Zemm Ne Demek? Zemm Ne Anlama Gelir?

Zemm ne demek? Zemm kelimesinin anlamı nedir? Zemm kelimesine örnek cümleler...

Zemm: Bir kimsenin aleyhinde konuşma, çekiştirme, ayıplama, kötüleme, hiciv anlamlarına gelmektedir.

ZEMM KELİMESİNE ÖRNEK CÜMLELER

Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in bu kat’î tavırları karşısında müşrikler, hiç olmazsa putlarının kötülenmesi meselesine çözüm getirmek istediler. Hazret-i Peygamber’den, putlarını zemmetmekten vazgeçmesini taleb ettiler. Bunun üzerine Cenâb-ı Hak şöyle buyurdu:

“(Hakîkati) yalan sayanlara boyun eğme! Onlar isterler ki, Sen yumuşak davranasın, onlar da Sana yumuşak davransınlar.” (el-Kalem, 8-9)

*****

“(Rasûlüm!) Hevâ (ve heves)ini tanrı edinmiş kimseyi gördün mü?..” (el-Câsiye, 23) âyet-i kerîmesinde zemmedilen bedbahtların bir misâlini teşkil ederler. Beşer olmanın tabiatında mevcut bulunan hatâ, nisyan, acziyet, zaaf, ihtiyaç ve fânîlik gibi noksanlıkların üstüne bir perde çekip insana “kul” olduklarını unutturmak isterler. Cenâb-ı Hakkʼın lûtfettiği hayat ve dünya nîmetlerini, tabiata ve tesâdüfe hamletme basitliğine düşerek,
Hakkʼa kulluk ve şükür kapısını kapatmaya çalışırlar. Bütün bunlarınsa, insanoğlunun apaçık düşmanı olan şeytanın en büyük gâyesi olduğu mâlûmdur.

*****

Hizmet ehli, bir denge insanı olmalıdır. Muhabbetinde, buğzunda, iltifatında, tenkidinde, medhinde ve zemminde ölçüyü kaçırmamalı, orta bir yol üzere bulunmalıdır. Lâubâliliğe varmayan bir samimiyet ve kibre düşmeyen bir vakar sahibi olmalı, mütevâzı olmakla beraber, zillet çukuruna da düşmemelidir.

*****

Bu bakımdan hizmet ehli, bir denge insanı olmalıdır. Meselâ bir vâiz efendi, ezan ile birlikte vaazını bitirmelidir. Bütün cemaatin hissiyâtını dikkate
alarak onların ibadet huzûrunu ihlâl etmemelidir. Zira vakti dar olan kimselerin, bilhassa memur kardeşlerinin durumlarını göz önünde bulundurmalıdır.

Bu itibarla hizmet insanı, engin görüşlü ve firâsetli olmalı, gönlü ve aklı basîret nûruyla aydınlanmalıdır. Muhabbetinde ve buğzunda, iltifatında
ve tenkidinde, medhinde ve zemminde ölçüyü kaçırmamalı, orta bir yol üzere bulunmalıdır. Lâubâliliğe varmayan bir samimiyet ve kibre düşmeyen bir vakar sahibi olmalı, mütevâzı olmakla beraber, zillet çukuruna da düşmemelidir.

*****

Bu âyet ve hadislerden de anlaşılacağı üzere, dünyevî ve uhrevî her işte dengeyi muhâfaza etmek, Allâh ve Rasûlü’nün koyduğu müstesnâ bir ölçüdür. Bu ölçüye riâyet edildiği takdirde gerek ferdî ve gerekse ictimâî huzur, sükûn, âhenk ve intizâmın gerçekleşeceği muhakkaktır. Bu bakımdan hizmet ehli, bir denge insanı olmalıdır. Meselâ bir vâiz efendi, ezan ile birlikte vaazını bitirmelidir. Bütün cemaatin hissiyatını dikkate alarak onların ibâdet huzuruna halel getirmemelidir. Zîrâ vakti dar olan kimselerin, bilhassa memur kardeşlerimizin durumlarını göz önünde bulundurmalıdır. Bu itibarla hizmet insanı, gönlü ve aklı basîret nûruyla parıldayan, engin görüşlü ve firâsetli olmalıdır. Muhabbetinde, buğzunda, iltifatında, tenkidinde, methinde ve zemminde ölçüyü kaçırmamalı, orta bir yol üzere bulunmalıdır. Lâubâliliğe varmayan bir samîmiyet ve kibre düşmeyen bir vakar sâhibi olmalı, mütevâzî olmakla berâber, zillet çukuruna da düşmemelidir.

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.