Akıl Yürütmeyi Öğütleyen Ayetler

İnsanı düşünmeye davet eden ayetler hangileridir? Kur’an-ı Kerim’de akıl yürütmeyi öğütleyen ayetler.

Akıl yürütmeyi öğütleyen ve insanı düşünmeye sevk eden ayetler...

AKIL YÜRÜTMEYİ TAVSİYE EDEN AYETLER

Siz insanlara iyilik yapmayı emredip kendinizi unutuyor musunuz? Halbuki ilâhî kitabı da okuyup duruyorsunuz. Hiç aklınızı çalıştırmıyor musunuz? (Bakara suresi, 44. ayet)

***

“Kestiğiniz ineğin bir parçasıyla öldürülen kişiye vurun” dedik. İşte Allah, aklınızı çalıştırmanız için ölüleri böylece diriltir ve size âyetlerini gösterir. (Bakara suresi, 73. ayet)

***

Ey mü’minler! Şimdi onların size inanacaklarını mı bekliyorsunuz? Halbuki onlardan bir grup var ki Allah’ın kelâmını işitirler de düşünüp anladıktan sonra onu bile bile bozup değiştirirler. (Bakara suresi, 75. ayet)

***

İman edenlerle karşılaştıklarında “İnandık” derler. Birbirleriyle baş başa kaldıklarında ise: “Yarın Rabbinizin katında aleyhinizde kuvvetli bir delil olarak kullansınlar diye mi Hz. Muhammed hakkında Allah’ın size açıkladığı gerçekleri onlara anlatıyorsunuz? Hiç akıl erdirmiyor musunuz?” derler. (Bakara suresi, 76. ayet)

***

Göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelişinde, insanlara faydalı şeyler taşıyarak denizde akıp giden gemilerde, Allah’ın gökten indirip de kendisiyle ölümünden sonra yeryüzünü dirilttiği ve üzerinde dolaşan her türlü canlıyı yaydığı yağmurda, gökle yer arasında emre hazır bekleyen rüzgarları ve bulutları farklı yönlerde evirip çevirmesinde aklını kullanan bir topluluk için elbette Allah’ın varlığını ve birliğini gösteren deliller vardır. (Bakara suresi, 164. ayet)

***

İnkârcılara: “Allah’ın indirdiğine uyun” dendiği zaman: “Hayır! Biz, atalarımızdan gördüğümüze uyarız” derler. Peki, ya ataları aklını kullanamayan ve doğru yolu bulamayan kimseler ise! (Bakara suresi, 170. ayet)

***

Allah’ın dâveti karşısındaki tavırları itibariyle kâfirlerin hâli, tıpkı çobanın çağrısını duyduğu halde, bu sözleri mânasız bir ses ve gürültü olarak algılayan sürünün durumuna benzer. Onlar sağır, dilsiz ve kördürler. Çünkü akıllarını kullanmazlar. (Bakara suresi, 171. ayet)

***

Düşünüp anlamanız için Allah size âyetlerini işte böyle açıklıyor. (Bakara suresi, 242. ayet)

***

Ey Ehl-i kitap! İbrâhim hakkında niçin tartışıp duruyorsunuz? Halbuki Tevrat da İncil de önce değil kesinlikle ondan sonra indirilmiştir. Hiç aklınızı kullanmıyor musunuz? (Al-i İmran suresi, 65. ayet)

***

Onların yaptıkları hiçbir iyilik karşılıksız kalmayacaktır. Allah, içleri kendine karşı saygıyla dopdolu olup itaatsizlikten kaçınanları çok iyi bilir. (Al-i İmran suresi, 115. ayet)

***

Ey iman edenler! Yaptığınız anlaşmaları tam olarak yerine getirin. Harâm olduğu size bildirilen ve bildirilecek olanların dışındaki hayvanların eti size helâl kılındı. Ancak ihramlı iken avlanmanız helâl değildir. Şüphesiz Allah, dilediği hükmü verir. (Maide suresi, 1. ayet)

