Nâsır Ne Demektir?

Nâsır ne demektir? Kısaca anlamı nedir?

Yardım etmek, kurtarmak, zafer vermek anlamındaki "n-s-r" kökünden türeyen nâsır yardım eden demektir. Nasîr, nâsır kelimesinin mubalağalı şekli olup, çok yardım eden, sürekli yardım eden; "hayru'n-nâsırîn" ise yardım edenlerin en hayırlısı demektir.

Kur'ân'da nâsır sıfatı, Allah hakkında sadece; "Hayır Allah mevlanızdır. O, yardım edenlerin en hayırlısıdır." (Âl-i İmrân, 3/150) âyetinde geçmiştir. Allah da insanlar da yardım eder. Ancak Allah'ın yardımı sınırsızdır, hayırlı ve iyi olan her alana şâmildir. İnsanın yardımı ise sınırlıdır.

Nâsır kelimesi Kur'ân'da hem insanlar hem de Allah için kullanılmıştır. Allah hakkında bir âyette "hâdî", 11 âyette "velî", 2 âyette "mevla" kelimesi ile birlikte geçmiştir: "... Rabbın yol gösteren (hâdî) ve yardım eden (nasîr) olarak yeter." (Furkân, 25/31); "...Dost olarak Allah yeter, yardım eden olarak da Allah yeter." (Nisâ, 4/45); "...Sizin Allah'tan başka ne dostunuz ne de yardımcınız vardır." (Tevbe, 9/116); "...Allah'a sarılınız. O mevlanızdır. O ne güzel mevla ne güzel yardımcıdır." (Hac, 22/78).

Allah bütün yaratıklarına, özellikle peygamberlere (Enbiyâ, 21/27) ve müminlere (Bakara, 2/286) yardım eder. Başarı ve muvaffakiyet ancak O'nun yardımı sayesindedir. O'nun yardım ettiğine kimse galip gelemez (Âl-i İmrân, 3/160). Allah'ın yardım eden olduğu; "nasara - yansuru" fiiliyle de ifade edilmiştir (Âl-i İmrân, 3/123): "Elbette biz, elçilerimize ve iman eden kimselere hem dünya hayatında hem de şahitlerin (şahitliğe) duracakları (kıyamet) gününde yardım ederiz." (mümin, 40/51)

Allah, müminlere yardımı kendisine yani dinine yardım şartına bağlamıştır: "Ey iman edenler! Eğer Allah'a (dinine) yardım ederseniz Allah da size yardım eder..." (Muhammed, 47/7), "...Allah kendine (dinine) yardım edene, elbette yardım edecektir. Şüphesiz Allah güçlüdür, azizdir." (Hac, 22/40)

Kaynak: Diyanet

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.