Depremde Ayaklarını Kaybett Kendini Topluma Adadı

Marmara Depremi'nde yıkılan evinin enkazından 3 gün sonra kurtarılan ancak ayaklarını kaybeden Ufuk Koçak, yaşadıkları acıların ardından kazandığı başarılarını konferanslarda anlatarak, insanların hayata daha iyi tutunmalarını hedefliyor.

509 kilometrelik Likya Yolu yolculuğunu geçen yıl sanayide yaptırdığı protez ayaklarıyla tamamlayan, önceki yıl da 22 metreye dalarak "dünya değişken ağırlık serbest dalış" rekorunu kıran Koçak, insanlara ellerindeki imkanlarla neler başarabileceklerini gösteriyor.

Koçak, 17 Ağustos 1999 Marmara Depremi'nde "kayıp" kelimesinin ne anlama geldiğini daha iyi anladıklarını belirtti.

Yaşadığı acılara rağmen hayata tutunmaya çalıştığını ifade eden Koçak, protezlerle yürümeyi öğrendiğini ve 2003 yılında spor yapmaya başladığını kaydetti.

Koçak, tekerlekli sandalyeyle basketbol ve tenis oynadığına belirterek, "Geçen yıl 509 kilometrelik Likya Yolu yolculuğunu sanayide yaptırdığım protez ayaklarımla tamamladım. 25 Temmuz 2014'te dünyada ilk defa yapılan ve denenen dünya değişken ağırlık serbest dalış rekorunu kırdım. Orada dünya rekoru 22 metreyle bizim oldu." diye konuştu.

EĞİTİMLERDE BAŞARILARIMI GÖRENLER ŞAŞIRIYOR

Gelen talepler üzerine üniversite ve fabrikalarda kişisel gelişim ve liderlik eğitimleri vermeye başladığını belirten Koçak, şöyle konuştu:

"Buralarda ben kendimi anlatıyorum. Başıma gelenleri anlatıp, hayata tutunarak daha sonra gerçekleştirdiğim başarılarımı aktarıyorum. 2 ayağım yokken yaptıklarımı görüyorlar ve onların da kendilerinin farkına varmalarını sağlamaya çalışıyorum. Kendinin farkına varıp motive eden insanın önü açılmıştır. Zenginlik neye sahip olduğunuzla değil neye ihtiyaç duyduğunuzla alakalıdır. Oradan kazandığım parayı engelli kardeşlerimin sosyal hayata kazandırılması için kurs ve eğitimlere harcıyorum."

Koçak, enkazın ölümü simgelediğini ve oradan çıkıp yeniden yaşamaya başladığını vurgulayarak, başarılarını nasıl gerçekleştirdiğini anlatarak insanların yeniden hayata karşı motive olmalarını sağlamaya çalıştığına değindi.

Eğitimlerde, insanlarda bir şaşkınlık olduğunu, başardıklarına anlam veremediklerini belirterek, "Bunu nasıl yaptığımı sorguluyorlar. Azmimi görünce insanların da benimle beraber yeniden yaşamaya başladığını görüyorum. Onların da hayata bakışı değişiyor. Sıkılınca benim sosyal medya hesabıma baktıklarını söylüyorlar. İnsanlar oradaki 'yapılamaz' denenleri yaptığım videolarımı izlediklerini iletiyor. İnsanlar mutlu olmak benim en büyük yaşama sevincim." dedi.

Kaynak: AA

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.