***

Siz ezan okuyup namaza dâvette bulunduğunuz zaman onu alay ve eğlence konusu yaparlar. Çünkü onlar, akletmeyen ve gerçeği anlamayan bir topluluktur. (Maide suresi, 58. ayet)

***

Dünya hayatı bir oyun ve eğlenceden başka değildir! Âhiret yurdu ise Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için daha hayırlıdır. Hâlâ aklınızı başınıza almayacak mısınız? (Enam suresi, 32. Ayet)

***

Rabbinin dosdoğru yolu işte budur. Düşünüp öğüt alacak bir toplum için biz, âyetleri böyle ayrıntılı bir şekilde açıklıyoruz. (Enam suresi, 126. ayet)

***

Onlara şöyle de: “Gelin, Rabbinizin size haram kıldığı şeyleri bildireyim: O’na hiçbir şeyi ortak koşma­yın. Ana-babaya iyilik edin. Fakirlik korkusuyla ço­cuk­la­rınızı öldürmeyin; çünkü sizi de onları da biz rızıklan­dırıyoruz. Açık olsun, gizli olsun hiçbir günaha ve kötülüğe yaklaşmayın. Haklı bir sebep olmadıkça Allah’ın öldürülmesini haram kıldığı cana kıymayın. İşte bunlar, akıl erdirmeniz için Allah’ın size emrettiği hususlardır." (Enam suresi, 151. ayet)

***

Derken onların ardından hayırsız bir nesil türedi ve Tevrat onların eline geçti. Ama onlar bu kitabın âyetlerini şu dünyanın geçici ve değersiz geçimliğine değişir, tam bir aldanmışlık içinde “Allah’ın sevgili kulları olarak nasıl olsa bağışlanacağız!” derler. Aynı şekilde yine meşrû olmayan bir kazanç zuhur etse onu da almaktan çekinmezler. Peki onlardan, Allah hakkında doğru olandan başka bir şey söylemeyeceklerine dair o kitap gereğince sağlam bir söz alınmamış mıydı? Evet, alınmıştı. Üstelik kendileri de kitapta olanları okuyup öğrenmişlerdi. Şunu bilin ki, âhiret yurdu, Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için daha hayırlıdır. Hâlâ aklınızı başınıza almayacak mısınız? (Araf suresi, 169. ayet)

***

Şüphesiz ki Allah katında canlıların en şerlisi, ilâhî gerçekleri düşünüp anlamayan o sağırlar ve dilsizlerdir. (Enfal suresi, 22. ayet)

***

De ki: “Eğer Allah dileseydi Kur’an’ı size okuyamazdım, Allah da onu size hiçbir surette bildirmezdi. Kaldı ki, bana vahiy gelmeden önce de aranızda bir ömür boyu yaşadım. Hâlâ aklınızı kullanıp, benim yalancı olmadığımı düşünmeyecek misiniz?” (Yunus suresi, 16. ayet)

***

Sizi karada ve denizde gezdiren O Allah’tır. Bindiğiniz gemi, tatlı bir rüzgârla yolcuları alıp götürürken herkes büyük bir neşe içinde sevinir. Derken şiddetli bir fırtına kopup, dalgalar kendilerini her yandan sarınca ve dalgalarla iyice kuşatıldıklarını anlayınca, bütün samimiyetleriyle Allah’a yönelerek: “Eğer bizi bu felâketten sağ sâlim kurtarırsan hiç şüphesiz artık şükredenlerden olacağız” diye yalvarıp yakarırlar. (Yunus suresi, 22. ayet)

***

Oysa Allah’ın izni olmadan hiçbir kişinin iman etmesi mümkün değildir. Allah, akıllarını kullanmayanların kalpleri üzerine mânevî pislikler yağdırır. (Yunus suresi, 100. ayet)

***

Ey kavmim! Tebliğime karşı sizden herhangi bir ücret istemiyorum. Benim ücretim ancak, beni bana has özelliklerle yoktan yaratana aittir. Hiç mi aklınızı çalıştırmıyorsunuz? (Hud suresi, 51. ayet)

