Abdesti Bozan Haller Nelerdir?

Abdesti bozan haller nelerdir? Abdest hangi durumlarda bozulur? Hak mezheplere göre abdesti bozan durumlar.

Abdesti bozan durumlar nelerdir?

ABDESTİ BOZAN 10 ŞEY

Aşağıdaki şeylerden herbiri abdesti bozar:

1. Önden veya arkadan idrar, dışkı, kan, menî, mezî, vedî gibi bir sıvının çıkması. Allah Teâlâ, abdest alması gereken kişiden söz ederken; “Sizden biri ayak yolundan gelmişse...” [1] buyurmuştur. Burada kinaye yoluyla bü­yük ve küçük abdest bozma kastedilmiştir. Diğer yandan Allah elçisi özür (istihaza) kanı görmekte olan Fâtıma binti Ebî Hubeyş’e şöyle buyurmuştur: “Eğer bu, ay başı kanı ise, bilinen siyah bir kandır. Şayet böyle ise namaz kılma. Başka türlü ise o vakit abdest al ve namaz kıl. Bu, çatlak damardan gelen bir kandır.” [2]

2. Arka taraftan yel çıkması. Hz. Peygamber, yellenip yellenmediğinde şüpheye düşen kimsenin ses veya bir koku duymadıkça abdestinin bozulmayacağını bildirmiştir.[3]

3. Vücudun herhangi bir yerinden kan, irin veya başka bir sıvının çıkması. Ağızdan çıkan akıcı haldeki kan, tükürükten fazla veya ona eşitse abdesti bozar. Vücuttan çıkan kan, akmadığı veya çıktığı yerin çevresine yayılmadığı sürece abdesti bozmaz. Yaradan çıkan irin veya sarı suyun hükmü de böyledir. Bu sıvıların el veya bir bezle silinmesi zarar vermez.

Şâfiî ve Mâlikîler’e göre, idrar ve dışkı yolları dışında vücuttan çıkan kan ve benzeri sıvı maddeler abdesti bozmaz.

Hanefîlere göre vücuttan çıkan kanın abdesti bozması aşağıdaki hadislere dayanır: “Her akan kandan dolayı abdest almak gerekir” [4] “Her kim namazda iken kusar veya burnundan kan akarsa, namazdan çıksın ve gidip abdest alsın. Ondan sonra da konuşmadığı sürece gelsin, namazını bıraktığı yerden tamamlasın.” [5] “Bir iki damla kan çıkmasından dolayı -akan bir kan olması durumu dışında- abdest almak yoktur” [6]

Şâfiî ve Mâlikîler’e göre ise vücuttan çıkacak kan abdesti bozmaz. Dayandıkları delil, Hz. Enes’in naklettiği şu hadistir: “Rasûlullah (s.a.s) kan aldırdı ve abdest almaksızın  namaz kıldı. Kan aldırdığı yerleri yıkamanın dışında bir şey yapmadı.” [7] Diğer yandan, Rasûlullah (s.a.s) Zâtu’r-Rıkâ Gazvesi’nde iken, bir adama ok isabet etmiş, kan akarken rüku ve secdeye vararak namazını tamamlamıştır. Rasûlullah (s.a.s) bu sahabîye ses çıkarmamıştır.[8]

4. Ağız dolusu kusmak: Hz. Peygamber; “Kusmak abdesti bozar” [9] buyurmuştur. Ağız dolusu yiyecek, su, pıhtılaşmış kan veya safra gibi şeyleri çıkarmak abdesti bozar. Balgam ise nereden gelirse gelsin tükürük hükmünde olup abdesti bozmaz.

Şâfiî ve Mâlikîler’e göre ise kusmakla abdest bozulmaz[10]

5. Aklın idrak gücünü gideren durumlar abdesti bozar. Uyumak, bayılmak, akıl hastası olmak, sarhoşluk veya sar’a nöbeti bunlar arasında sayılabilir.

Yan yatarak veya bağdaş kurarak veya dirseklere dayanarak yahut namaz dışında secde eder gibi bir halde uyumak abdesti bozar. Yine herhangi bir şeye yaslanıp, yaslandığı bu şey çekildiği takdirde düşecek durumda olur ve kalçaları da yerde bulunmazsa abdest bozulur. Çünkü gevşeme hali, bu şekildeki bir yaslanma ile son noktasına ulaşmış bulunur. Şâfiîler’e göre ise bu son durumda, kalçalar yere iyice oturmuş ise abdest bozulmaz. Çünkü böyle bir durumda herhangi bir şeyin çıkmayacağından güvende olunur.

