Akit Ne Demek?

Akit nedir, ne anlama gelir? Akdi bozan bozan/zedeleyen durumlar nelerdir? Akdin kurulma ve sıhhat şartları nelerdir? Kısaca akit ne demek?

Akit - Akd sözlükte, “bir şeyi bağlamak ya da düğümlemek” demektir.

AKİT ANLAMI

Akit - Akid kelimesi, “Bir mesele üzerinde anlaşma yapan ve sözleşme imzâlayanlardan her biri” anlamına gelir.

İnsan sosyal bir varlıktır. Tek başına yaşaması mümkün değildir veya çok zordur. Bu nedenle yeryüzünü ve içindekileri başkaları ile paylaşmak zorundadır. Toplumsal paylaşımın adil ve dengeli olabilmesi için birtakım hukûkî düzenlemeler gerekir. Hak ve menfaatleri korumak için gönderilen İslâm dini bu bağlamda çeşitli düzenlemeler getirmiştir.

AKİT NASIL YAPILIR?

Akit, iki tarafın irade beyanıdır. İradenin ortaya çıkması teklif ve kabul ile olur. İcab, müşteri ya da satıcının bir teklifte bulunmasıdır. Kabul ise, diğer tarafın buna uygun cevap vermesi ve onaylamasıdır. Hanefi mezhebine göre icab ve kabul akdin rüknüdür. Cumhura göre, akdin kurulma şartlarına dahildir. İki mezhebin farklı anlaması sonucu değiştirmemektedir. Çünkü bir akitte icab ve kabulden birisi olmaz ise o akit, iki tarafa göre de batıldır.

Ticari akitlerde irade beyanı yanında tarafların rızası da olmalıdır. Çünkü insanlar irade beyanını rıza veya ikrah (zorlama / dayatma) ile yaparlar. İkrah ile yapılan ticari akitler bütün alimlere göre geçersizdir. Çünkü Allah Teâlâ ticarî kazancın helal olabilmesi için tarafların rızasını şart koşmuştur:

“Ey iman edenler! Mallarınızı aranızda batıl yollarla yemeyin. Ancak karşılıklı rıza ile yapılan ticaretle olursa başka. Kendinizi helâk etmeyin. Şüphesiz Allah, size karşı çok merhametlidir.” (Nisa Suresi, 29)

AKDİ BOZAN / ZEDELEYEN DURUMLAR

  1. Hata: Taraf olan kişi ya da kişilerin olmayan bir şeyi varlığını vehm etmeleri ya da zannetmeleridir.
  2. Kandırmak: Taraflardan birinin diğerini yanlış beyan ile razı etmesidir. Kandırmak dört şekilde olur:
  3. Hıyanet: Güvene dayalı akitlerde yalan beyanda bulunmaktır.
  4. Tenacüş: Müşteri kızıştırma olarak bilinen bu uygulama; birisinin alma niyeti olmadığı halde satış meclisinde bulunup gereksiz yere müşteriyi, satıcının dediği fiata teşvik edici tavır almasıdır.
  5. Tağrir: Aldatma ve kandırma demektir. İki şekilde olur:

- Sonucu belirsiz ya da kapalı bir şey üzerinde akit yapmak.

- Yalan beyan ile karşı tarafı akit yapmaya razı etmektir.

  1. Tedlisü'l-ayb: Akit sırasında satıcının maldaki gizli bir ayıbı söylememesidir. Söz konusu ayıp daha sonra ortaya çıkarsa müşterinin malı geri verme hakkı vardır.
  2. İkrah: Bir insanı istemediği bir şeyi yapmaya ya da seçmeye zorlamaktır. Can ve mal tehdidiyle yapılan akitler geçersizdir.
  3. Alay ve şaka: Ciddi hareketin zıddı alay ve şakadır. Böyle bir akit rıza unsuru olmadığı için geçersizdir. Peygamberimiz şöyle buyurmuştur:

"Üç şey var ki ciddisi de ciddidir, şakası da ciddidir: Nikah, talak (boşama) ve ric'at (ric'î talak iddetinde karısına dönüş)." (Ebû Davud, Talak 9, no: 2194, Tirmizi, Talak 9, no: 1184)

