Allah’a Arz Olunacak En Güzel Sözler

Mahmud Sâmî Ramazanoğlu Hazretleri’nin Musâhabe eserinden Cenâb-ı Hakk’a arz olunacak en güzel sözler.

Yezîdü’r-Rakkâşî’nin naklettiği bir rivâyete göre, Said bin Müseyyeb şunları anlatmaktadır:

UFUK-I MÜBİN NEDİR?

Hazret-i Ebûbekir -radıyallahu anh-’ın hastalığı ağırlaştığında Rasûl-i Ekrem -sallallâhu aleyhi ve sellem-’in ashâb-ı kirâmından birkaç kişi ziyâretine gelmişlerdi. Bir aralık kendisine:

– Ey Rasûlullah’ın halîfesi! Bu ağır hastalık sebebiyle âhirete göç edici olduğunu görüyoruz, dediler. Ebûbekir -radıyallahu anh- bu söze cevâben:

– Allah Teâlâ’ya arz olunacak birtakım sözler vardır ki Allah Teâlâ sabah ve akşam bu sözleri söyleyen kimsenin rûhunu ufuk-ı mübînde sâkin kılar, dedi.

– Nedir ufuk-ı mübîn, diye sordular.

– Arşın altında bir düzlüktür. Orada bahçeler, ağaçlar ve nehirler vardır. Orayı her gün bin rahmet kaplar. Her kim ki o sözleri söyleyerek vefât ederse Allah Teâlâ onun ruhunu işte o mekâna koyacaktır, dedi. Sözleri şöylece söyledi:

CENÂB-I HAKK’A ARZ OLUNACAK EN GÜZEL SÖZLER

“Yâ ilâhe’l-âlemîn! Mahlûkatı yaratırken elbette ki senin ona hiçbir ihtiyacın yoktu. Onu halk edişin Senin ona ikramından ibârettir. Sonra mahlûkatının bir kısmını cennetlik bir kısmını da cehennemlik olarak iki kısma ayırdın. Ey Allâh’ım! Beni cehennemlik eyleme cennetlik kıl.

Yâ Rabbî! Sen azîmü’ş-şân insanları yaratmazdan evvel onlara çeşitli istikâmetler murâd buyurdun ve onları muhtelif fırkalara ayırdın. Bazılarını bedbaht, bazılarını bahtiyar eyledin. Bazılarına doğru yolu, bazılarına ise şaşkınlığı nasîb eyledin. Beni, Sen’in tâatın ile bahtiyâr eyle. Sana isyân edip de bedbaht olanlardan eyleme!

Yâ ilâhî! Yaratmadan evvel her insanın neler işleyeceğini biliyordun. Hiçbir kimse senin mâlûmun olan şeyin hâricine çıkamaz. Beni kendi tâatında isti’mal eylediğin kullarından eyle!

Yâ Rabbî! Sen azîmü’ş-şan murâd etmedikçe kimse bir şey isteyemez. Murâd buyur da beni Sen azîmü’ş-şan’a yaklaştıracak şeyler isteyeyim. Ey Allâh’ım! Kulların bütün hareketlerini sen takdir buyurdun.

Senin iznin olmadan hiçbir şey hareket edemez. Benim bütün hareketlerimi senin takvân üzere eyle!

Yâ Rab! Hayrı da şerri de Sen halkettin ve kulların bazılarını hayra bazılarını şerre hâdim kıldın. Beni hayra hâdim olanlardan eyle!

Yâ ilâhî! Sen azîmü’ş-şan hem cenneti hem cehennemi halk ettin ve bunlardan her birine ayrı ayrı insanlar ve sâkinler murâd ettin. Beni cennet sâkinlerinden eyle!

Yâ Rabbe’l-âlemîn! Sen azîmü’ş-şan insanların bir kısmına hidâyet bahşederek hidâyetinle gönüllerini ferâhlatıp şâd eyledin. Bir takımlarını ise dalâlet verip şaşkınlık içinde ruh darlığına dûçâr ettin. Benim gönlümü îmân ile ferâhlatıp kalbimi îmânın ziyneti ile nûrlandır.

Küfre, taşkınlığa ve isyâna karşı bana nefret ver de doğru yolda yürüyenlerden eyle!

Ey Allâh’ım! Bütün işleri Sen takdîr buyurdun ve her şey senin murâd-ı ilâhin ile sana avdet edecektir. Vefâtımdan sonrası için de, evveli için de Sen bana makbul bir hayat takdir buyur. Ve beni Sen azîmü’ş-şan’a son derece yaklaştır.

Yâ Rabbî! Kim îtimadını ve ümîdini Sen’den gayriye başlayarak gecesini ve gündüzünü geçirebilir?

Benim yegâne dayanağım ve ümîdim sensin!

Her türlü kuvvet ve kudret ancak aliyyü’l-azîm olan Allah Teâlâ’ya bağlanmak sûretiyle husûle gelir.”

Kaynak: Mahmud Sâmî Ramazanoğlu, Musâhabe-4, s.74

İslam ve İhsan

PEYGAMBER EFENDİMİZİN ALLAH’A YAKARIŞLARI

Peygamber Efendimizin Allah’a Yakarışları

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.