Sarıkeçililer Eğitim İçin Konar Göçerlikten Vazgeçiyor

Yüzyıllardır hayvanlarıyla kışın yaylalardan sahile, yazın da yaylalara göçen Sarıkeçili Yörüklerinin sayısı azalırken, bazı aileler çocuklarının eğitimi uğruna geleneklerinden vazgeçmeye başladı.

Türklerin Anadoluyu yurt tutmalarından itibaren, Akdeniz sahili ile Toros yaylaları arasında develeri, atları ve keçileriyle göç eden Sarıkeçililerin sayısı çeşitli nedenlerle her geçen yıl azalıyor.

Yörük kervanlarındaki develerin yerini, şimdilerde traktörler almaya başladı. Orman alanlarının azalması, meraların yok olması, eskiden ekilip biçilmeyen arazilerin gelişen teknoloji sayesinde bağ bahçe olmasından olumsuz etkilenen "dağların özgür çocukları" Yörükler, artık çok rahat konup göçemiyor.

Bölgede birçok aile yerleşik hayata geçerken, yaklaşık 200 aile zamana direnip geleneklerini tüm zorluklara rağmen sürdürmeye çalışıyor. Ancak bazı aileler, çocuklarının iyi bir eğitim alması ve daha rahat yaşam sürmesi için kışın sahillere göç etmeyi bırakıyor.

KIŞI KARAMAN'DA GEÇİRİYORLAR

Sarıkeçili Yörüklerinden Kerim Çelik de (41) ailesi için geleneklerinden vazgeçenlerden. Yaşamı Silifke ile Konya arasında konup göçerek geçen Çelik ve ailesi, birkaç senedir sahile inmeyerek kışı Karaman'a bağlı Kurucabel köyü yakınlarındaki çadırlarında geçiriyor.

Çelik, gelişen teknolojinin, konargöçerlerin hayatlarında da değişikliğe neden olduğunu söyledi. Çelik, şunları kaydetti:

"Yüzlerce yıl geleneklerimize bağlı yaşadık. Ancak günümüzde her şey değişmeye başladı. Eskiden develer ile göç ederdik, şimdi develerin yerini traktörler aldı. Onun için karayollarına yakın yerlerde konaklamak zorunda kalıyoruz. Bir evin yanına başka ev konmazdı. Develerle eşyalarımızı en ücra yerlere taşıyabilirdik. Kentlerdeki insanların nasıl yaşadıklarını bilmezdik. Televizyon yoktu. Hayatımız; hayvanlarımız, çadırımız ve konup göçtüğümüz dağlarla sınırlıydı. Şimdi kentlere yerleşen akrabalarımız var. Televizyon, radyo, telefon var. Çocuklarımız bizim gibi yaşamak istemiyor. Biz de artık onları düşünmek zorundayız."

Çelik, düzenli bir okul hayatı olmadığını, çocuklarının daha iyi eğitim almasını istediğini dile getirerek, şöyle devam etti:

"Okulun tatile girmesine 3 ay kala göç başlıyor. Okul açıldığında ise biz daha göçü bitirmemiş oluyoruz. Okullar 9 ay açıksa, çocuklarımız 5 ay gidebiliyordu. Bu yüzden birkaç aile kışı burada geçiriyoruz. Çocuklarımız taşımalı eğitimle okula gidiyor. Tatil olunca Taşkent ve Seydişehir yaylalarına göçümüz başlayacak. Çocuklarımızın eğitimi için sahile inmekten vazgeçtik. Belki yakın gelecekte çocuklarımız için bu hayattan tamamen vazgeçeceğiz."

Kaynak: AA

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.