Kimler Koruyucu Aile Olabilir?

Kimler koruyucu aile olabilir? Koruyucu aile nasıl olunur?

Günümüzdeki ifadesiyle koruyucu aile hizmeti, “herhangi bir sebepten ötürü kendi ailesinin yanında kalması mümkün olmayan çocukların, uzun veya kısa süreli olarak, ücretli veya gönüllü statüde, devlet denetiminde, âileler tarafından kendi aile ortamlarında bakılması ve yetiştirilmesi”dir.

Şüphesiz her çocuk için en sağlıklı ortam, kendi biyolojik âilesinin yanıdır. Ancak çeşitli sosyal ve ekonomik zorluklarla zayıflayan ve dağılan âileler, ya da zihnî, bedenî veya psikolojik problemleri sebebiyle bütünlüğünü sağlayamayan âileler, çocuklarının ihtiyaçlarını karşılayamaz, onlara bakamaz hâle gelebilmektedirler.

Bazı çocuklar ise kendi âileleri tarafından ihmal ve istismara uğramakta, bu yüzden sağlıklı gelişimi açısından biyolojik âileden uzaklaştırılması hayâtî bir zarûret teşkil etmektedir.

Hangi gerekçe ile olursa olsun, âilesinden ayrılarak büyümek zorunda kalan çocuklara, âile sıcaklığını hissettirmek ve onu, toplumun kanayan bir yarası olmaktan korumak çok önemlidir. Çocuk ve gençlerin, büyüme ve yetişme çağlarındaki maddî-mânevî bütün ihtiyaçları, en sağlıklı şekilde, iyi niyetli ve fedakâr âileler tarafından karşılanabilir. Bu sayede çocuklar, yetişkinlerin rehberliğinde hayata hazırlanır, boşluk ve travma yaşamadan en buhranlı dönemleri geride bırakabilirler.

KORUYUCU AİLE HİZMETİNİN RESMÎ DAYANAĞI

Ülkemizin de imzalamış olduğu 2 Eylül 1990 tarihli Çocuk Hakları Sözleşmesi ile koruyucu âile hizmeti daha da önem kazanmış olup hâlen bu hizmet, 14.12.2012 tarih ve 28497 sayılı Koruyucu Âile Yönetmeliği’ne uygun olarak Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Çocuk Hizmetleri Genel Müdürlüğü tarafından yürütülmektedir.

KİMLER KORUYUCU AİLE OLABİLİR?

Ülkemizde T.C. vatandaşı olup sürekli olarak Türkiye’de ikamet eden, 25-65 yaş aralığında bulunan, en az ilkokul mezunu, düzenli geliri bulunan, evli/bekâr veya çocuklu/çocuksuz herkes (çocuğun biyolojik anne-babası ya da vâsîsi dışındaki kişiler) koruyucu âile olabilmektedir. Koruyucu âile olmak için kişilerin ikamet ettiği ilde bulunan Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğü’ne şahsen başvurmaları gerekmektedir.

KORUYUCU AİLE BAKIM MODELLERİ

Kendi âileleri yanında yetişme şansını geçici bir süre için yitirmiş ya da çeşitli sebeplerle evlat edindirilememiş kız ya da erkek, sağlıklı ya da engelli, tek ya da kardeş olan çocuklar arasından uygun vasıflara sahip olanlar, koruyucu aileler yanına yerleştirilmektedir.

Koruyucu Âile Hizmeti içerisinde dört farklı tip bakım modeli bulunmaktadır:

  • Süreli koruyucu âile
  • Akraba veya yakın çevre koruyucu âile modeli
  • Geçici koruyucu âile modeli
  • Uzmanlaşmış koruyucu âile

NASIL KORUYUCU AİLE OLUNUR?

Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğü’ne dilekçe ile başvuru yapılarak ilgili belgeler teslim edilir. Bu belgeler içinde koruyucu âilenin çocuğun bakımına, psiko-sosyal gelişimine ve eğitimine tesir edecek fizikî ve psikolojik bir engelinin bulunup bulunmadığına dair hastanelerden alınan rapora bakılır. Uygun görülen kişi veya kişiler; inceleme, çocukla eşleştirme, uyum aşamaları ve sözleşme imzalanmasından sonra çocuğu teslim alırlar. Ancak ilgili kurum, periyodik izleme ve denetimlerle çocuğun gelişimini takip etmeye devam eder.

Koruyucu âilenin çocuk için yapacağı bakım, eğitim vb. masraflar, ilgili çocuğun (varsa) engellilik ve yaş durumuna göre değişkenlik gösteren miktarlarda, aylık ve yıllık ödemeler şeklinde devlet tarafından karşılanır.

Koruyucu âile hizmeti, çocuklar için sadece “bir bakım modeli” olmasının çok daha ötesinde, onlar için bir rehabilitasyon sürecidir. Kendisi gibi farklı problemleri olan onlarca çocuğun tek bir binada, tek bir sistem dâhilinde  büyümesi, eğitim görmesi ve birbirinden olumsuz etkilenmesi yerine daha sıcak, daha özel ve kalıcı etkileşimin mümkün olduğu “koruyucu âile modeli” ile çocuklar, daha sağlıklı ve mutlu olabilmektedir. Yeter ki, iyi niyet ve ehliyet sahibi âileler bu işe tâlip olsun ve bu hizmet, yetkililer tarafından sûistimâle fırsat vermeyecek şekilde iyice denetlensin.

Netice itibariyle dînimiz, çeşitli vesîlelerle yetim ve öksüzlerin himâye edilmesini, bütün topluma büyük bir vazife olarak yüklemiş ve böyle çetin bir fedâkârlığa tâlip olan kimseleri de Allâh’ın rızâsı ve Cennet’le müjdelemiştir.

Ne mutlu bir garibin gözyaşını silebilene!.. Ne mutlu, bir yetimin gönlüne girebilene…

Kaynak: Halime Demireşik, Şebnem Dergisi, Sayı: 160

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.