***

Hiç şüphesiz biz o kitâbı, düşünüp anlamanız için Arapça bir Kur’an olarak indirdik. (Yusuf suresi, 2. ayet)

***

Yeryüzünde birbirine komşu kara parçaları, üzüm bağları, ekinler, bir kökten birkaç gövde hâlinde çatallı çıkan hurma ağaçları ve bir kökten tek sürgü halinde çatalsız çıkan hurma ağaçları vardır. Bunların hepsi aynı suyla sulanmaktadır. Buna rağmen canlılara sağladıkları ürünler bakımından, ayrıca tat, gıda ve kalite açısından biz onları farklı farklı yapıyor ve bazısını bazısına tercih edilir kılıyoruz. Elbette bunlarda aklını kullanan kimseler için dersler ve ibretler vardır. (Rad suresi, 4. ayet)

***

Sonra geceyi ve gündüzü, güneşi ve ayı sizin hizmetinize O verdi. Bütün yıldızlar da O’nun emrine boyun eğmişlerdir. Gerçekten bunda aklını kullanan bir toplum için nice ibretler, dersler vardır. (Nahl suresi, 12. ayet)

***

Hurma ağaçlarının ve üzüm asmalarının meyvelerinden hem sarhoşluk veren bir içki hem de güzel bir rızık elde edersiniz. Şüphesiz ki bunda aklını kullanan bir toplum için kesin bir delil vardır. (Nahl suresi, 67. ayet)

***

Şimdi size öyle bir kitap indiriyoruz ki, uymanız gereken bütün kâideler onun içinde yer aldığı gibi, bütün şerefiniz de o kâideleri tatbik etmenize bağlıdır. Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız? (Enbiya suresi, 10. ayet)

***

Yuh olsun size de Allah’tan başka o taptıklarınıza da! Hâlâ aklınızı başınıza almayacak mısınız? (Enbiya suresi, 67. ayet)

***

Bu inkârcılar, biraz olsun yeryüzünde ibret nazarıyla gezip dolaşmazlar mı? Eğer böyle yapsalardı, belki bu sayede akledip duygulanacak kalplere ve gerçeği duyacak kulaklara sahip olurlardı. Ne var ki kör olan, başlardaki gözler değil, gerçekte kör olan sinelerdeki gönüllerdir! (Hac suresi, 46. ayet)

***

Hayat veren de O, öldüren de O’dur. Gece ile gündüzü aksamadan peş peşe getiren de O’dur. Hâlâ aklınızı başınıza almayacak mısınız? (Müminun suresi, 80. ayet)

Meal Karşılaştır Sûreye git Tefsiri

Nûr / 61. Ayet

لَيْسَ عَلَى الْاَعْمٰى حَرَجٌ وَلَا عَلَى الْاَعْرَجِ حَرَجٌ وَلَا عَلَى الْمَر۪يضِ حَرَجٌ وَلَا عَلٰٓى اَنْفُسِكُمْ اَنْ تَأْكُلُوا مِنْ بُيُوتِكُمْ اَوْ بُيُوتِ اٰبَٓائِكُمْ اَوْ بُيُوتِ اُمَّهَاتِكُمْ اَوْ بُيُوتِ اِخْوَانِكُمْ اَوْ بُيُوتِ اَخَوَاتِكُمْ اَوْ بُيُوتِ اَعْمَامِكُمْ اَوْ بُيُوتِ عَمَّاتِكُمْ اَوْ بُيُوتِ اَخْوَالِكُمْ اَوْ بُيُوتِ خَالَاتِكُمْ اَوْ مَا مَلَكْتُمْ مَفَاتِحَهُٓ اَوْ صَد۪يقِكُمْۜ لَيْسَ عَلَيْكُمْ جُنَاحٌ اَنْ تَأْكُلُوا جَم۪يعًا اَوْ اَشْتَاتًاۜ فَاِذَا دَخَلْتُمْ بُيُوتًا فَسَلِّمُوا عَلٰٓى اَنْفُسِكُمْ تَحِيَّةً مِنْ عِنْدِ اللّٰهِ مُبَارَكَةً طَيِّبَةًۜ كَذٰلِكَ يُبَيِّنُ اللّٰهُ لَكُمُ الْاٰيَاتِ لَعَلَّكُمْ تَعْقِلُونَ۟

