Ohal'de Vatandaşı Ne Bekliyor?

Bakanlar Kurulunca, Milli Güvenlik Kurulunun (MGK) tavsiyesi üzerine milli irade, hukuk, hürriyetleri koruma ve güçlendirme amacıyla 3 ay süreyle tüm Türkiye'de olağanüstü hal (OHAL) kararı alındı. Peki OHAL'de vatandaşı ne bekliyor?

Anayasa'nın 119. maddesine göre olağanüstü hal, "tabii afet ve ağır ekonomik bunalım" ile "şiddet olaylarının yaygınlaşması ve kamu düzeninin ciddi şekilde bozulması" durumlarında ilan edilebiliyor.

Anayasa'nın "Şiddet olaylarının yaygınlaşması ve kamu düzeninin ciddi şekilde bozulması sebepleriyle olağanüstü hal ilanı" başlıklı 120'nci maddesine göre, olağanüstü hal, Anayasa ile kurulan hür demokrasi düzenini veya temel hak ve hürriyetleri ortadan kaldırmaya yönelik yaygın şiddet hareketlerine ait ciddi belirtilerin ortaya çıkması veya şiddet olayları sebebiyle kamu düzeninin ciddi şekilde bozulması hallerinde, Cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulunca, Milli Güvenlik Kurulunun da görüşünü aldıktan sonra yurdun bir veya birden fazla bölgesinde veya bütününde, süresi 6 ayı geçmemek üzere ilan edebiliyor.

TBMM'NİN ONAYINA SUNULACAK

Anayasa'da, olağanüstü hal ilanına karar verilmesi durumunda kararın Resmi Gazete'de yayımlandıktan sonra TBMM'nin onayına sunulacağı, TBMM tatilde ise derhal toplantıya çağrılacağı belirtiliyor.

Anayasa'nın olağanüstü hallerle ilgili düzenlemeleri içeren 121'inci maddesinde şunlar kaydediliyor:

"Meclis, olağanüstü hal süresini değiştirebilir, Bakanlar Kurulunun istemi üzerine, her defasında 4 ayı geçmemek üzere, süreyi uzatabilir veya olağanüstü hali kaldırabilir. 119'uncu madde uyarınca ilan edilen olağanüstü hallerde vatandaşlar için getirilecek para, mal ve çalışma yükümlülükleri ile olağanüstü hallerin her türü için ayrı ayrı geçerli olmak üzere, Anayasa'nın 15'inci maddesindeki ilkeler doğrultusunda temel hak ve hürriyetlerin nasıl sınırlanacağı veya nasıl durdurulacağı, halin gerektirdiği tedbirlerin nasıl ve ne suretle alınacağı, kamu hizmeti görevlilerine ne gibi yetkiler verileceği, görevlilerin durumlarında ne gibi değişiklikler yapılacağı ve olağanüstü yönetim usulleri, Olağanüstü Hal Kanunu'nda düzenlenir. Olağanüstü hal süresince, Cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu, olağanüstü halin gerekli kıldığı konularda, kanun hükmünde kararnameler çıkarabilir.

OHAL'İN SÜRE VE İÇTÜZÜĞÜ

Bu kararnameler, Resmi Gazete'de yayımlanır ve aynı gün Türkiye Büyük Millet Meclisinin onayına sunulur, bunların Meclisçe onaylanmasına ilişkin süre ve usul, içtüzükte belirlenir."

Anayasa'nın "Temel hak ve hürriyetlerin kullanılmasının durdurulması" başlıklı 15. maddesinde "Savaş, seferberlik, sıkıyönetim veya olağanüstü hallerde, milletlerarası hukuktan doğan yükümlülükler ihlal edilmemek kaydıyla, durumun gerektirdiği ölçüde temel hak ve hürriyetlerin kullanılması kısmen veya tamamen durdurulabilir veya bunlar için Anayasa'da öngörülen güvencelere aykırı tedbirler alınabilir. Birinci fıkrada belirlenen durumlarda da savaş hukukuna uygun fiiller sonucu meydana gelen ölümler (…) dışında, kişinin yaşama hakkına, maddi ve manevi varlığının bütünlüğüne dokunulamaz; kimse din, vicdan, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz ve bunlardan dolayı suçlanamaz; suç ve cezalar geçmişe yürütülemez; suçluluğu mahkeme kararı ile saptanıncaya kadar kimse suçlu sayılamaz." hükmü yer alıyor.

ÇEŞİTLİ TEDBİRLER

6175 sayılı Olağanüstü Hal Kanunu'nun "Şiddet hareketlerinde alınacak tedbirler" başlıklı bölümünde de "sokağa çıkmayı sınırlamak veya yasaklamak, belli yerlerde veya belli saatlerde kişilerin dolaşmalarını, toplanmalarını, araçların seyirlerini yasaklamak, kişilerin üstünü, araçlarını, eşyalarını aratmak ve suç eşyası, delil niteliğinde olanlara el koymak, olağanüstü hal ilan edilen bölge sakinleri ile bu bölgeye hariçten girecek kişiler için kimlik belirleyici belge taşıma mecburiyeti koymak" gibi tedbirler bulunuyor.

