Şu Yetmiş Bin Kişiye Ne Hesap Vardır Ne De Azap!

Hesapsız, azapsız cennete kimler girecek? Cennete hesapsız, azapsız gireceklerin özellikleri nelerdir? Hadis-i şerifte bildirildiğine göre, “şu yetmiş (70) bin kişiye ne hesap vardır ne de azap!”

Peygamber sallâllâhu aleyhi ve sellem Efendimiz şöyle buyurmuşlardır:

ŞU YETMİŞ (70) BİN KİŞİYE NE HESAP VARDIR NE DE AZAP!

“Bütün ümmetler bana arz edilip gösterildi. Bir peygamber önümden geçmeye başladı; yanında bir ümmet vardı. Bir peygamber geçti; yanında bir topluluk vardı. Bir peygam­ber geçti; yanında on kişi vardı. Bir peygamber geçti; yanında beş kişi vardı. Bir peygamber geçti; yalnız başınaydı. Sonra bir de baktım ki büyük bir kalabalık…

«‒Ey Cibrîl! Bunlar benim ümmetim mi?» diye sordum. O ise:

«‒Hayır, lâkin şu ufka bak!» dedi. Oraya bakınca çok büyük bir kalabalık gördüm. Cibrîl aleyhisselâm:

«‒İşte bunlar Sen’in ümmetindir. Onların önünde bulunan şu yetmiş bin kişiye ne hesap vardır ne de azap!» dedi. Ben:

«‒Niçin?» diye sordum. Cibrîl aleyhisselâm:

«‒Çünkü onlar;

  • Ateşle dağlayarak tedavi olmaya çalışmazlar,
  • Birinden kendilerine rukye (okuyarak tedavi) yapmasını istemezler, [1]
  • Uğursuzluk inancı taşımazlar,
  • Onlar ancak Rab’lerine tevekkül ederler!» dedi.”

Peygamber Efendimiz sallâllâhu aleyhi ve sellem bunu söyleyince Ukkâşe bin Mıhsân radıyallâhu anh hemen ayağa kalktı ve:

“‒(Yâ Resûlâllah!) Beni onlardan kılması için Allâh’a duâ ediver!” dedi. Resûlullah sallâllâhu aleyhi ve sellem Efendimiz:

“‒Allâh’ım! Bunu onlardan kıl!” diye duâ ettiler. Sonra başka bir sahâbî daha kalkıp:

“‒Beni de onlardan kılması için Allâh’a duâ ediver!” dedi. Allah Resûlü sallâllâhu aleyhi ve sellem:

“‒Ukkâşe bu hususta seni geçti!” buyurdular. (Buhârî, Rikāk, 50; Müslim, Îmân, 367-374) Diğer bir rivâyette “sihir yapmayan ve yaptırmayan”lar da zikredilmektedir. [2]

Dipnotlar:

[1] Rukye, yani bâzı âyet-i kerîme ve hadîs-i şerîflerdeki ifâdelerle hastaya Cenâb-ı Hakk’ın şifâ lûtfetmesini dilemek câizdir. Bunu Peygamber Efendimiz’in de yaptığına dâir rivâyetler mevcuttur. Bu hadîs-i şerîfte rukye yaptıranların zemmedilmesi ise, şifâ ve faydayı Hâlık’tan değil de mahlûktan bekleyerek tevekküle aykırı bir iş yapılması hâlindedir. Tıpkı şifâyı Allah’tan değil de doktordan veya ilâçtan bilmek gibi. Mü’min, Allâh’ın ihsân ettiği vâsıtalarla tedâvi olur. Lâkin şifâyı hiçbir zaman fânî varlıklara izâfe etmez, dâimâ Allah Teâlâ’dan bilir. Nitekim âyet-i kerîmede İbrahim -aleyhisselâm- şöyle buyurmaktadır: “Hastalandığım zaman bana şifâ veren O’dur.” (eş-Şuarâ, 80) Yani mü’min, sebeplere sarılsa bile şifânın mutlak olarak Allah Teâlâ’dan geldiğine bütün kalbiyle inanmalı, sadece O’na güvenmeli, kadere rızâ göstermeli ve başına gelen belâlara sabretmelidir. [2] Bkz. Müslim, Îmân, 374.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Ebediyet Yolculuğu, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

CENNET NEDİR, NASIL BİR YERDİR?

Cennet Nedir, Nasıl Bir Yerdir?

SORGUSUZ SUALSİZ CENNETE GİRECEK OLANLAR

Sorgusuz Sualsiz Cennete Girecek Olanlar

AHİRET YOLCULARINA UYARILAR

Ahiret Yolcularına Uyarılar

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.