Uyku ile birlikte hissetme duyusu kaybolur. Bu durumda, kalçalar boşlukta kalırsa, gevşeme hali sebebiyle yellenme meydana gelebilir. Burada abdestin asıl bozulma sebebi işte bu yellenme halidir. Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: “Göz makatın bağıdır. Bu bakımdan uyuyan kimse abdest alsın.” [11] “Göz makatın bağıdır. Gözler uyuduğu zaman bağ çözülmüş olur.” [12]

Bu duruma göre, namazda kıyamda, rüku veya secdede iken yahut namaz dışında bu durumlarda olup uyumakla abdest bozulmaz.

6. Cinsel ilişki veya aşırı (fâhiş) temas ve dokunma: Cinsel ilişkinin abdesti bozduğunda şüphe yoktur. Hanefîlere göre, kadının çıplak bir yerine mücerred dokunmak abdesti bozmaz. Ancak bu dokunma bir kadına, engelsiz veya çok ince bir engel ile karın veya cinsel organların birbirine dokunması şeklinde aşırı olursa, her ikisinin de abdesti bozulur. Burada mezînin çıkması da şart değildir. İmam Muhammed’e göre ise, bu durumda bir ıslaklık, bir mezî görülmedikçe abdest bozulmuş olmaz.

Kadına mücerred olarak dokunmanın abdesti bozmadığı görüşü şu delillere dayanır: Kur’an-ı Kerim’de abdest veya boy abdesti alması gereken kişilerden söz edilirken; “Yahut da kadınlara dokunmuşsanız...” [13] buyurulur. Âyetteki, dokunmak (lems- mülâmese) İbn Abbas’a göre cinsel temasta bulunmak demektir. Bu mecaz anlamıdır. Hanefîler bu anlamı esas almıştır.

Şâfiîler ise, “mülâmese” nin gerçek anlamını esas alarak, bunun “el ile yoklamak veya tenlerin birbirine değmesi veya elle dokunmak” anlamlarına geldiğini söylemişlerdir. Bu yüzden Şâfiîler’e göre, erkeğin nesep, süt veya sihrî hısımı gibi mahremleri dışında kalan, kendi eşi veya yabancı bir kadına aralarında herhangi bir engel bulunmaksızın dokunması her ikisinin de abdestini bozar. Ancak kadının saçları, dişleri veya tırnakları bunun dışındadır. Mâlikîler ve Hanbelîler ise kadının tenine dokunmayı “haz ve şehvet duyma” ile sınırlandırmışlardır.

Hanefîler bu konuda şu hadislere dayanırlar: Hz. Âişe şöyle demiştir: “Peygamber (s.a.s), eşlerinden birisini öper, sonra da abdest almaksızın namaz kılardı.” [14] “Rasûlullah (s.a.s) ben onun önünde boylu boyunca yatmış olduğum halde namaz kılardı. Vitir kılmak isteyince, ayağıyla bana dokunurdu.” [15] Hz. Âişe’nin naklettiği bu hadislerde kadına dokunmanın abdesti bozmadığına delil vardır.

7. Namazda, yakınındaki kişilerin duyabileceği bir sesle gülmek. Buna dilimizde kahkaha ile gülmek denir. Hadiste; “Sizden biriniz namazda iken kahkaha ile gülerse abdesti ve namazı birlikte iade etsin.” [16] buyurulur. Bunun namazı bozması, namaz kılana bir ceza olması ve tekrarını önlemek içindir. Namazın dışında kahkaha ile gülmek ise abdesti bozmaz.

Hanefîler dışında çoğunluk mezhep imamlarına göre, bu durumda sadece namaz bozulur.

8. Mestler üzerine mesihten itibaren mukîm için bir günün, yolcu için üç günün geçmiş olması veya bunların belirtilen süreleri içinde ayaktan çıkarılması.

9. Özürlü olan kimsenin aldığı abdestte, namaz vaktinin çıkması.

