vazife

Mevki ve Makamın Cekiciliğine Karşı Sabretmek

Bazı mevki ve makamlar insana câzip gelir. Bu tür meyillere karşı  koyup sabretmek gerekir. Bu hadis bunu tesbit etmektedir.

İslamî Paradigmayı Anlamak

Allah’ı unutmamak ruhsal zindeliğimizin, yaşama sevincimizin, saâdet ve mutluluğumuzun temel şartıdır. Yüce Yaratıcımızın beğeneceği bir hayat yaşamak O’nu sürekli gündemde tutmakla mümkün oluyor.

Vazifede İhmâl Kul Hakkıdır

Osmanlı alimi Molla Fenârî'nin vazifesini ihmal etmesinden ötürü kendisine kestiği cezanın ibretlik hikâyesi.

İdarecilik Talep Edenlere Verilmez

Vazife, isteyene değil, liyâkat kesbedene verilmelidir. Hatır için ya da başka mülahazalarla yapılan tayinler ve görevlendirmeler, kul hakkına giren meselelerdir.

Vazife Liyakat İster

Âdil olabilmek, kişilik zemininde çok büyük değerlerin oturmasını gerekli kılar. Menfaatler karşısında eğilip bükülmeyen, nefsânî hesapları işin içine katmayan bir karakter ister. Vicdanıyla müşterek hareket edebilen akıl ve duygu bütünlüğü gerektirir. Hülâsa adam gibi adam olmaktır, âdil olmak.

Harakani Hazretlerinin Gazneli Mahmut’a Verdiği Nasihatler

Hindistan fatihi büyük sultan Gazneli Mahmut'un Ebû’l-Hasan Harakani Hazretleri’ni ziyaretinde kendisine verdiği nasihatler.

Çocuklara Dini Terbiyede Örnek Davranışlar

Çocuklarımızın dini terbiyesine kaç yaşında başlamalıyız? Onlara dini terbiyeyi nasıl vermeliyiz? Anne-babanın dini terbiyeyi verirken yapması gerekenler nelerdir? İşte çocuklara dini terbiye verirken bilmeniz gereken davranış örnekleri...

Hüdâyi Hazretleri’nin Sultanlarla Münasebeti

Kaynakların bir kısmı ile menkıbelerde Hüdâyî’nin saray muhiti ile ilk temasının Sultan I. Ahmed zamanında olduğu ifade edilmekte ise de onun pâdişahlara yazdığı mektuplardan bu münasebetlerin III. Murad zamanında başladığı anlaşılmaktadır.

Çocukların Bakımı ve Terbiyesi Nasıl Olmalı?

Annenin, çocuklarının bakımı ve terbiyesi konusunda göstereceği hassâsiyet ne olmalıdır?

Koca Orduları Dize Getiren Padişah

Yavuz Sultan Selîm Han, yapılan hatâ ve gâfilâne hareketlere karşı son derece celâlli bir pâ­di­şahtı. Ancak bu celâli de, cemâli gibi şerîat dâi­resi içinde eriyip yok olmuştu.

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.