Yiğit Genç Kimdir?

Muhterem Osman Nûri Topbaş Hocaefendi, bugünkü gündem yazısında yiğit gençlere seslendi.

Târihindeki Osman Gâzî ve nesli gibi diğergâm, gönül eri ve kendisini Cenâb-ı Hakk’a adayan âbide insanlara sahipsen; yine târihinde tebaasıyla mahkemeye çıkarak bütün dünyaya örnek bir adâlet anlayışı tevzî eden bir Fâtih’in varsa; bir karıncanın hakkını düşünen Kânûnî Sultan Süleyman’ın varsa; Hazret-i Mevlânâlar, Yûnuslar, Hüdâyîler, Abdülkâdir-i Geylânîler, Bahâuddîn Nakşibendler gibi yüreklerini Hâlık’ın şefkat nazarıyla bütün mahlûkata dergâh yapan gönül erlerin ve onlardan feyz alarak izlerini tâkip eden güzel insanların varsa; sînesi Kur’ân’la dolmuş analar, arslan yürekli yiğitler doğuruyorsa; dünya senin gözünde küçülmüş, âhiret saâdeti ve Allah rızâsı en büyük ideal hâline gelmişse;

Unutma ki sen, büyük bir milletin devamı ve ahfâdısın!.. 

Fazîletlerle dolu bir medeniyetin tâkipçisi, şan ve şerefle dolu bir mâzinin bugünkü temsilcisi olduğunun şuur ve vakârıyla rûhunu yoğurmalısın!

Sahip olduğun sınırlı imkânları sonsuz bir kâra çevirebilmenin yollarını arayıp insanlık şeref ve haysiyetine yakışır bir hayatın nasıl yaşanabileceğini kendi öz kültüründen öğrenmelisin. Yaşadığın hayatın, dîn, îman, âile, millet ve vatanın için bir mânâ ifâde etmesi gerektiğinin idrâkine varmalısın. Bu değerlerin gerektirdiği mes’ûliyetleri düşünmelisin. Bu dünyada başıboş bırakılmadığını, Cenâb-ı Hakk’ın bizi ulvî bir gâye ile yarattığını hiçbir zaman unutmamalısın.

Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Hakk'a Adanmış Gençlik, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

GERÇEK BABAYİĞİT, GÜREŞTE RAKİBİNİ YENEN DEĞİL, ÖFKELENDİĞİ ZAMAN NEFSİNE HAKİM OLABİLEN KİMSEDİR

Gerçek Babayiğit, Güreşte Rakibini Yenen Değil, Öfkelendiği Zaman Nefsine Hakim Olabilen Kimsedir

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.