Kur’an’da İnsanın Yaratılışı

Kuran-ı Kerim’e göre insanın yaratılışı nasıl olmuştur? Hz. Adem’in (a.s.) topraktan yaratılış safhaları.

Kur’ân-ı Kerîm’de Hazret-i Âdem’in (a.s.) topraktan yaratılış safhaları şöyle beyan buyrulmaktadır:

1. Toprak Safhası

“Allah Âdem’i topraktan yarattı, sonra ona “ol” dedi, o da hemen oluverdi.” (Âl-i İmran, 59)

2. Çamur Safhası

“Allah yarattığı her şeyi en güzel şekilde yaratmış ve insanı yaratmaya da çamurdan başlamıştır.” (Secde, 7)

3. Yapışkan Çamur Safhası

“Şüphesiz Biz onları (Âdem ve neslini) yapışkan bir çamurdan yarattık.” (Saffât, 11)

4. Havada Kurumuş Çamur Safhası

“Andolsun Biz insanı, (havada) kurumuş bir çamurdan, şekillenmiş bir balçıktan yarattık.” (Hicr, 26)

5. Ateşte Pişmiş Çamur Safhası

“Allah insanı, ateşte pişmiş çamura benzeyen bir balçıktan yarattı.” (Rahmân, 14)

KUR’AN’DA İNSANIN YARATILIŞI

Hazret-i Âdem’den sonra onun sulbünden gelecek her bir insanın yaratılış serüveni ise âyet-i kerîmede şöyle özetlenmektedir:

“Sonra o nutfeyi, bir aleka (yapışkan ve döllenmiş yumurta) yaptık. Peşinden, o alekayı bir mudğa (bir çiğnem et) hâline getirdik; ardından bu bir çiğnem eti, kemiklere (iskelete) çevirdik; bu kemikleri etle kapladık. Sonra onu başka bir yaratışla (insan olarak) meydana getirdik. İşte yaratanların en güzeli olan Allah pek yücedir.” (Mü’minûn,14)

İNSANIN YARATILIŞ SAFHALARI

Cenâb-ı Hak, ibretlerle dolu yaratılış safhalarının ilkini teşkil eden çamur, yani Hazret-i Âdem’in (a.s.) yaratılışındaki toprak safhası, görünüm itibârıyla hiçbir zerâfeti bulunmayan değersiz bir maddedir. Bundan sonraki safhalar ise, atılmış değersiz bir su; yapışkan ve donuk bir kan pıhtısı; ağızda çiğnenmiş bir görüntü arzeden, câzib olmayan ve hattâ tiksinti veren bir madde... Daha sonra ilâhî kudret tecellîsiyle bir zerâfet ve ihtişâm manzarasını teşkil eden san’at hârikası insanın teşekkülü... Bunu tâkiben maddenin ve rûhun dinçlik ve zindeliği, nihâyet bu gelişme seyrinin tersinden tekrarıyla, yine geldiği yer olan toprakta çürüyüp kayboluş! Ardından, çürümüş beden içerisinde âdetâ bir cıva damlacığı gibi çürümeyen ve kendisine “acbu’z-zeneb” adı verilen tek bir tohumdan, bir bitkinin vücûda geliş seyrinin sür’atlendirilmiş şekli gibi yeniden ortaya çıkış ve diriliş!

KURAN’DA TEFEKKÜR

Cenâb-ı Hak, âyet-i kerîmelerle insanı bu kesret âlemindeki mâcerâları tefekkür etmeye dâvet eder:

“Kime uzun bir ömür verirsek, biz onun gelişmesini tersine çeviririz (gücünü azaltırız). (Sonunda o, zayıf ve ihtiyar bir hâle gelir). Hiç düşünmüyorlar mı?“ (Yâsîn, 68)

“Sizi güçsüz yaratan, sonra güçsüzlüğünüzün ardından kuvvet veren ve sonra kuvvetin ardından da yine bir güçsüzlük ve ihtiyarlık veren Allah’tır. O, ne dilerse yaratır. O, hakkıyla bilendir, her şeye kâdirdir.” (Rûm, 54)

“Sizi ondan (topraktan) yarattık, yine sizi oraya döndüreceğiz ve bir kez daha sizi ondan çıkaracağız!..” (Tâhâ, 55)

Bu âyetler gösteriyor ki insan bedeni, yaşadığı safhalar göz önünde bulundurulduğunda sürekli bir değişim içindedir. İnsan hayâtı fânî olduğu gibi, onun dünyadayken sâhip olduğu güç, kuvvet ve kâbiliyetleri de devamlı değildir.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Nebiler Silsilesi 1, Erkam Yayınları

 

İslam ve İhsan

İLK İNSAN

İlk İnsan

HZ. ADEM’İN (A.S.) YARATILIŞI

Hz. Adem’in (a.s.) Yaratılışı

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.