Zamanımızın Fitneleri

Câhiliyye devrinin yeniden zuhûruna sahne olan günümüzde, ilâhî kahır ve gazaba sebebiyet veren bütün bu kötülüklerin hepsi mevcut. Peki günümüzün fitneleri neler?

Zamanımızın fitneler:

  • Milyonlarca mazlum insan, bilhassa mâtem yurtlarına dönen İslâm âlemi; zâlimlerin işkenceleri altında inliyor.
  • Sömürülen maddiyat, teknoloji ve yapay zekâ ile; «Bizden kuvvetlisi yok!» diye şımaran birtakım güçler, kibirle ateizm propagandası yapıyor. İslâm’a fobi / korkulacak bir şey iftirası atıyor.
  • Kapitalizm’in pençesinde her şey maddiyat, fâiz ve sömürme üzerine kurulu. «Altta kalanın canı çıksın!» anlayışı hâkim. Merhamet unutulmuş, vicdanlar kurumuş. Aynı dünyada bir tarafta milyonlar aşırı yemekten, oburluktan, diğer tarafta da garip ve çaresiz milyonlar açlıktan ölüyor.
  • Ahlâksızlık, kendine hak ve iltifat arayışına girişmekte. Kendisini îkaz edene saldırmakta. Yeni nesilleri iğfal etmek üzere hücum etmekte.
  • İnternet ve cep telefonları, insanları âdetâ gönüllü köleler ve robotlar hâline getirmekte. Menfî programlar, rezil modalar ve yanlışa özendirici reklâmlar; nesilleri, biyolojik anne-babalarından koparıp, başka diyarların çocuğu hâline getiriyor.

Bunların biri dahî, geçmişte gazab-ı ilâhînin galeyâna gelmesine ve bir kavmin yeryüzünden silinmesine kâfî gelmişti. Bugün hepsi katlanarak mevcut, hepsi birden işlenmekte.

Cenâb-ı Hak; Fahr-i Kâinât Efendimiz’in duâsına icâbetle, topluca helâk etmiyor, insanlığı yeryüzünden silmiyor. Fakat mevziî ve mahallî olarak, kahır ve gazab tecellîleri devam ediyor.

Ehl-i İslâm olarak bu gazab tecellîlerinden muhafaza olmak için çok gayret etmemiz îcâb eder. Bunun yolu, Cenâb-ı Hakk’ın gazabına müstehak olan çirkin fiilleri ve kötü hâlleri tespit edip onlardan içtinâb etmek, uzak durmaktır.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Yüzakı Dergisi, Yıl: 2020 Ay: Temmuz, Sayı: 185

İslam ve İhsan

FİTNE VE FESAT ZAMANLARINDA NE YAPMALIYIZ?

Fitne ve Fesat Zamanlarında Ne Yapmalıyız?

KIYAMETTEN ÖNCE ORTAYA ÇIKACAK EN BÜYÜK FİTNE

Kıyametten Önce Ortaya Çıkacak En Büyük Fitne

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.