Ahir Zamanda İlim Azalır Cehalet Artar

“İlmin kaldırılması” hadisi ne anlama gelir? Ahir zaman alametlerinden alimin ve ilmin azalması, cehaletin artması.

Hadîs-i şerîfte buyrulur:

“Kur’ân’ı öğreniniz ve onu insanlara öğretiniz. Ferâiz ilmini öğreniniz ve onu insanlara öğretiniz. İnsanlar üzerine öyle bir zaman gelmesi yakındır ki, iki kişi ferâize dâir bir mesele üzerinde tartışırlar da aralarında hüküm verip meseleyi hâlledecek bir âlimi bulamazlar.” (Heysemî, IV, 223)

Dînî ilimleri öğrenip yaşamak, Müslümanlara farzdır. İnsanların dînî duygularının zayıflaması sebebiyle İslâmî ilimlerle yeterince meşgul olmamaları ve bunun neticesinde dinlerini ihlâsla yaşayamamaları da kıyâmetin alâmetlerinden biridir.

“LA İLAHE İLLALLAH” DEMEK FAYDA SAĞLAR MI? DİYENE CEVAP

Diğer bir hadîs-i şerîfte de şöyle buyrulmaktadır:

“Elbisenin nakışı silinip gittiği gibi İslâm da silinip gider. Hattâ oruç nedir, namaz nedir, hac ve umre nedir, sadaka nedir bilinmez. Allah Teâlâ’nın Kitâb’ı (Kur’ân-ı Kerîm) bir gecede kaldırılıp götürülür, yeryüzünde ondan tek bir âyet bile kalmaz. Birtakım çok yaşlı erkekler ve kadınlar kalır ve:

«‒Biz atalarımıza yetiştik, onlar; “Lâ ilâhe illâllah” cümlesini söylüyorlardı, biz de onu söylüyoruz!» diyecekler.”[1]

Huzeyfe -radıyallâhu anh- bu hadîsi nakledince yanında bulunan Sıla -radıyallâhu anh- kendisine:

“–O yaşlılar, namaz nedir, oruç nedir, hac nedir, sadaka nedir bilmezken «Lâ ilâhe illâllah» cümlesi onlara bir fayda sağlar mı?” dedi.

Huzeyfe -radıyallâhu anh- (bu suâle) cevap vermedi. Ama Sıla -radıyallâhu anh- bu sorusunu üç kere tekrarladı. Her seferinde Huzeyfe -radıyallâhu anh- ondan yüz çevirdi. Sıla -radıyallâhu anh- bir defa daha tekrar edince:

“–Ey Sıla, kelime-i tevhîd onları (hiç değilse ebedî bir) Cehennem’den kurtarır.” dedi ve bunu üç kere tekrar etti. (İbn-i Mâce, Fiten, 26)

İLMİN KALDIRILMASI HADİSİ

Yine Resûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle buyurmuşlardır:

“İlmin kaldırılması, cehlin kökleşmesi, içkinin içilmesi ve zinânın çoğalması, kıyâmet alâmetlerindendir.” (Buhârî, İlim, 21)

Dînî ilimlere dâir umûmî cehâlet, bugün açıkça müşâhede edilen bir husustur. Aynı şekilde içki ve zinânın yaygınlaşması da herkes tarafından kabul edilen acı bir gerçektir. Bu çağda zinânın suç kabul edilmesini gerilik sayan, nefsânî arzularının tatmini önünde hiçbir sınır tanımayan ve dolayısıyla Allah Resûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in ifâdesiyle “merkepler gibi herkesin gözü önünde zinâ etmek isteyen”[2] kimselerin durumu, üzerlerine kıyâmet kopacak o en fenâ, en tâlihsiz kimselerin hâlinden farksızdır.

Burada zikredilen günahlar, dünya ve âhiretin kendisiyle ayakta durduğu ve korunduğu zarûrât-ı dîniyyenin bozulduğunu gösterdiği için husûsiyle zikredilmiştir. İlmin ortadan kalkması “dîn”in bozulmasına, içki “akl”ın gitmesine, zinâ “nesl”in ifsâd olmasına, fitnelerin çoğalması da “can” ve “mal”ın zarara uğramasına sebep olur. Hâlbuki müslümanların en mühim vazifesi, bu beş şeyi korumaktır. “Zarûrât-ı hamse” denilen bu beş mühim esâsın bozulması, âlemin harap olacağının en büyük habercisidir. Zira insanoğlunun ilânihâye başıboş bırakılmayacağı, ilâhî bir vaattir.[3] Resûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’den sonra peygamber de gelmeyeceğine göre, bu emanetleri zâyî eden insanların artık helâk edileceği muhakkaktır.

Dipnotlar:

[1] Nitekim buna benzer hâller, komünizmin ağır baskıları altında kalan Orta Asya’da, bilhassa Çin ve Rusya’da senelerce yaşanmıştır.

[2] Müslim, Fiten, 110. Ayrıca bkz. Tirmizî, Fiten, 59; İbn-i Mâce, Fiten, 33.

[3] Bkz. el-Kıyâme, 36.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Ebediyet Yolculuğu, Erkam Yayınları

 

İslam ve İhsan

LA İLAHE İLLALLAH NE DEMEK?

La İlahe İllallah Ne Demek?

KIYAMETİN KÜÇÜK ALAMETLERİ

Kıyametin Küçük Alametleri

KIYAMET GÜNÜ ALAMETLERİ

Kıyamet Günü Alametleri

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.