Âmâ, topal ve hasta gibi özürlülerin, evlerinizde yemek yemelerinde bir sakınca yoktur. Sizin de eş ve çocuklarınızın evlerinden, babalarınızın evlerinden, annelerinizin evlerinden, erkek kardeşlerinizin evlerinden, kız kardeşlerinizin evlerinden, amcalarınızın evlerinden, halalarınızın evlerinden, dayılarınızın evlerinden, teyzelerinizin evlerinden veya anahtarları size teslim edilmiş olup bakımını üstlendiğiniz yerlerden yahut da arkadaşlarınızın evlerinden izinsiz yiyip içmenizde bir günah yoktur. Toplu halde veya ayrı ayrı yemenizde de bir günah yoktur. Evlere girdiğinizde, Allah tarafından bereketli ve feyizli bir sağlık ve esenlik dileğiyle birbirinize selâm verin. Allah, düşünüp hikmetini anlamanız için size âyetlerini işte böyle açıklamaktadır. (Nur suresi, 61. ayet)

***

Yoksa sen onların çoğunun gerçeği dinlediklerini veya akılla­rını kullandıklarını mı sanıyorsun? Onlar tıpkı hayvan sürüsü gibi­dir. Hatta izledikleri yol bakımından hayvanlardan daha şaşkın durumdadırlar. (Furkan suresi, 44. ayet)

****

Bu kez Mûsâ: “O, doğunun, batının ve ikisi arasında bulunan her şeyin Rabbidir. Eğer aklınızı çalıştırırsanız anlarsınız” diye cevap verdi. (Şuara suresi, 28. ayet)

***

Size verilen şeyler, dünya hayatının geçici nimeti ve süsüdür. Allah katındaki nimetler ise daha hayırlı ve daha devamlıdır. Hâlâ aklınızı çalıştırmayacak mısınız? (Kısas suresi, 60. ayet)

***

Gerçekten söylenen oldu ve biz aklını kullanacak bir toplum için o şehirden geriye açık bir ibret nişânesi bıraktık. (Ankebut suresi, 35. ayet)

***

İşte biz insanlar için böyle misâller veriyoruz. Fakat bunlar üzerinde ancak âlimler akıl yorar ve onlardaki gerçek mânaları anlayabilir. (Ankebut suresi, 43. ayet)

***

Yine onlara: “Gökten suyu indirip, ölümünden sonra yeryüzünü onunla dirilten kimdir?” diye soracak olsan, mutlaka “Allah’tır” derler. Buna karşılık sen de onlara de ki: “Bütün deliller kendisinin yegâne Rab ve İlâh olduğunu gösteren Allah’a hamdolsun!” Fakat insanların çoğu akıllarını kullanıp gereği gibi düşünmezler. (Ankebut suresi, 63. ayet)

***

O’nun varlığının delillerinden biri de size, hem korkuya kapıldığınız hem de yağmur geleceği umuduyla sevindiğiniz şimşeği göstermesi ve gökten su indirerek onunla ölümünden sonra yeryüzünü diriltmesidir. Gerçekten aklını kullanmasını bilen bir toplum için bunda nice dersler ve işaretler vardır. (Rum suresi, 24. ayet)

***

Allah, bizzat kendi hayatınızdan size bir misâl veriyor: Hiç, elinizin altında bulunan köle ve hizmetçilerinizden, size verdiğimiz nimetleri kullanma ve harcama konusunda sizinle eşit derecede yönetim hakkına sahip kıldığınız ve birbirinizin hakkına dokunmaktan çekindiğiniz gibi onların hakkına dokunmaktan da çekinip sözünü dinlediğiniz ortaklarınız var mı? Herhalde yoktur. O halde nasıl oluyor da yaratığımız olan şeyleri kendi mülk ve saltanatımızda bize ortak koşmaya kalkışıyorsunuz? İşte biz, aklını kullanacak bir toplum için âyetlerimizi böyle açıklıyoruz. (Rum suresi, 28. ayet)

