Nefis Muhasebesi Yaptın mı?

Salgın bir hastaalıkla girdiğimiz Ramazan'ı Şerif'te neler yapıyoruz? Karantinada idrak ettiğimiz bu Ramazan'ı Şerif'te nefis muhasebesi yapıyor muyuz?

Ne ibretlidir ki, ömür takvimimizde hattâ belki de dünya tarihinde hiç olmadığı kadar özel günlerden geçiyoruz. Bir salgın hastalık sebebiyle kısmî bir karantina altında Ramazân-ı Şerîf’i idrâk ediyoruz. Câmilerimiz cemaatle namaza kapalı, Ramazan coşkusunu din kardeşlerimizle beraber yaşadığımız teravihler, iftarlar, mukâbeleler, artık evlerin mahdut sınırları dâhilinde.

Bu sıra dışı şartlar, bizi pek çok hususta nefis muhâsebesine sevk etmelidir. Düşünmeliyiz ki:

  1. Bu salgından korunmak için gözettiğimiz sosyal mesafe kâidesini, mânevî sıhhatimiz için ne kadar tatbik edebiliyoruz? Yani haramlar, kerahatler, şeytânî vitrinler, nefsânî ekranlar ve Allâh’ın gazaplandığı kimselerle aramıza da mesafe koyabiliyor muyuz?
  2.  Elimizi ve evimizi dezenfekte ettiğimiz gibi; gönül hânemizi de tevbe, istiğfar ve nedâmet gözyaşlarıyla, günah, mâsıyet ve gaflet kirlerinden arındırabiliyor muyuz?
  3. Bir virüsten kendimizi ve ailemizi korumak için aldığımız karantina tedbirlerinin tefekkürüyle, toplumun mânevî dünyasındaki salgın hastalıklardan, yani bâtıl fikir ve inançlardan, şerlerden, fısk u fücurdan da kendimizi, çoluk-çocuğumuzu ve çevremizi muhafaza hassâsiyetimizi artırabiliyor muyuz?
  4. Beden sağlığımız için bağışıklık sistemimizi desteklemek uğruna vitamin takviyeleri alıp gıdamıza dikkat ettiğimiz gibi, rûhumuzun sıhhat ve selâmeti için nefis ve şeytana karşı mânevî direncimizi artıracak takvâ tedbirlerine de sımsıkı sarılabiliyor muyuz?
  5. Maddî sıkıntıları defetmek için yaptıklarımızın yanı sıra, “sadaka belâyı defeder”[3] sırrınca, infak ve yardımlarımızla kırık kalplere tesellî, mahzun sîmâlara tebessüm olabiliyor muyuz?
  6.  Zâhirî bakımdan birer karantina mekânına dönen evlerimizi, mânen bir mescid, bir mektep, bir uzletgâh, bir îtikâf mekânına döndürebiliyor muyuz?

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Altınoluk Dergisi, 2020 – Mayıs, Sayı: 411

 

İslam ve İhsan

NEFİS MUHASEBESİ İÇİN TAVSİYELER

Nefis Muhasebesi İçin Tavsiyeler

20 ADIMDA NEFİS TERBİYESİ

20 Adımda Nefis Terbiyesi

RAMAZAN’DA NEFİS TERBİYESİ

Ramazan’da Nefis Terbiyesi

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

  • ALLAH razı olsn Hocam

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.