Ahiret: Ebedi Yurdumuz

Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu haftaki cuma hutbesi “Ahiret: Ebedi Yurdumuz” başlığıyla yayınlandı.

“Ahiret: Ebedi Yurdumuz” başlığıyla yayınlanan bu haftaki cuma hutbesinde, Rabbimizin takdir ettiği kadar bir ömür sürüp, sonra da ebedi olan ahirete göç edeceğimiz bildirildi.

Hutbede, Ahirete imanın dünya hayatımıza yön vermesi; ebedi hayat düşüncesinin özümüzle, sözümüzle ve yaşantımızla bizi iyi bir insan, ideal bir mümin kılması gerektiği ifade edildi.

18.08.2023 tarihli cuma hutbesi...

AHİRET: EBEDİ YURDUMUZ

Muhterem Müslümanlar!

Geçici olan şu dünyada hepimiz birer yolcuyuz. Rabbimizin takdir ettiği kadar bir ömür sürüp, sonra da ebedi olan ahirete göç edeceğiz. Ahiret, dünyada yapıp ettiklerimizin karşılığını bulacağımız ebedi yurdumuzun adıdır. Ahirete iman ise altı iman esasından biridir.

Aziz Müminler!

Kıyamet mutlaka vuku bulacak, dünya hayatı bütün çekiciliği ve cazibesine rağmen bir gün sona erecektir. Bütün insanlar mahşerde Cenâb-ı Hakk’ın huzurunda toplanacak, günahlarımız ve sevaplarımız Mîzan adı verilen şaşmaz terazide tartılacaktır. Amel defterimiz önümüze açılacak,  اِقْرَأْ كِتَابَكَۜ كَفٰى بِنَفْسِكَ الْيَوْمَ عَلَيْكَ حَس۪يباًۜ “Kitabını oku! Bugün sana hesap sorucu olarak kendi nefsin yeter.”[1] denilecektir. Dünyada iman edip salih amel işleyenler ve güzel ahlakı düstur edinenler, Allah’ın rahmetine nail olacak ve cennete gireceklerdir. Bu hayatta sorumluluklarını ihmal edenler ise karşılığında cehennemde cezalarını çekeceklerdir.   

Kıymetli Müslümanlar!

Ahirete iman, dünya hayatımıza yön vermelidir. Hesap bilinci, bizi kötülüklerden alıkoymalı, iyiliklere yönlendirmelidir. Ebedi bir hayat düşüncesi, özümüzle, sözümüzle ve yaşantımızla bizi iyi bir insan, ideal bir mümin kılmalıdır. Peygamber Efendimiz (s.a.s) bir hadislerinde şöyle buyurmaktadır: “Allah’a ve ahiret gününe iman eden, komşusuna eziyet etmesin. Allah’a ve ahiret gününe iman eden, misafirine ikramda bulunsun. Allah’a ve ahiret gününe iman eden, ya hayır söylesin ya da sussun!”[2] 

Değerli Müminler!

Ahirete iman eden mümin, kendisiyle, ailesiyle, çevresiyle, canlı cansız bütün yaratılmışlarla barışık yaşar. Onun elinden ve dilinden hiç kimseye zarar gelmez. O, bir başkasının malına, canına, iffet ve onuruna kastedemez.

Hesap gününe inanan mümin, eşine iyi davranır. Evlatlarından şefkat ve merhameti esirgemez. Anne-babasının duasını almanın ve rızalarını kazanmanın gayretinde olur. Akraba ve komşularının hakkını gözetir. Yetime, yoksula, dara düşene el uzatır.

Ebedi hayata iman eden mümin, kötülüklerden uzak durur. Kin, ihtiras, haset ve düşmanlık gibi olumsuz duygularla hareket etmez. Kul ve kamu hakkı yemez. Kazancına haram bulaştırmaz. Huzuru ve mutluluğu, mal ve mülkte, makam ve mevkide, şan ve şöhrette değil, Allah’a imanda, ibadetlerin hazzında ve ahlakın güzelliğinde arar.

Aziz Müslümanlar!

Bu dünyada ne ekersek ahirette onu biçeceğiz. Dünyada iyilik adına ne yaparsak ahirette onu göreceğiz. Dünyada hayır ve sadaka adına ne verirsek ahirette onu bulacağız. Öyleyse dünya hayatının geçici hevesleri bize ahireti unutturmasın. Rabbimizin, “Ey insanlar! Şüphesiz Allah’ın vaadi gerçektir. Sakın dünya hayatı sizi aldatmasın…”[3] uyarısı aklımızdan çıkmasın. Ahirette bizi mahcup edecek her türlü söz ve davranıştan sakınalım. Unutmayalım ki, Rabbimiz, bizleri yaptıklarımızdan ve yapma imkânına sahip olduğumuz halde yapmadıklarımızdan da hesaba çekecektir.

Hutbemi bir ayet mealiyle bitiriyorum: “Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakının ve herkes, ahirete önceden ne göndermiş olduğuna baksın. Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.”[4]

Dipnotlar:

[1] İsrâ, 17/14. [2] Buhârî, Edeb, 3. [3] Fâtır, 35/5. [4] Haşr, 59/18.

Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü

İslam ve İhsan

AHİRETE İMAN NEDİR?

Ahirete İman Nedir?

AHİRET YOLCULUĞU

Ahiret Yolculuğu

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.