üzerine düşmüştü. Şimdi üstü başı ve yataktan sonra halı da kirlenmişti. Ben çıldırmış halde idim. Feyza hâlâ hem ağlamaya, hem de bana sarılmaya çalışıyordu. İftar da yapamamanın etkisiyle ben iyice gerilmiştim ve ne dediğimi bilmez durumdaydım. Artık ağzıma geleni söylüyordum.

- Çocuk, Allah belanın versin senin. Benim başıma bela mısın sen? Senin bacaklarını kıracağım. Kocaman kız oldun utanmadan altına mı yapıyorsun? Neden bari yaptığını söylemiyorsun?

Hatırlayamadığım bir sürü şeyi söylerken bir taraftan da Feyza’nın sağ ayak bileğine sert olmayan bir şekilde birkaç kez vurmuştum. Annem ise bana mani olmaya çalışıyor, bana kızıyordu. Ama ben kimseyi hissetmiyordum. Sonra banyoya sokmuş, altını yıkamış, annemin getirdiği havluya sarmış, kanepenin üzerine oturtmuştum. Yavaş yavaş sinirim geçtiğinde:

- Özür dilerim babacığım, sana çok kızdım, dedim.

Temizlik işlerini hallettikten sonra Feyza'nın yanına gittim. Feyza sağ ayağını göstererek:

- Baba ayağım çok kaşınıyor, kaşır mısın?

- Tamam kızım. Benim güzel kızım. Kurban olurum sana.

Feyza o gün bir iki saat kucağıma yatmış bana o minicik ayaklarını kaşıtmıştı. Sonra uyumuş onu yatırmış, kendimce biraz ibadet etmeye çalışmıştım. Fakat planladığım gibi bir Kadir Gecesi geçirmediğim açıktı.

Sabaha doğru Feyza feryat figan ağlamaya başlamıştı. Kucağıma aldım.

- Ne oldu kızım?

- Baba ayağım…

Sağ ayağı şişmişti ve değdiğimiz anda daha da ağlıyordu. Ağrı kesici verdim ama nafile. Sabahı zor yapmıştık. Sabah ilk iş olarak hastaneye gitmiştik. Çocuk doktoru tahliller istedi, kan sonuçlarının yarın çıkacağını söylediler. Bu arada kırık çatlak var mı diye bizi ortopediye gönderdi. Film sonuçlarında herhangi bir şey çıkmayınca içimizden küçük sevinç yaşadık çok şükür, diye…

Eve döndükten sonra ağrılar dinmedi. Feyzamın tüm ağrı kesicilere rağmen hâlâ ağrısı geçmemişti ve hep ağlıyordu. Benim ay yüzlü güzel prensesim solmuş;

- Babaaa, çok ağrıyooo diyordu.

Ben ve annesi çaresizlik içinde kızımızı kucağımızda gezdiriyorduk. Kızım ayağının üstüne bile basamıyordu. Bu arada Ramazan Bayramı geldi geçti ama çok zor oldu. En son eşimle birlikte kızımızı alıp Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Hastanesi`ne götürdük. Yine bir sürü tahliller, filmler… Akşama doğru sonuçları inceleyen profesör hemen yatış verdi.

6 gün hastanede yattı, bu arada Feyza’nın ayağındaki şiş inmiş fakat üzerine basamıyor ve dokununca yine ağrısı oluyordu. Bize evde 15 günlük bir antibiyotik tedavisi verip gönderdiler. Sonra bizimle ilgilenen Ekrem Hoca arayıp görüşmek istediğini söyledi. Randevu saatinde hocanın odasının önünde hazırdık. Açıkçası benim içimde de bir tereddüt vardı. Fakat abartmamam gerektini düşünüyor, normal bir durum olarak yaklaşmaya çalışıyordum.

