Kendini Evliliğe Hazır Hissetmiyor Musun?

"Yaş ortalaması 23 olan arkadaşlarım arasında evlenenler var. 2-3 seneye kadar da birçok arkadaşım evlenmiş olmayı istiyor. Ama ben 2-3 sene sonrası için de kendimi hazır hissetmiyorum. Daha geç evlenmem gerektiğini düşünüyorum. Ben evliliği gözümde büyütüyor, çok mu anlam yüklüyorum. Evliliğe hazır olduğumu nasıl anlarım? Hangi şartları sağladığımda evliliğe hazır hale gelmiş olurum?" Klinik Psikolog Mehmet Dinç cevaplıyor.

Bazı cümleler bana biraz ezber cümleler gibi geliyor. "Kendimi evliliğe hazır hissetmiyorum" bunlardan bir tanesi. Bu tür cümleler insanın olabilecek bir sorununu bin sorun gibi gösterip gözünde büyütmesine ve çözmeye yönelik atabileceği adımları atmayı imkansız hale getirmesine sebep oluyor. Şöyle ki evliliğe hazır hissetmiyorum diyen birisi acaba hangi yönden hazır hissetmiyordur? Daha doğru bir ifadeyle evlilikle alakalı hangi korkuları onun böyle hissetmesine sebep olmuştur? Evlilikte iki insanın birbirini sevmesi, kabul etmesi, hayatı beraber yürümesi söz konusudur. Evliliğe hazır hissetmeyen kimseyi sevmeye mi hazır hissetmiyordur, sevse bile hatasıyla sevabıyla kabul etmeye mi hazır hissetmiyordur yoksa güvenip, elele verip zorluğuyla kolaylığıyla bir hayatı beraber yürümeye mi hazır hissetmiyordur?

Bir diğer mesele bütün bu soruların temelinde bir güven meselesi var da acaba evliliğe hazır hissetmeyen kendine mi güvenemiyordur, insanlara mı güvenemiyordur onu da bir netleştirmek gerekiyor. Soruların cevaplarını dürüstçe düşündükten sonra sorunu bulup konuyla alakalı yardım veya destek istemek mutlaka kaçılmaması gereken oldukça normal ve olması gereken bir davranıştır.

Kaynak: Klinik Psikolog Mehmet Dinç ile Gençlik Hâlleri / Hazırlayan: Ahmet Ünal, Genç Dergisi, Sayı: 145

Evlenecek gençlere tavsiyeleriniz nelerdir?

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.