AKDİN KURULMA ŞARTLARI

Bir akdin geçerli olması için aşağıdaki unsurların bulunması gerekir. Bunlardan birinin bulunmaması durumunda bütün alimlere göre akit batıl olur. Bu unsurlar şunlardır:

  1. Taraflar

Akit yapan tarafların eda ehliyeti olmalıdır. Daha açık bir tabir ile taraflar ticari tasarruflara katılma yaşında olmalıdırlar. Bu açıdan eda ehliyeti iki kısımdır:

a) Noksan eda ehliyeti: Yedi yaşından rüşd çağına kadar her çocuğun bazı tasarruflara katılma hakkı vardır. Ancak bu durum velisi ya da kanuni temsilcisinin izni ile olur.

b) Kâmil eda ehliyeti: Bulûğ çağından sonra ölünceye kadar her insanın (ehliyetini zedeleyecek bir durum olmadığı sürece) tüm tasarruflara katılma hürriyeti vardır. Ehliyeti zedeleyen arızalar semavî ve kesbî olarak iki kısımda Fıkıh Usûlü kitaplarında işlenmiştir.

  1. İcab ve kabul uygunluğu

Akdin gerçekleşebilmesi icab ve kabul uygunluğuna bağlıdır.

  1. Akit meclisi

Meclis; tarafların bulunduğu ya da iki iradenin birleştiği yerdir veya zamandır. Taraflardan birisi meclisten ayrılmadığı sürece diğer tarafın teklifi düşünme hakkı vardır. Hanefi mezhebine göre bir mecliste yapılan teklifi diğer taraf kabul etmişse artık meclisin hükmü kalmamıştır, akit taraflar için bağlayıcı hale gelir.

  1. Akdin konusu

Satışa konu olan malda bazı şartlar bulunmalıdır:

  • Özel mülk olmalı. Mübah mallar mülk olmadan satılmaz.
  • Hukuken değerli olmalı. Haram olan nesneler mütekavvim değildir.
  • Bilinmeyen veya ortada olmayan satılamaz. Bundan sipariş akdi müstesnadır.
  • Teslimi mümkün olmalıdır.
  • Bu şartlardan birisi eksik olduğunda akit batıldır, hukûki geçerliliği yoktur. Mal diğer tarafın elinde ise emanet hükmündedir.

AKDİN SIHHAT ŞARTLARI

Bütün akitlerde bulunması gerek sıhhat şartları şunlardır:

  1. Genel Şartlar
  • Akit bedelinin belli olması,
  • Peşin akitlerde vade konulmaması,
  • Akit sırasında fasit bir şart koşulmaması,
  • Akdi fasit kılan sebeplerden birisinin bulunmaması.
  1. Özel şartlar

Bazı akitlerde yapıları gereği bulunması gereken özel şartlar şunlardır:

  • Vadeli akitlerde sürenin bilinmesi,
  • Kârına, zararına veya maliyetine satış şeklinde konuşulan bir akitte alış fiatı ya da maliyeti doğru söylenmeli,
  • Sarf akdinde bedeller peşin verilmelidir.
  • Selem'de para peşin, mal veresiye olmalıdır. İki bedelin de veresiye olması durumunda satış akitleri geçersiz olur.
  • Misli malların birbirleriyle takasında faize düşülmemeli. Takas edilecek misli malların ikisi de aynı cins olursa takas peşin ve eşit olmalı. Bu mallar farklı cinsler ise peşin olması şartıyla birisinin miktarı fazla olabilir.
  • Mallar teslim alınmadan bir başkasına satılmamalıdır.

İslam ve İhsan

AKİD NEDİR? İSLAM'DA AKDİN HÜKMÜ

Akid Nedir? İslam'da Akdin Hükmü

İSLAM'DA AKİD ÇEŞİTLERİ

İslam'da Akid Çeşitleri

AKİT İLE İLGİLİ AYETLER

Akit ile ilgili ayetler

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

  • Hayırlı günler, bir sorum olacakti akidlerle ilgili. Ben bir sözleşme yaptim ve karşı tarafin sunduğu şartların bazısini kabul etmek istemedim ve üstünü karaladım. Bu durumdan haberi olmayan diğer taraf ise bolmedende olsa imzaladi. Peki sonuç olarak biz o maddelerden artık sorumlu muyuz degil miyiz ?

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.