Peygamberimiz Nasıl Bir Dedeydi?

Peygamber (s.a.s.) Efendimiz nasıl bir dedeydi? Bir dede olarak Hz. Muhammed (s.a.s.)...

Doğduğu zaman Hz. Peygamber (s.a.s.), torunu Hz. Hüseyin’e ağabeyi Hz. Hasan’a yaptığı gibi o güne kadar Araplarca pek bilinmeyen adını kulağına bizzat ezan okuyarak koydu ve doğumunun yedinci gününde akîka kurbanı kestirip Hz. Fâtıma’dan saçının ağırlığınca fakirlere gümüş dağıtmasını istedi.

BİR DEDE OLARAK PEYGAMBER EFENDİMİZ

Hz. Peygamber (s.a.s.) torunlarıyla zaman geçirmekten hoşlanır, onları kucağına alarak taşır, mescitte kucağına oturturdu. Yine torunlarını oynatmaktan hoşlandığı rivayet edilir.

İbn-i Abbas (r.a) şu muhabbet dolu hâdiseyi nakleder:

Resûlullah Efendimiz, Hz. Hüseyin’i omzuna almış taşıyordu. Bir adam:

“–Ne güzel bir bineğe binmişsin ey yavrucuğum!” dedi. Bunun üzerine Nebiyy-i Ekrem Efendimiz de:

“–O da ne güzel bir süvâridir!” buyurdular. (Tirmizî, Menâkıb, 30/3784)

Allah Resulü (s.a.s.) erkek torunlarını sevdiği gibi kız torunlarını da sever ve sevgisini davranışlarıyla gösterirdi. Hz. Peygamber (s.a.s.) bir defasında Ümame’yi omzuna alarak mescide gitmiş, omzunda iken namaza başlamış, rüku ve secdeye varacağı zaman onu yere bırakmak suretiyle namazı kıldırmış, her rekatta bunu yapmıştır.

Resulullah (s.a.s.) kendisine hediye edilen bir gerdanlığı ailesinden en çok sevdiği kişiye vereceğini söylemiş, gerdanlığın Hz. Aişe’ye verileceği düşünülürken Allah onu torunu Ümame’yi çağırarak gerdanlığı onun boynuna takmıştır.

Efendimiz (s.a.s.), torunları Hz. Hasan ve Hüseyin’i (r.a.) çok severlerdi.

Resûlullâh torunlarına çok düşkündü ve onları, “Siz Allâh’ın reyhânlarısınız.” diye severdi. (Tirmizî, Birr, 11; İbn-i Mâce, Edeb, 3.)

Bir gün ashabıyla bir yere giderken Hüseyin’in (r.a.) sokakta çocuklarla oynadığını gördü. Biraz hızlıca yürüyerek torununu yakalamak istedi. O da oraya buraya koşuyordu. Efendimiz de hem gülüyor hem de peşinden koşuyordu. Onu tutmağa çalışıyordu. Sonunda Hüseyin’i (r.a.) tuttu. Onun yüzünü mübarek iki eliyle sevdi ve yanaklarından öptü. Ashabına döndü ve: “Hüseyin bendendir. Ben de Hüseyin'denim! Allah’ı seven Hüseyin'i sever! Hüseyin torunlardan bir torundur.” buyurdu. (bk. Tirmizî, Menakıb, 31; Mecmau’z-Zevaid, 9/181)

Resûlullah (s.a.s.) bir gün torunları için şöyle Allah’a şöyle niyazda bulundu:

«‒Bunlar benim torunlarım ve kızımın oğullarıdır. Allah’ım ben onları seviyorum Sen de onları sev, onları sevenleri de sev!” (Tirmizî, Menâkıb, 30/3769. Krş. Buhârî, Menakîb, 27; Müslim, Fedâilu’s-Sahâbe, 56, 57)

Hz. Hasan ve Hüseyin (r.a.), dedeleri Peygamber (s.a.s.) Efendimiz’in şefkat ve merhamet pınarından doyasıya içerek büyüdüler. Dedelerinin yanından hiç ayrılmadılar. Onun mübârek dizlerinde oturarak, onun sevgi dolu gönlünden feyizler alarak yetiştiler. Etrafa nur saçan tebessümleri ve iltifatlarıyla gözlerini, gönüllerini nurlandırdılar. Onun nübüvvet nuruyla geliştiler.

Kaynak: Mustafa Eriş, Altınoluk Dergisi, 182. Sayı; Prof. Dr. Adnan Demircan, Allah Elçisinin Ailesi, Beyan Yayınları; Dr. Murat Kaya, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’den 111 Hayat Ölçüsü, Erkam Yayınları; DİA

İslam ve İhsan

PEYGAMBER EFENDİMİZ NASIL BİR BABAYDI?

Peygamber Efendimiz Nasıl Bir Babaydı?

PEYGAMBER EFENDİMİZİN AİLE HAYATI

Peygamber Efendimizin Aile Hayatı

HZ. MUHAMMED (S.A.V.) KİMDİR?

Hz. Muhammed (s.a.v.) Kimdir?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.