Müslümanları Güçlü Kılan Hasletler

Geceler, zihnin ve kalbin berrak; idrâk, tahassüs ve ifâdenin keskin; hâfızanın kuvvetli, maddî-mânevî yollarda ilerlemenin sür’atli ve kolay olduğu müstesnâ zamanlardır. Kendisini büyük vazîfelerin beklediği kimselerin gündüzlere hazırlanması için, geceler bulunmaz bir fırsattır.

Savaşlarda hiçbir düşman Rasûlullâh’ın ashâbına üstün gelemiyordu. Aynı şekilde müslümanlara yenilen Rum hükümdârı Hirakl, askerlerine hiddetle:

“–Yazıklar olsun size! Şu savaştığınız kavim nasıl insanlardır? Onlar da sizin gibi beşer değiller mi?” diye sordu.

“–Evet.” dediler.

“–Peki siz mi çoksunuz, yoksa onlar mı?” diye sorunca:

“–Efendim, biz her hususta onlardan kat kat üstünüz.” dediler.

“–O hâlde size ne oluyor ki, onlarla her karşılaştığınızda hezîmete uğruyorsunuz?” dediğinde ise Rum büyüklerinden bilge bir ihtiyar ayağa kalkarak şu tespitlerde bulundu:

“–Çünkü onlar, geceleri ibâdetle geçirirler, gündüzleri oruç tutarlar, ahitlerini yerine getirirler, iyiliği emredip kötülükten sakındırırlar ve aralarında her şeylerini paylaşırlar…”

Bu cevap üzerine Hirakl:

“–Sen gerçekten doğru söyledin.” dedi.

GECENİN SIRLARI

Velhâsıl geceler, zihnin ve kalbin berrak; idrâk, tahassüs ve ifâdenin keskin; hâfızanın kuvvetli, maddî-mânevî yollarda ilerlemenin sür’atli ve kolay olduğu müstesnâ zamanlardır. Kendisini büyük vazîfelerin beklediği kimselerin gündüzlere hazırlanması için, geceler bulunmaz bir fırsattır. Toplumun ıslâhına gayret eden takvâ sâhibi, fedâkâr ve şuurlu kimseler için şahsiyeti inşâ demleridir. Gecenin sükûnet dolu bediî manzarasının hakîkî sırları ise, ancak onu ibâdet ve tefekkürde derinleşerek ihyâ edebilen sâlih mü’minlere âittir. Bu sır ve hikmetlere sâhip olan kulların kalp âlemleri, ulvî hasletlerle, yerler ve gökler kadar genişleyip nice ilâhî tecellîlere mâkes olur ve mârifetullâh libâsına bürünür.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Faziletler Medeniyeti 1, Erkam Yayınları

GECE İBADETLERİNİN ÖNEMİ

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.