Osman Gazi, Vefatının 697'nci Yılında Anılıyor

Batı Anadolu'nun kuzeyinde küçük bir Türkmen beyliği olarak ortaya çıkıp üç kıtaya yayılan ve Türk-İslam dünyasında en uzun ömürlü devlet olan Osmanlı Devleti'nin temellerini atan Osman Gazi, hayata geçirdiği barışçıl politikalarla bir ömür sürdü.

Oğuz Türklerinin Kayı Boyu'na mensup olan Ertuğrul Gazi'nin üç oğlundan biri olarak 1258 yılında doğan Osman Gazi, kabiliyeti ve atikliğiyle 23 yaşında beyliğe seçildi. Osman Gazi, Bilecik ve Yarhisar'ı 1298'de, İnegöl'ü ise 1299'da fethetti.

Gerçekleştirdiği fetihlerle Türk-İslam medeniyetinin dünyaya yayılmasında atılan adımlarda öncü olan Osman Gazi, Osmanlı Devleti'nin kuruluşunda etkin rol aldı. Hayata geçirdiği barışçıl politikalarıyla İznik ve Bursa'yı yıllarca kuşatan Osman Gazi, 1326'da vefat etti.

Bursa Uludağ Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü Dr. Öğretim Üyesi Doğan Yavaş, Osmanlı Devleti'nin evrensel bir devlet olduğunu ve bunun gerçekleşmesindeki en büyük rolün Osman Gazi'ye ait olduğunu anlattı.

Osman Gazi'nin kurduğu devletin temellerini çok sağlam attığını kaydeden Yavaş, "Bir karar alınacağı zaman tek başına değil, bir meclis oluşturarak sonuçta çıkan kararı tatbik etmek, uygulamak gibi bir yöntem izlerdi. Osman Gazi bu konuda çok mahirdi. Bir devletin kurulma aşamasında bu kadar önemli kararlara imza atan bir adam. Osman Gazi'yi başarılı kılan en önemli sebeplerden bir tanesi de bu." diye konuştu.

Yavaş, Osman Gazi'nin geldiği toprakların Rumlarla ve tekfurluklarla çevrili bir coğrafya olduğunu anlattı.

Selçuklu Sultanı Alaaddin'in Osman Gazi'de gördüğü yetenek üzerine sınır boyunu ona teslim ettiğini dile getiren Yavaş, şöyle konuştu:

"Osman Gazi sadece kişiliği ve devlet yönetimiyle değil aynı zamanda fethettiği topraklarda hızlı şekilde imar faaliyetine ciddi katkılarda bulunmasıyla ön plana çıktı. Yaptıkları daha sonra tüm Osmanlı mimarisine örnek oldu. Döneminde yapılan halka hizmet binaları, sosyal hizmet binaları olarak külliyeler çok önemli. Dönemde ücretsiz yemek dağıtan yerlerin yaygın olması bir açıdan da gayrimüslimlerin gönlünü alıyor. Osman Gazi'nin ve daha sonra Orhan Gazi'nin bu kadar hızlı şekilde toprak sahibi olması ve sınırlarını genişletmesi de bu iyi niyetine bağlanıyor. Osman Gazi'nin en önemli katkılarından biri de Türk-İslam kültüründe var olan vakıf kültürü. 'Vakfı, işlet ki insan yaşasın, insanı yaşat ki devlet yaşasın' şiarıyla hareket ediliyor. İnsana verilen değer bu. Osmanlı'nın genel yerleşim yerlerinde Rum nüfusu var ama hiçbir şekilde dokunulmamış ve ibadethaneleri duruyor. Demografik yapıya hiç dokunulmamış. Hiçbir şekilde memnuniyetsizlik söz konusu değil. Osmanlı'nın ne kadar hoşgörülü ve devlet yönetiminde mahir olması bir devlet kurmasına vesile oldu."

"OSMAN GAZİ HER ZAMAN ANILMAYI HAK EDEN BİR BEY"

Osman Gazi'nin oğlu Orhan Gazi'ye olan vasiyetinin bilinen ilk önemli vasiyetlerden biri olduğunu vurgulayan Yavaş, "Oğlu Orhan Gazi'yle geldiği Balabancık Hisarı'ndan Bursa'yı seyreder. 'Oğul ben öldüğümde beni şu Gümüşlü Kümbet'in altına gömesin' şeklinde vasiyette bulunur. Bu önemli bir vasiyet." ifadelerini kullandı.

Yavaş, Osman Gazi'nin erken dönem Osmanlı beylerinde görülen gut hastalığına yakalanıp, 1326'da vefat ettiğini anlattı.

Orhan Gazi'nin ise babasından aldığı mirası hızlı bir şekilde ileriye götürdüğünü belirten Yavaş, şunları kaydetti:

"Orhan Gazi babasından öğrendiği tüm devlet yönetimini sahaya yansıtıyor. Ondan sonra oğlu 1'inci Murat ondan sonra Bayezid derken Osmanlı çok büyük bir şekilde topraklarını genişletti. Hepsinin kökeninde Osman Gazi'nin imzası var. O yüzden 697'nci yılı diyoruz ama yani bin yıl da olsa Osman Gazi her zaman anılmayı hak eden bir bey olarak karşımıza çıkıyor."

TÜRBESİNDE SAYGI NÖBETİ TUTULUYOR

Oğlu Orhan Gazi'nin Bursa'yı fethetmesinin ardından vasiyeti üzerine "Gümüşlü Kümbet" olarak bilinen yere defnedilen Osman Gazi'nin türbesinde alp kıyafetli jandarma personelince saygı nöbeti tutuluyor ve gün boyu Kur'an-ı Kerim okunuyor.

Tophane Parkı'ndaki türbede pirinç parmaklıklarla çevrili ve sandukanın üzeri sırma işlemeli kadifeyle örtülü Osman Gazi'ye ait ahşap sandukanın yanı sıra, Osman Gazi'nin oğlu Alaaddin Bey, Orhan Bey'in eşi Asporça Hatun ve oğlu İbrahim Bey, 1'inci Murad'ın oğlu Savcı Bey'e ait sandukalar da bulunuyor.

Kaynak: AA

İslam ve İhsan

OSMAN GAZİ KİMDİR?

Osman Gazi Kimdir?

OSMAN GAZİ’NİN FETİHLERİ

Osman Gazi’nin Fetihleri

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.