Allâhʼın Dostluğuna Ulaşmanın En Güzel Vesîlesi

Dostluk ve muhabbet, müştereklikten kaynaklanır. Gönlü cemâlî esmâ akışlarına mecrâ kılabilmek, Allâh’ın muhabbet ve dostluğuna vesîle olan en güzel müştereklik hâlidir. Bu bakımdan, Allâh’ı seven ve Oʼnunla dostluğu arzulayan bir mü’minin her hâl ve hareketi, O’nun cemâlî esmâ ve sıfatlarından izler taşımalıdır. 

Bilindiği üzere Allah Teâlâ, her şeyden müstağnîdir. Hiçbir güzel ve kıymetli şey yoktur ki O’nun sonsuz hazinelerinde bulunmasın. Bu sebeple kul olarak Rabbimize takdîm edebileceğimiz en makbul hediye, mâsivâ kirlerinden arınarak ilâhî ahlâk tecellîlerine mâkes olan, mücellâ, musaffâ ve pâk bir gönül aynasıdır. Yani Rabbimizin nazar kıldığında, kendi cemâlî sıfatlarını görüp râzı olacağı bir kalb-i selîmdir.

Bu sebeple müʼminler olarak bizler de “ilâhî ahlâkı yaşamak” sûretiyle yeryüzünde Allâh’ın şâhidi olmalı, İslâm’ın nezâket, zarâfet ve güler yüzünü davranışlarımızda sergilemeliyiz. Rahmân’ın kulu ve Rahmet Peygamberi’nin ümmeti olduğumuzu her fırsatta ispat ederek gönüllerimizi bütün mahlûkat için bir rahmet dergâhı kılmaya gayret göstermeliyiz. Zira “gönlü rahmet dergâhı kılmak”; Rahmân ve Rahîm olan Allâhʼın muhabbet ve dostluğuna ulaşmanın en güzel vesîlesidir.

YARATANDAN ÖTÜRÜ YARATILANA MERHAMET

Nitekim Hak dostları, başkalarının ıztırâbıyla muzdarip olan, onların huzuruyla da huzur bulan, rakik ve hassas bir gönül kıvâmına ulaşmış yüksek şahsiyetlerdir. Kendi kurtuluşlarının, başkalarının da kurtuluşuna gayret etmekten geçtiğini idrâk etmiş bahtiyarlardır. Bunun içindir ki “yaratan’dan ötürü yaratılanlara merhamet” nazarıyla bakmak, onların âdeta alâmet-i fârikası ve tabiat-ı asliyesi olmuştur.

Güneş için ısıtmamak mümkün olmadığı gibi, sâlih müʼminler için de mahlûkâtın ıztırapları karşısında duygusuz kalmak, acımamak, merhamet etmemek imkânsızdır. Zira onların Allah muhabbetiyle dolu gönül âlemleri; muzdaribin çilesine ortak olmakla derinleşmiş, mâtemlerin civârında dolaşmakla olgunlaşmış, muhtaçların imdâdına koşmanın vicdan huzuruyla yücelmiş, elindeki imkânları kendisinden daha muhtaç olana devredebilmenin saâdetiyle gerçek zenginliğe ulaşmıştır.

İNSAN TESİRE AÇIK BİR VARLIKTIR

Bu ve benzeri fazîletleri en güzel şekilde tahsil edebilmek ise sâlih müʼminlerle kalbî beraberlik hâlinde olmayı gerektirir. Zira insan tesire açık bir varlıktır ve beraberinde bulunduğu kimselerin -müsbet veya menfî- keyfiyetinden mutlakâ bir hisse alır. Nasıl ki bir gül bahçesinde gezen insanın üzerine gül kokuları sinerse, sâlihlerin meclisinde bulunan kimselerin gönüllerine de o güzel insanlardan feyz ve rûhâniyet akseder.

Dolayısıyla Rabbimizin râzı olduğu güzel ahlâka sahip olmanın en feyizli yollarından biri de mümkün oldukça sâlih ve sâdık kulların tesir dâiresi içinde bulunup onlardan mânen istifâde heyecanıyla yaşamaktır. Bu istifâde ise, “sâlihlerle beraberlikte teberrük ufku”na ulaşıldığında çok daha büyük bir hız ve keyfiyet kazanır.

Nasıl ki sâlihlerle beraberlik, Allâhʼı hatırlamaya vesîle olup müʼminin mâneviyâtını takviye ediyorsa, sâlihleri hatırlatan şeyler de, o sâlih zâtlarla kalbî irtibâtı temin ederek ilâhî rahmeti celbeder. Bunun içindir ki teberrük, kalbî olgunlaşma yolunda başvurulan ince bir muhabbet terbiyesidir.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Hak Dostlarının Örnek Ahlakından 2, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.