Abdullah Bin Hubeyk (k.s.) Kimdir?

Abdullah bin Hubeyk (k.s.) kimdir? Abdullah bin Hubeyk (k.s.) hayatı, ilmi yönü, görüşleri ve hakkında kısaca bilinmesi gerekenler...

Adı Abdullah bin Hubeyk, künyesi Ebû Mu­ham­med, nisbesi Kufî, Antâkî. Kûfede doğdu. Musul civarında bulundu. Hayatının bü­yük bir bölümünü Antakya’da geçirdi. Süf­yan Seurî meslekine bağlıydı. O ekolden pek çok sûfî ile görüştü. Tasavvufta üstadı Yu­suf bin Esbât’tır. Suriyeli Feth bin Şahraf el Mevsılî ile görüştü. Zühd konusunda bu üm­metin Hz. Yahya’sı sayılır. Yûsuf bin Es­bât’tan hadis rivayet etti

EDEB: HADDİNİ BİLMEK

“Kişinin haddini bilmesi en büyük edebdir” sözünün sahibi olan Abdullah bin Hubeyk, talebesi Feth Mevsılî’yi ilk tanıdığında şöyle nasihat etmişti:

“Ey Horasanlı, insanın başını sıkıntıya sokan dört şey vardır.: Göz, dil, kalp ve nefsin istekleri. Gözüne sahip ol, onunla helâl olmayan şeylere bakma! Dilini koru, dilinle Allah’ın kalbinde olduğunu bildiği şeyin aksini söyleme! Kalbine dikkat et, gönlünde hiçbir müslüman için kin ve hased duygusu bulunmasın!”

Allah’ın sonsuz ihsanına rağmen isyanda ısrar edenleri şöyle uyarırdı:

“Sana iyilik edene bile kötülük ediyorsun. Kötülük edene nasıl iyilik edebilirsin?”

Tamaı insanı esir eden en büyük düşman olarak görür, şöyle nasihat ederdi: “Hayatında diri kalmak isteyen kalbinde tamaa yer vermesin. Çünkü tamâkâr, tama zincirine bağlanmış ölüye benzer. Kalpteki tama kalpleri mühürler, mühürlü kalp de ölüdür. Kalp aslında iman mahallidir. Kanâat ve zikir ona arkadaş olduğunda orada tama ve gaflet bulunmaz. Müminin kalbi tamakâr olamaz, nefsin şehvet ve arzularına uyamaz. Tama ve şehvet vahşetin yani sıkıntının sonucudur. İman ise üns yani dostluk işidir. İnsanlar Rabb’larına olan ünsiyetleri ölçüsünde insanlarla da ünsiyet kurarlar.

Şöyle öğüt verirdi:

Yarın kıyamet gününde sana zararı dokunacak şeylerden başkasını kendine dert etme! Yarın seni sevindirecek olan şeyden başkasına da sevinme!

ÜMİD VE KORKU DENGESİ

Ümid ve korku konusunda şunları söylerdi: Korkunun en faydalısı, günah işlemene engel ve elden kaçırdığın fırsatlar için uzun uzun üzülmene sebep olan; geriye kalan ömür husûsunda seni devamlı olarak düşündüren korkudur. Ümidin en faydalısı ise amel etmeni kolaylaştırandır.

Ümid üç türlüdür:

  1. İyi amel işleyip kabul edilmesini umanın ümidi,
  2. Kötü iş yapan ve tevbe ederek bağışlanmasını umanın ümidi,
  3. Aralıksız olarak günah işleyen ve Allah’ın kendisini affedeceğini umanın ümidi. Bu ümit sahte bir ümiddir. Çünkü ameli olan kimsenin, korkusu ümidine galip olmalıdır.

Amel, ihlas ve sıdk üçlüsünü şu sözlerle değerlendirirdi: “Amelde ihlas amelden daha zordur. Kul kendisiyle Allah arasındaki hususlarda hakîkî mânâda, tam olarak sıdk üzere bulunsa Allah onu gayb hazînelerine vakıf kılar.”

Derdi ki: Allah Teala kalpleri zikir için yarattığı halde onları şehvet doldurmuştur. Kalplerden şehveti silecek olan yalnız Allah korku ve sevgisidir.

Hakk yolda yarışı öğütlerdi: “Allah yolunda başkasının seni geçmesine fırsat vermemeye gücün yetiyorsa bu yarışa devam et! Mevlâ’ya hiçbir şeyi tercih etme!

ÜLFET VE ÜNS EHLİ

Ülfet ve üns ehli kişilerin azalmasından şikayet eder, şöyle konuşurdu: “Yeryüzünde sıkıntılı, ünsiyetten uzak kimselerden başkası kalmadı. Ben de onlardan biriyim.”

Sordular:

– Tavır ve davranışlarınızda Hakk’a bağlılığımız nasıl belli olur?

– Aleyhine bile olsa, insanlara adaletle muamele ederek; senden aşağıda bulunandan bile gelse, Hakk’ı kabul ederek, diye cevap verdi.

Ameline güvenenleri şöyle uyarırdı: “İşlediğin en faziletli amele güvenerek azâb olunmaktan korkmazsan helak olursun.”

Ehl-i Kur’an’ın isyana düşmesine hiç dayanamazdı. Derdi ki: “Ehl-i Kur’an bir günah işleyeceği zaman göğsündeki Kuran, lisan-ı hal ile ona şöyle seslenir: Allah.’a and olsun ki sen beni bu iş için ezberlemedin. O günahkâr Kur’an okuyucusu, eğer bu sesi duyabilecek olsa Allah’tan haya ederek düşer ölürdü.

İBÂDET LEZZETİ

Bir müslüman için en büyük ilâhî cezanın duâ ve ibâdetin lezzetinin kalpten alınması olduğuna inanır ve şöyle anlatırdı: İsrailoğullarından bir âbid Cenab-ı Hakk’a: “Şu kadar zamandan beri sana isyandayım, fakat beni cezalandırmadın?” diye münâcâtta bulunur. Bunun üzerine Allah Tealâ devrin nebîsine vahyederek buyurdu ki: “Seni hayli zamandan beri cezâya çarptırdım, fakat sen farkında değilsin. Düşünsene bir kere ne kadar zamandan beri yaptığın duâ ve münacâtının tadını almıyorsun. Bundan daha büyük ceza olur mu?”

O, boş şeylerle uğraşmanın, lüzumsuz şeylere kulak vermenin kalpteki ibadet ve tâattan zevk alma duygusunu söndürdüğüne inanır, bağlılarını gönül uyanıklığına teşvik ederdi.

- rahmetullahi aleyh -

Kaynaklar:

Sülemî, s. 141-145; Ebu Nuaym, X, 168-171; Kuşeyn, I, 110; Hücvîrî, s. 160-16; İbnul-Cevzî, IV, 280-281; Attâr, s. 414-415; İbnü’l-Mulakkın, s. 338-339; Câmî, s. 66; Şârânî, I, 71; Münâvî, I, 462-463.

Kaynak:  Prof. Dr. H. Kâmil YILMAZ, Gönül Erleri, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

HALLAC-I MANSUR (K.S.) NEDEN İDAM EDİLDİ?

Hallac-ı Mansur (k.s.) Neden İdam Edildi?

HALLAC-I MANSUR’A (K.S.) ATILAN GÜL

Hallac-ı Mansur’a (k.s.) Atılan Gül

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.