10. Teyemmüm yapmış olan kimsenin suya ulaşması. Bu son üç madde ayrıca kendi konuları içinde incelenecektir.[17]

Hanefîler dışındaki üç mezhebe göre bir kimsenin kendi cinsel organına dokunması abdesti bozar.[18]

Mâlikîler dışında üç mezhebe göre abdest aldığını kesin olarak bilen kimse, abdestinin bozulup bozulmadığında tereddüt etse, istishâb deliline[19] göre abdestli sayılır.

Yukarıda belirtilen miktar ve ölçülerin altında kalan durumlar abdesti bozmaz. Buna göre; ağlamak, gözden yaş gelmesi, bir yara kabuğunun kan çıkmaksızın düşmesi, tükürük ve sümüğe az miktarda kan karışması, ağız dolusu olmayan kusma, ısırılan elma, ayva gibi sert bir meyve veya kullanılan misvak ve diş fırçası üzerindeki akıcılığı olmayan kan, sivrisinek, pire gibi haşerâtın emdiği kan, namazda sessiz gülme, namazda uyuklama, tırnak kesme ve tıraş olma, ilke olarak abdesti bozmaz. Abdest organlarından birisini yıkayıp yıkamadığında, daha sonra tereddüt eden kimse, bu durum sıkça oluyorsa, yoğunlaşmış kanaatine göre davranır.

Diğer yandan abdestin bozulup bozulmadığıyla ilgili görüş ayrılığı bulunan konularda ihtiyatlı davranmak daha uygundur. Özellikle imam olan kimselerin, cemaatin de mezhep durumunu dikkate alarak, abdestinin diğer mezheplere göre de bozulmamış olmasına özen göstermesi şart değilse de, güzel bir davranış olur.

Dipnotlar:

[1] Mâide, 5/6 [2] Ebû Dâvud, Tahâre, 109; 110; Nesaî, Tahâre, 137, Hayz, 6. [3] Buhârî, Vudû’, 34 [4] Zeylâî, Nasbu’r-Râye, I, 37; İbnu’l-Hümâm, age,, I, 39. [5] Zeylâî, age,, I, 38; Şevkânî, age,, I, 187; Mâlik, Muvatta’, Tahâre, 46, 47. [6] Zeylâî, age, 44; Şevkânî, age, I, 189 [7] bk. Buhârî, İlim, 5,Vüdû’, 34; Müslim, Hayz, 18; Nesâî, Tahâre, 111, Gasl, 28; İbn Mâce,Tahâre, 64-70. [8] Buhârî, Vudû’, 34 [9] Tirmizî, Tahâre, 64 [10] Zühaylî, age, I, 270 [11] İbn Mâce, Vudû’, 62; Ebû Davud, Tahâre, 79; İbn Hanbel, I, 111. [12] Darîmî, Vudû’, 48. [13] Mâide, 5/6. [14] Ebû Dâvud, 68; Tirmîzî, Tahâre, 63; İbn Hanbel, VI, 210. [15] Şevkânî, age, I, 196. [16] Zeylâî, age,, I, 47-54 [17] Abdesti bozan haller için bk. Kâsânî, Bedâyiu’s-Sanâyi’, I, 24-33; İbnü’l-Hümam, age, I, 24-37; Meydânî, Lübâb, I, 17-20; İbn Âbidîn, age, I, 124-138; Şürunbülâlî, age, s. 14 vd.; Zeylai, Tebyînü’l-Hakâik, I, 7 vd. Şirâzî, Mühezzeb, I, 22 vd.; İbn Rüşd, age, I, 168 vd. [18] Buhârî, İlm, 53, Salât, 9, Hac, 21; Ebu Dâvud, Tahâre, 69; Tirmîzî, Tahâre, 61; İbn Hanbel, Müsned, II, 223; Zeylâî, age, I, 54, 60; Şevkânî, age, I, 198¸ Zühaylî, age, I, 278. [19] Fıkıh usûlünde fer’î bir delil olup; bir şeyin değiştiğini gösteren bir delil bulunmadığı sürece, o şeyin devam etmekte olduğuna hükmetmek demektir.

Kaynak: Prof. Dr. Hamdi Döndüren, Delilleriyle İslam İlmihali, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

ABDESTİ BOZAN DURUMLAR NELERDİR?

Abdesti Bozan Durumlar Nelerdir?

ABDEST NEDİR?

Abdest Nedir?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.