Uzakdoğuda Bir İslam Adası: Moro

Filipinler'deki 7 bin adadan biri olan Mindanao Adası etnik çeşitliliği, tarihi, gelenekleri, kültürel etkinlikleri, yer altı kaynakları, doğal güzellikleri, bağımsızlık mücadelesinin yanı sıra İslam beldesi olmasıyla da dikkat çekiyor.

Güneydoğu Asya'da, tropikal adaları, beyaz kumsalları, yüzlerce yıllık pirinç tarlaları, zengin sualtı çeşitliliği, aktif volkanları ve kalabalık metropolleriyle yüzen bir cennet olan Filipinler'in 7 bin adasından biri olan Mindanao Adası, İslam beldesi olması ile dikkat çekiyor.

117 bin kilometrekare alana sahip Mindanao Adası, Filipinler’in üçte birinden fazlasını teşkil ediyor. Ülkedeki Hristiyanlardan daha eski bir tarihe sahip olan Müslümanlar, 13 yerli kabileden meydana geliyor.

Adada yaşayan Moro Müslümanları pek çok Afrika ve Ortadoğu halkı ile benzer bir kaderi paylaşıyor. Yüzyıllar boyunca sömürgeci İspanyollar ve Amerikalılara karşı mücadele eden, vatanlarından kopartılmaya çalışılan, 20. yüzyıla kadar kendi bağımsız devletlerinde yaşayan Müslüman Moro halkı, bugün yaklaşık 10 milyon nüfusa sahip. Müslümanların en yoğun yaşadığı vilayetler sırası ile Maguindanao, Lanao del Sur ve Sulu.

Etnik çeşitliliği, tarihi, gelenekleri, çok sayıda kültürel etkinlikleri, yer altı kaynakları, doğal güzellikleri ve bağımsızlık mücadelesiyle bilinen Mindanao Adası Müslümanlar için tarihi bir öneme sahip.

Öyle ki adanın bazı köylerinde hala Osmanlı halifesi adına hutbe okutuluyor. Padişahlığı döneminde Moro Müslümanlarının sorunlarıyla yakından ilgilenen, ihtiyaç duyulan bölgelere hoca gönderen 2. Abdülhamid Han, Moroluların gönlünde yer etmiş bir şahsiyet.

CAMİ VE MEDRESELERDE İSLAMİ EĞİTİM

Toprakları elinden alınarak ülkenin güneyine sürülen Müslümanların elinde kalan son kara parçası ve var olma mücadelesinin de merkezi olan adadaki çok sayıda cami ile yakınında bulunan medresede vakit ve cuma namazları kılınırken, çocuklara din eğitimi veriliyor.

Morolular cuma ve bayram namazlarına büyük önem veriyor. Sokaklar dini bayramlarda rengarenk elbiselerle koşturan çocuklarla dolup taşarken, camilerden Kur'an-ı Kerim sesleri yükseliyor.

Zengin doğal kaynakları ve stratejik konumu nedeniyle önem arz eden adada demir, kurşun, çinko, krom gibi madenler bulunuyor. Tarımın yaygın olduğu adada balıkçılık da ekonomide önemli bir yer tutuyor.

Adada 80'in üzerinde yerel dil bulunmasından dolayı, dilde birlik sağlanabilmesi için resmi dil olarak İngilizce kullanılıyor.

İSLAM HUKUKU HAKİM

Mindanao Adası, geniş ve verimli tarım arazileri, iş fırsatları, zengin deniz ürünleri, balta girmemiş bakir ormanları, çeşitli meyve ve sebzeleriyle 1950’li yılların başında "Sözler Kıtası" olarak tanımlanıyordu. Günümüzde ise kısa vadeli kazançlar için tekelleştirilen ve sömürüye açılan doğal kaynakları, tarım arazileri, maden yatakları ve geniş ormanlarıyla pek çok insanın yoksulluk, mahrumiyet ve güvensizlik içinde yaşadığı bir yere dönüşmüş durumda.

Bölgede yaşayan nüfusun büyük bölümü geçimini çiftçilikten pirinç, mısır, tapyoka ve muz üretiminden sağlarken, yaklaşık yüzde 40'ı hayvancılık yapıyor.

Bölge halkı için tarım ve hayvancılığın yanı sıra el sanatları, özellikle hasır yapımı ve oymacılık da ekonomik olarak önemli bir gelir kapıları arasında.

FİLİPİNLER'E İSLAM'IN GELİŞİ

İslamiyet, Filipinler'deki adalara Arap Yarımadası’ndan ticaret yolları üzerinden gelirken, daha sonra yerli halkla evlenen Müslüman davetliler ve tacirler aracılığıyla güney Filipinler'de yayıldı.

15. yüzyılın ortasına gelindiğinde İslam dini kıyı bölgelerden dağlık kesimler ve içlerine doğru yayıldı, kıyı ağaları İslam'ı benimsedi ve bölgede İslami eğitim öğretim zamanla kurumsallaşmaya başladı.

1946 yılında ABD sömürge yönetimi tarafından Hıristiyan Filipinler idaresine bırakılmasıyla Müslümanlar bağımsızlığını kaybetti.

Moro halkı bu tarihten itibaren bağımsız günlerine geri dönmek için siyasi müzakere yollarını kullanmaya başladı.

Ancak siyasi müzakerelerin sonuç vermemesi ve Müslüman halkı hedef alan saldırıların etnik temizliğe dönüşmesi, Moro Müslümanlarının kendilerini korumak amacıyla 1970'li yıllarda silahlı mücadele kararı almasına neden oldu.

40 yılı aşkın süre Filipinler devleti ile Morolu Müslümanlar arasında devam eden çatışmalarda 120 binden fazla kişi hayatını kaybetti, 2 milyon kişi mülteci durumuna düştü.

Kaynak: AA

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.