***

Buna rağmen, gerçekten o içinizden nice nesilleri doğru yoldan saptırdı. Aklınızı kullanıp, ona göre davranmalı değil miydiniz? (Yasin suresi, 62. ayet)

***

Kime uzun ömür verirsek onu yaratılışta baş aşağı çeviririz. Hiç akıl erdirmiyorlar mı ki gidiş nereye? (Yasin suresi, 68. ayet)

***

Siz, yolculuğunuz esnâsında sabahları yıkılmış şehirlerinin harâbelerine uğruyorsunuz. (Saffat suresi, 137. ayet)

***

Yoksa onlar Allah’tan başka şefaatçiler mi edindiler? De ki: “Onlar hiçbir bağımsız mülkiyet ve hâkimiyet sahibi olmadıkları ve akıl adına hiçbir şey taşımadıkları halde yine de mi onları şefaatçi edineceksiniz?” (Zümer suresi, 43. ayet)

***

Sizi önce toprak sonra nutfe sonra aleka safhalarından geçirerek yaratan O’dur. Sonra sizi bir bebek olarak hayat alanına çıkarır. Ardından güçlü çağınıza ulaşıncaya, sonra da yaşlılar hâline gelinceye kadar sizi yaşatır. İçinizden bazıları daha önce vefat eder. Böylece her biriniz kendisi için belirlenen belli bir vakte erişirsiniz. Umulur ki bunlar üzerinde düşünüp, Allah’ın birliğini ve sonsuz kudretini anlarsınız. (Mümin suresi, 67. ayet)

***

Gerçekleri açıklayan bu apaçık kitaba yemin olsun! (Zuhruf suresi, 2. ayet)

***

Gece ile gündüzün peş peşe gelmesinde, Allah’ın gökten yağmur indirip onunla yeryüzünü ölümünden sonra diriltmesinde ve rüzgârları değişik yönlerden estirmesinde de aklını kullanan bir toplum için nice deliller vardır. (Casiye suresi, 5. ayet)

***

Rasûlüm! Seni evinin odalarının dışından yüksek sesle çağıranlara gelince, onların çoğu aklı ermez düşüncesiz kimselerdir. (Hucurat suresi, 4. ayet)

***

Şunu bilin ki Allah, ölümünden sonra yeryüzünü nasıl tekrar diriltiyorsa, aynı şekilde yer gibi katılaşmış kalplerinizi de zikir ve Kur’an tilâvetiyle yeniden diriltir. Şüphesiz biz, aklınızı kullanmanız için kudretimizi gösteren delilleri böylece açıklamış bulunuyoruz. (Hadid suresi, 17. ayet)

***

Onlar toplu olarak sizinle savaşamazlar; ancak müstahkem kaleler içinde veya siperlerin arkasından korka korka savaşırlar. Kendi aralarındaki çatışmaları ise çok şiddetlidir. Sen onları dışarıdan birlik içinde sanırsın; halbuki kalpleri darmadağınıktır. Çünkü onlar, akıllarını kullanamayan bir gürûhtur. (Haşr suresi, 14. ayet)

***

Sonra şöyle hayıflanırlar: “Eğer uyarılara kulak vermiş veya aklımızı kullanıp gerçekler üzerinde düşünmüş olsaydık, şimdi şu çılgın alevli ateşin yoldaşları arasında bulunmazdık!” (Mülk suresi, 10. ayet)

Kaynak: kuranvemeali.com

İslam ve İhsan

İSLAM DİNİNDE AKLIN ÖNEMİ

İslam Dininde Aklın Önemi

AKIL İLE İLGİLİ AYETLER

Akıl ile İlgili Ayetler

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.