Hassasiyet taşıyan kamuya veya kişilere ait kuruluşların, bankaların kendi iç güvenliklerini sağlamak için özel koruma tedbirleri aldırılması veya bunların artırılması istenebilecek.

HER TÜRLÜ SİLAH TAŞINMASI YASAKLANABİLECEK

Ruhsatlı olsa da her nevi silah ve mermilerin taşınması veya nakli yasaklanabilecek.

Her türlü cephane, bomba, tahrip ve patlayıcı ile radyoaktif maddeler gibi maddelerin bulundurulması, hazırlanması, yapılması veya nakli yasaklanabilecek. Öte yandan, söz konusu maddelerin yapılmasına yarayan eşya, alet veya araçların teslimi de istenip toplatılabilecek.

Kanunun olağanüstü hal durumunda koordinasyonun nasıl sağlanacağını belirleyen 12. maddesinde, koordinasyonun Başbakanlıkça veya Başbakan'ın görevlendireceği bakanlıkça sağlanacağı belirtilirken, bunun için konuyla ilgili bakanlık temsilcilerinden meydana gelen "Olağanüstü Hal Koordinasyon Kurulu"nun kurulacağı ifade ediliyor. Bu maddeye göre, Koordinasyon Kurulunun kuruluş ve çalışma esasları, çıkarılacak yönetmelikle duyurulacak.

Ayrıca, kanuna göre, olağanüstü hal ilan edilen bölgelerde, olağanüstü hal ilanını gerektiren olayları ve tedbirlerin uygulamasını izlemek amacıyla bölge valisinin başkanlığında "Bölge Olağanüstü Hal Kurulu" kurulacak. Kurulda, bölge valisi tarafından görevlendirilecek il valileri, diğer kamu kurum ve kuruluşlarının yöneticileri, garnizon komutanı veya onun görevlendireceği bir temsilci yer alacak. Bölge valisinin gerek görmesi durumunda il merkezlerinde veya ilçelerde olağanüstü hal büroları da oluşturabilecek.

YETKİ BÖLGE VALİLERİNDE OLACAK

Olağanüstü halin nasıl uygulanacağını düzenleyen 14. maddede ise olağanüstü halin bir ili kapsaması durumunda görev ve yetkinin il valisinde olması öngörülürken, birden fazla ili kapsaması durumunda "bölge valileri" yetkilendiriliyor. Olağanüstü hal durumunun birden fazla bölge valisinin görev alanına giren veya bütün yurtta ilan edilmesi durumunda ise koordine ve iş birliği Başbakanlıkça sağlanmak suretiyle bölge valilerine ait oluyor. Gerekli işlemlerin tamamı bölge valileri tarafından yürütülüyor.

Bölge valileri, kendilerine ait görev ve yetkilerin bir kısmını veya tamamını illerinde olağanüstü hal ilan edilen il valilerine devredebiliyor.

Kanuna göre, olağanüstü hal döneminde genel kapsamlı yükümlülükler için her çeşit yayın araçlarıyla ilanen, gerektiğinde belirli yükümlülükler için ilgililere yazılı olarak ve acil hallerde daha sonra yazı ile teyit edilmek üzere sözlü olarak duyuru yapılacağı belirtiliyor. Duyurunun ardından yükümlülerin, yükümlülük konusu para, taşınır ve taşınmaz mallarını verilen süre içinde ve istenilen şekilde görevlilere teslim etmek, çalışma yükümlülüğüne tabi tutulmuşlarsa belirtilen gün ve saatte iş başında hazır bulunmak zorunda olacağı ifade ediliyor.

Teslim alınan veya kullanılan mallarla yaptırılan çalışmalara karşılık ilgililere birer belge verileceği, yükümlülerin bu belgelerle ilgili makamlara başvurmaları üzerine alınan mallar veya yaptırılan çalışmaların bedeli, kirası, ücreti veya tazminatının mahalli rayice veya satış fiyatına göre Olağanüstü Hal Kurulu veya bürolarınca tespit ve takdir olunarak ödeneceği de kanunda düzenleniyor. Ayrıca, ödemelerin gecikme ile yapılması veya takside bağlanması hallerinde, bu alacakların kanuni faizleri ile ödeneceği, kişilerin ödenecek bedellere karşı adli yargıya da başvurabileceği belirtiliyor.

Kanunun 17. maddesinde geçici süreyle alınacak taşıt araçları ve diğer malların yükümlülük sona erdiğinde ilgililere geri verileceği düzenleniyor. Bu düzenlemelere ilişkin hususların yönetmelikle gösterileceğine işaret ediliyor.

Kamu kuruluşlarına ait malların iadesini düzenleyen 18. maddede ise "Genel ve katma bütçeli dairelerle kamu iktisadi devlet teşekkülleri ve kuruluşları ile bunlara bağlı müesseselere ve mahalli idarelere ait kuruluşların geçici olarak kullanılan taşınır ve taşınmaz malları ile tüketilmeyen maddeleri geri verilir. Bunlar için herhangi bir bedel, ücret kira veya tazminat ödenmez." ifadeleri bulunuyor.

Olağanüstü hal ile sıkıyönetimin de karıştırılmaması gerekiyor. Olağanüstü halde yetki mülki erkandayken, sıkıyönetimde ise yetki askere veriliyor.

Kaynak: AA

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.