Sulh ve Sükûnetle İlgili Ayet ve Hadisler

İçtimâî sulh ve sükûnun temininde hayır hasenatın mühim bir yeri vardır. Müslümanlar arasındaki yardımlaşma, cömertlik, diğergâmlık, affedicilik mü’minlerin topluca ve tek yürek hâlinde yaşamalarını sağlar.

SULH VE SÜKÛNETİ TEMİN ETMEK

İslâm, kelime olarak Allâh’a teslim olma, selâmet ve barış içinde yaşama mânâlarına geldiği için, İslâm’da aslolan barış, huzur ve sükûnettir. Müslümanların vazifesi de, fert ve toplumu ıslâh edip insanların arasını düzelterek umûmî bir sulh ve sükûnet ortamı hâsıl etmektir. Bu da, din kardeşlerini sevmek, onlarla yardımlaşmak, birlik ve beraberlik içinde yaşamakla mümkündür. Şunu bilmelidir ki, gönül birliği içinde âhenkli bir cemiyet hayâtı tesis etmeden Allah Teâlâ’ya karşı kulluk vazifelerini hakkıyla yapabilmek mümkün değildir.

ALLAH’IN METHETTİĞİ MÜ’MİNLER

Cenâb-ı Hak, fesâdı ve yeryüzünde bozgunculuk yapanları kesinlikle sevmez. Müslümanlara da yeryüzünde fitne ve fesat kalmayıncaya kadar çalışıp gayret etmelerini emreder. Sulh ve sükûnet için çalışanları methederek şöyle buyurur:

“Onların gizli konuşmalarının birçoğunda hayır yoktur. Ancak bir sadaka vermeyi veya bir iyilik yapmayı yahut insanların arasını düzeltmeyi isteyenler böyle değildir…” (en-Nisâ, 114)

“…Sulh dâimâ hayırlıdır...” (en-Nisâ, 128)

“…(Hakîkî) mü’minler iseniz Allah’tan korkun, aranızı düzeltin, Allah ve Resûlü’ne itaat edin!..” (el-Enfâl, 1)

“Eğer mü’minlerden iki gurup birbirleriyle vuruşurlarsa aralarını düzeltin. Şayet biri ötekine saldırırsa, Allâh’ın emrine dönünceye kadar saldıran tarafla savaşın. Eğer dönerse artık aralarını adâletle düzeltin ve (her işte) adâletli davranın. Şüphesiz ki Allah, âdil davrananları sever.” (el-Hucurât, 9)

“Mü’minler kardeştir. Öyleyse kardeşlerinizin arasını ıslâh edin!” (el-Hucurât, 10)

SULH VE SÜKÛNETİ TEMİN EDENLERİN MÜKAFATI

Bu husus o kadar mühimdir ki, lutuf ve keremi sonsuz olan Allah Teâlâ, insanları affederek sulh ve sükûneti temin edenlerin mükâfâtını bizzat üzerine aldığını beyân etmektedir. Âyet-i kerîmede şöyle buyrulur:

“Bir kötülüğün cezâsı, ona denk bir kötülüktür. Kim affeder ve barışı sağlarsa, onun mükâfâtı Allâh’a âittir. Doğrusu O, zâlimleri sevmez.” (eş-Şûrâ, 40)

Rabbimiz, insanların arasını düzeltme husûsunda, yemin dâhil hiçbir şeyi mâzeret olarak kabul etmemektedir. Bu konuda biz kullarını şöyle îkaz buyurmaktadır:

“Yeminlerinizden dolayı Allâh’ı(n adını), iyilik etmenize, O’ndan sakınmanıza ve insanların arasını düzeltmenize mânî kılmayın. Allah işitir ve bilir.” (el-Bakara, 224)

Hazret-i Mûsâ -aleyhisselâm- Cenâb-ı Hak ile konuşmaya giderken kardeşi Hazret-i Hârun’a -aleyhisselâm- şu tembihte bulunuyordu:

“…Kavmimin içinde benim yerime geç, onları ıslâh et, bozguncuların yoluna uyma!” (el-A’râf, 142)

SELAMIN ANLAMI

İslâm, sulh ve selâmetin temini için pek çok emir ve tavsiyelerde bulunmuştur. Meselâ insanların birbirlerine verdikleri selâm; sulhün, selâmetin, emniyet ve dostluğun bir göstergesidir. Peygamber -aleyhissalâtü vesselâm- Efendimiz insanlar arasında selâmı yaymayı teşvik ederek:

“İnsanların Allah katında en makbûlü ve O’na en yakın olanı, önce selâm verendir.” buyurmuştur. (Ebû Dâvûd, Edeb, 132-133/5197; Tirmizî, İsti’zân, 6)

Ayrıca iki kişinin arasını bulmanın, sadaka olduğunu haber vermiştir. İnsanların arasını bulmak niyetiyle, aslında olmadığı hâlde hayırlı haber götüren veya hayırlı söz söyleyen kimseyi de yalancı saymamıştır. İki kişinin arasını bulmak için söylenenle, kocanın karısına, karının da kocasına âile düzenini korumak düşüncesiyle söylediği gerçek dışı beyanlara dahî izin vermiştir.

ORUÇ, NAMAZ VE ZEKATTAN DAHA FAZİLETLİ AMEL

Bir gün Allah’ın Resûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:

“–Size derece itibârıyla oruç, namaz ve zekâttan daha fazîletli bir ameli söyleyeyim mi?” diye sordu.

“–Evet, söyleyiniz yâ Resûlallah!” dediler.

“–İnsanların arasını ıslâh etmek, düzeltmektir. İnsanların arasını bozmak ise (dini kökünden) kazır.” buyurdu. (Ebû Dâvûd, Edeb, 50/4919)

KÜS VE DARGIN OLMAK HARAM MI?

Arabozuculuk bu derece kötü ve çirkin bir davranıştır. Bu sebeple İslâm, mü’minlerin birbirleriyle uzun süre küs durmalarını yasaklamıştır. Allah’ın Resûlü, böyle durumlarda yine selâmlaşmayı tavsiye ederek şöyle buyurmuştur:

“Bir mü’minin, din kardeşini üç günden fazla terk edip küs durması helâl değildir. Üç gün geçmişse, onunla karşılaşıp selâm versin. Eğer selâmını alırsa, her ikisi de sevapta ortak olurlar. Yok eğer selâmını almazsa, almayan, günâha girmiş olur. Selâm veren ise küs durmaktan çıkmış olur.” (Ebû Dâvûd, Edeb, 47/4912)

Cenâb-ı Hak, küs duran kullarının arasını ıslâh için, birbirleriyle barışıncaya kadar amellerinin kabûlünü ve günahlarının affını geciktirir. Resûlullah şöyle buyurmuştur:

“Her pazartesi ve perşembe günü, ameller Allâh’a arz olunur. Din kardeşi ile arasında düşmanlık bulunan kişi dışında, Allâh’a şirk koşmayan her kulun günahları bağışlanır. (Meleklere:) «Siz şu iki kişiyi birbiriyle barışıncaya kadar tehir edin!» buyrulur.” (Müslim, Birr, 36; Ebû Dâvûd, Edeb, 47)

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Faziletler Medeniyeti 2, Erkam Yayınları

 

 

İslam ve İhsan

TOPLUMSAL HUZUR VE SULH NASIL SAĞLANABİLİR?

Toplumsal Huzur ve Sulh Nasıl Sağlanabilir?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.