Ekrem Hoca sevecen, yüzü güleç bir insandı. Ne diyeceğini merakla bekliyorduk. Bize önce kanın yapısını anlatmaya başladı. Sonra kan içindeki oluşumlar ve bunların içinde başkalaşan beyaz küreler… Ve beyaz küre artışı…

- Sonuç olarak bu beyaz kürelerin artışı bir “Lösemi” hastalığı belirtisidir deyince eşim ağlamaya başladı…

Ben hem onu sakinleştirmeye çalışıyordum hem de hocanın dediklerine odaklanmaya çalışıyordum. Hoca:

- Siz inançlı bir insansınız, bunu imtihan olarak görün. Allah’ın izni ile artık bu konuda tıp ilerledi ve bu işin şifası var. % 80 ihtimalimiz var. Bu çok iyi bir oran. Eskisi gibi değil. Hep beraber aşacağız. Evet bu çok uzun bir tedavi, yorucu bir süreç, ama inşallah bunu atlatacaksınız. Bu hastalığı atlatan çok hastam var. Merak etmeyin emin ellerdesiniz...

Ne söyleyeceğimi bilemiyordum. Benim biricik kızım, prensesim, bal küpüm en ölümcül çocuk hastalığına “LÖSEMİ”ye tutulmuştu. Ve çok dikkat edilmezse benim gül yüzlü kızım tıpkı bir beyaz güvercin gibi uçup gidebilirdi.

Eşim o kadar kötüydü ki zavallı adeta çökmüş, çiğerinin paramparça olduğu besbelli idi. O süreçte neler yaşadığımızı nasıl anlatabilirim? Çok zor... Tedaviye başladıktan 40 gün sonra kızımın saçları dökülmüştü. Artık 2-3 günlüğüne de olsa eve çıkmaya başlamıştık.

Kızım evde ablası ve abisi ile bir araya gelince yavrumun gözlerinde yeniden bir umut kıvılcımın doğduğunu artık yavaş yavaş küçük gülümsemelerin oluştuğunu görünce benim de ümidim arttı.

Bir akşam ona bir süprizim vardı. Akşam işten çıkınca ben de saçımı ve sakalımı kazıtmıştım. Evin ziline bastığımda kapıyı oğlum Recep açtı. Beni görünce tanıyamadı hatta korktu, kapıyı yüzüme kapattı. Bu sefer kapıyı eşim açtığında Feyza da gelmişti. Recep ve Azra benden çekinip kaçmış fakat Feyzam:

- Aaaa babam aynı ben olmuş diye boynuma atlamıştı. Bu benim için dünyalara değerdi.

Şimdi tedavinin 5. ayındayız. Zorlu sürecimiz devam ediyor. Hamdolsun artık Feyzam süreci kabullendi. Önceden bir hemşire görünce bana sarılan ve ağlayan yavrum artık doktor gelince karnını açıp tedaviye hazırlanıyor. Biz bir şekilde duruma alıştıkça ve kabullendikçe serviste yatan 5. çocuğu kaybettiğimizde Azrail’in etrafımızda dolaştığı hissetmeye başladık. Bu işin hiç şakasının olmadığını bize hatırlatıyordu adeta.

Bu imtihan her ne kadar Feyzamın bedeninde olsa da, asıl imtihan benimdi.

Babaların ağzından çıkan dua ya da beddua bir Kadir gecesinde, iftar saatine denk gelince anında nasıl tuttuğuna ben şahidim. Bir baba ne kadar kızarsa kızsın eline de diline de sahip olmazsa işte gördüğünüz gibi Allah onu yavrusu ile en üst seviyelerde imtihan eder.

Feyzamı ihmal ettiğim bostanlara gelince, bir çoğu soldu ve kurudu.

Ya Rab, sana sığınarak yavrumu bana bağışla. Beni ve yavrumu bana rağmen bana bağışla. Amin!..

Kaynak: Ahmet Özbek, Genç Dergisi

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

  • Allah evlatlarımızın acısını bizlere yaşatmasın gülen yüzleri hiç solmasın. Feyza kızımıza da Allah rahmetini esirgemesin şafi adıyla şifa versin inşallah.

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.